Aksiyon Filmi : Solace

 Herkese merhabalar efenim,

Pazar günleri izin günüm olduğu için pazar sineması yapıyorum.Geçen pazar da iddalı bir film izlemek istedi canım biraz araştırma sonucunda bu filmi buldum oyuncu kadrosu da yorumları da oldukça iyi olunca bi bakmak istedim öyle ters köşe gibi dursa da pek öyle değil daha çok fantastik aksiyon gibi olduğunu söyleyebilirim.

Doğaüstü becerileri olan bir suç analizcisi (Anthony Hopkins), usta bir FBI ajanının(Jeffrey Dean Morgan) tuhaf bir seri cinayeti çözmesine yardım etmek için emekliliğini yarıda bırakıp işe döner.Yalnızca katilin de (Colin Farrell) doğaüstü yeteneklerinin olduğunu görmek için bu seri katil vakasının içine çekilir, bu da birbirinin her hareketini kestirebilen iki kişi arasında bir restleşmeye dönüşür.

Program : The Influencer

 Herkese merhabalar efenim,

Netflix de yer alan yine bir Kore yarışması var program kısmımızda.Bu tarz Kore programlarını izlemeyi çok seviyorum.Bu sefer Kore nin ünlü Influencerlarının katıldığı hayatta kalma yarışması yapmışlar yine oyunlarla tabiki herkes zekasını ve ikna yeteneğini göstermeye çalışıyor bazılarını bende tanıyordum ama yeni tanıdıklarım da oldu.Bizim ülkenin anlayışı ile onların ki çok farklı tabiki de.Her şey rağmen bence izlenmesi keyifli bir program oldu benim gönlümdeki kişi birinci olamadı tabi ona bir tık üzüldüm :(

America Dizisi : Emily In Paris 4.Sezon

 Herkese merhabalar efenim,

Bu dizinin 2 ve 3.sezonunu çıktığı zamanlarda izlemiştim hemen ama buraya yazmamışım o yüzden o sezonları da ekleyip bir bütün haline getirmek istedim.

2.Sezon

Emily in Paris’in ikinci sezonu tam olarak ilk sezonun kaldığı noktadan başlıyor. Emily ve Gabriel’in birlikte olduğu gecenin devamını izlediğimiz sezon, ikilinin birlikte olmasının getirdiği sonuçları ekranlara getiriyor. Emily’nin o geceyi hata olarak görmesi ve arkadaşının sevgilisiyle yatmanın getirdiği suçluluk duygusuyla kendini bir başkasının kollarında buluyor. Bu kollar Brexit yüzünden Paris’te olan Alfie’ye ait.

3.Sezon

Sezonun ilk bölümlerinde tüm Fransız personelin Savoir’den ayrılmasıyla bir Amerikalı olan Madeline’nin Fransa’nın lüks piyasasında tek başına tutunmaya çalıştığını görüyoruz. Emily’nin geçtiğimiz sezon sonu vermiş olduğu Paris’te kalma ve Savoir’dan ayrılma kararını henüz Madeline’e söylemediğini ve iki şirket arasında kalması bu noktada büyük sıkıntılara yol açılıyor. Öyle ki, bir yandan Slyvie ve ekibi sıfırdan şirket kurmaya ve müşterilerini kendi taraflarına çekmeye çalışırken, öbür yandan Madeline işlerin büyük çoğunluğunu eksik personel sebebiyle Emily’e yıkıyor. 

4.Sezon

Bu sezonun şu anda sadece 4 bölümlük kısmı yayınlandı onlar da o kadar saçmaydı ki devamını izlemek pek istemiyorum açıkçası.Baş karakteri ve ilişkilerini iyice saçma sapan bir hale soktular.En son ki bölümde Emily,bir ayrılıp bir barıştığı takıntılı exi Gabriel , Gabriel'in eski nişanlısı ve onun lezbiyen kız arkadaşı şeklinde bi dörtlü oldular.Hatta o kadar saçma ki Gabriel ve Emily sevgiliyken hala bu lezbiyen ikili Gabriel'in evinde kalıyor nedensiz yere bu arada Emily'nin eski erkek arkadaşı Alfie meselesi de var.İyice saçma sapan oldu dizi bence ilişkilerde saçma sapan vıcık vıcık inandırıcılığı düşük bir hal aldı.

Türk Dizisi : Şahmaran 2.Sezon

 Herkese merhabalar efenim,

Aslında beklediğim bir dizi sezonu değildi ama izin zamanlarıma denk gelince madem boşum deyip izledim birinci sezon oldukça güzel başlasa da sonlara doğru saçmalamıştı bence muhtemelen 2.sezonu da izlemem demiştim ama izledik yine de :D 2.sezonda Saadet Işılsoy Lilith i oynarak kadroya katılmış ben kendisini hiç beğenmem ve oyunculuğunu da hiç sevmem açıkçası çok robotik oynuyormuş gibi gelir ama bu diziye ve role çok yakışmış.Meğersem kadın yıllardır bu rolü bekliyormuş onun o donuk yüz ifadeleri de kötü kadın rolüne ayrı bir yakışmış bence.Saçma sapan bir şekilde ilerleyip bitti 2.sezonda açıkçası daha fazla uzatmayacakları finalinden belli oldu.Bence oldukça güzek bir fikri oldukça güzel bir oyuncu kadrosunu yavan bir kurgu ve senaryo ile harcamışlar diyebilirim.

Kitap - Ardından Natsume Soseki

 Herkese merhabalar efenim,

Uzun bir zamandan sonra Japon edebiyatına dönüş yapayım ve kitaplarını okuduğum ve çok da beğendiğim bir yazar olan Soseki yi okuyayım dedim ama daha fazla dayanamadım kitaba ve 1 haftadır elimde sürünen bu kitabın bendeki okunma hakkı doldu ve yaklaşık bi 190 sayfa kadar okuduktan sonra yarım bırakma ve okumama,kütüphaneme kaldırma kararı aldım.Aslında konusu oldukça ilgi çekici olsa da (yasak aşk) maalesef hiç güzel bir şekilde işlenememiş ve aynı şeyler üzerinde dönüp durmaya devam etti başlangıç boyunca hatta kitabın neredeyse yarısına geldim ama ne bir olay var orta da ne başka bir şey bomboş şeyler anlatıp duruyor karakterle ilgili devamı yok bence aşırı sıkıcı olmaya başlayınca daha fazla bayılamam dedim.

“… Sen bana gülüyorsun. Ve ben sana gülemiyorum. Hayır, gülmek istiyorum ama toplum yapamayacağımı söylüyor, öyle değil mi?”

Japonya’nın ülke dışında en tanınmış ve en saygı duyulan yazarlarından biri olan, Ben Bir Kediyim, Gönül ve Madenci gibi eserlerin yazarı Natsume Soseki, ilk defa Türkçeye çevrilen Ardından’da birincil arzusu “pek bir şey yapmamak” olan Oblomovvari bir karakterin, Daisuke’nin trajikomik hayatını anlatıyor.

Varlıklı bir ailenin aylak evladı Daisuke, hem Meici dönemi sonundaki değişimlerle hem de hayattaki amacı ve kişiliğiyle dertleri olan genç bir adamdır. Günlerini ona tahsis edilen evinde kitap okuyarak, kafelerde vakit öldürerek ya da sokaklarda dolaşarak geçiren Daisuke’nin hayatı, uzun süredir başka şehirde yaşayan arkadaşı Hiraoka dönünce ve onun eşi Miçiyo’ya olan ilgisi tehlikeli bir aşka doğru evrilince tekdüzeliğini kaybeder.

Daisuke, bir yandan onu toplumsal normlara uygun bir yaşam sürmeye zorlayan ailesine karşı kişisel özgürlüğünden ve bağımsız hayatından ödün vermemeye çabalarken diğer yandan da Miçiyo ve Hiraoka’yla girdiği, benliğiyle çelişen umutsuz durumdan yakasını sıyırmaya çalışır.

Kore Dizisi : Dreaming of a Freaking Fairy Tale

 Herkese merhabalar efenim,

Son izlediğim Kore dizisinden bahsetmek istiyorum bugün sizlere.Pazartesi itibariyle okullar açıldığı için özelde artık oldukça meşgul durumda olacağım bir daha ne zaman Kore dizisi izlemeye zaman ayırabilirim pek bilmiyorum.Mini klişe bir dizi var bugün odağımızda.Baş roldeki erkek oyuncuyu çok sevdiğim için başladım diziye ama gerçekten çıtır çerez hatta bir çok kişininde bilmediği çok da popüler olamamış bir dizi.

Lee Jun Young, Cheongdam Heaven'ın insanlara güvenmeyen aşka inanmayan CEO'su Moon Cha Min'i canlandırıyor. Moon Cha Min, babasının sözlerine uyarak kadınlardan uzak durur ve evlilik ya da flörtle ilgilenmez. Bilinmeyen bir nedenden ötürü her zaman sapı süslü bir şekilde dekore edilmiş bir şemsiye taşımaktadır. Yakışıklı görünümü ve modaya uygun tarzı sayesinde yakışıklı bir prense benzetilmektedir.Üvey annesi ve üvey kız kardeşiyle birlikte yaşayan Shin Jae Rim (Pyo Ye Jin) için hayat tıpkı Cinderella'nın hikayesinde olduğu gibidir. Yakışıklı erkeklerden hoşlanmasına rağmen babasının ölmeden önceki son arzusu olan "Zengin bir adamla evlenerek iyi yaşa" dileğini yerine getirmek için zengin insanlarla dolu bir sosyal kulüp olan Cheongdam Heaven'a iş başvurusunda bulunur.

Kitap - Terk Edenler ve Kalanlar Elena Ferrante

 Herkese merhabalar efenim,

Serinin 3.kitabıyla serideki olaylar iyice hız kazanmaya başladı ama bu kitabı okurken ana karakterlerin salaklarına cidden sinir krizleri geçirdim.Hiç yok çok zekiler yok şöyleler böyleler diye pazarlamasın bu iki salak arkadaş ikisi de birbirinden sıkıntılı tipler ve başlarını belaya sokmakta ve başlarına ne geliyorsa haketmekte uzmanlar resmen.

Lila içine düştüğü karmaşadan zekâsıyla kurtulmayı ve yeni bir geleceğe yelken açmayı bilir. Gelgelelim görünüşte ideal bir evlilik yapan Lenù, beklenmedik bir açmaz yaşayacak, trajik boyutta bir seçim yapmaya zorlanacaktır.