Herkese merhabalar efenim,
Norveç edebiyatı çok sevdiğim ya da takip ettiğim bir edebiyat değil açıkçası.Soğuk ve bence sıkıcı bir edebiyat türleri var.Bu kitabı da yazarına dahi bakmadan sadece kapak tasarımını çok sevdiğim için aldım açıkçası :D Kitap elit bir Norveç restoranında çalışan bir garsonu ve olayları anlatıyor.Olay derken öyle aman aman bir olay yok açıkçası daha çok durumlar desem daha doğru olur gibi.Timaş kapak tasarımı kadar kitabın puntosunu ve yazım şeklini de bence oldukça iyi yapmış,akıcı çeviri de bir artı elbette yoksa kitap pek bitecek gibi değil.
Hills isimli asırlık bir Avrupa restoranında, orta yaşlı bir garson işinin değişmez yönleriyle gurur duyuyor: Kusursuz bir üniforma, bir örnek masa örtüleri, müdavimleri ve düzenli akşam yemekleri. Hınzır ve onun kalburüstü konukları, alkolik aktör ve arkadaşları, bir sanat simsarı, Garson'un yegâne arkadaşı Edgar ve küçük kızı Anna. Ve tabii ki Şef Garson, Bar Sorumlusu, Aşçı. Bu kendi istikrarlı ritmiyle yaşayan evrende, masalar arasında herhangi bir temas yoktur... Ta ki güzel ve bakımlı bir genç kadın kapıdan içeri girip restoranın ve temsil ettiği her şeyin hassas dengesini bozana dek...Garson Avrupa'nın son yüzyılını, o büyük resmi tek mekân ve sakinleriyle özetleyen büyüleyici bir hikâye. Her şey olması gerektiği haliyle olması gerektiği yerdeyken -en azından Garson'a göre- bir şeyler değişmeye başladığında yükselen endişe, bütün düzeni altüst etmeye yetiyor. Aslında, koşullar göz önünde bulundurulduğunda, endişe belki de en mantıklı tepki...