Fantastik Film : In the Mouth of Madness

 Herkese merhabalar efenim,

Nisan ayı da gelip geçiyor son haftaya gidik bile.Hastalıktan sonra işe tam gaz giriştim yine bir sürrü iş beni bekliyordu iş yerinde.Sınava son 1 ay kaldı Mayıs ayı eminim daha hızlı geçecektir.4 Haziranda sınav olacak zaten ikinci haftası da okullar kapanıyor.Sonra kurban bayramı var sonra da planlarımıza göre nişanımızı yaparız diyoruz.Hiç bir yıl yazın gelmesini bu kadar hevesle beklememiştim.Bu yaz sakin ve güzel olacak gibi bir his var içimde.Diğer yazlar da yok hastalık yok KPSS yok taşınma falan derken öldü gitti güzelim havalar ve günler.Bu yaz sevdiğim adamla güzel günler görmek istiyorum artık güzel ve güneşli günler :)

Sude ile bayramda hastalıktan kırılırken evdeydik tabiki de o yüzden hazır biraraya gelmişken ve boşken film izleyelim dedik.Süpriz sonlu filmler izlemek daha çok bize göre o yüzden ufak bir araştırma yaptık bir çok filmi izlemişiz zaten ama bu favori manyak yönetmenlerimden biri olan John Carpenter'ın bu filmini izlememişiz.Konusu ile daha çok Stephen King romanı havası veren bir film.İzlerken "ben ne izliyorum şu anda" havasına giriyor insan eski bir yapım olmasına rağmen ben izlerken baya eğlendim :D

Film, sigorta müfettişliği yapan John Trent'in (Sam Neill) Sutter Cane (Jürgen Prochnow) adında, dünyaca ünlü bir korku yazarının peşine düşmesini ve içine çekildiği olayları konu alıyor.

Gerilim Filmi : Unlocked

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün Netflix de yayınlanan yeni bir gerilim filminden bahsedicem.Bütün hayatımız cidden telefon olmuş durumunda kaybedersek hayatımızın yarısını kaybetmişiz gibi bir his oluyor resmen allah kimseye vermesin böyle bir acı :) Telefonun kaybedilmesi durumunda bir kadının başına gelebilecek en kötü şey geliyor ve sapık manyak bir seri katilin eline geçiyor.Adam hem seri katil hem de hacker kızın telefonuna da korsan bir yazılım indirip her yerden gözetlemeye başlıyor.İzlemesi keyifli bir yapım Kore sineması bu tarz yapımlarda baya başarılı :)

Bir kadının hayatı, kaybettiği cep telefonunu ele geçirip kendisini takip etmeye başlayan tehlikeli bir adam yüzünden altüst olur.

Korku Filmi : Scream 6

 Herkese merhabalar efenim,

Yılın başında bu bayram için ne planlarım vardı o beklenen zaman geldi hasta hasta bütün  bayram yattım sadece.Evet yine hasta oldum ve geçen pazartesiden beri evde yatıyorum dün daha yeni yeni iyileştim ve çok özlediğim erkek arkadaşımla falan anca görüşebildim resmen 1 haftadır evde yatıyorum sadece salı ve çarşamba günü içinde rapor aldım işe gidemedim o günler daha da kötüydüm şimdi tamamen iyileştim.Güya Nisan ayının sonuna geldik ama hala kışta gibiyiz yağmur ve soğukla birlikte havalar asla düzelmedi hastalıkta yakamızı bırakmadı.Güzel günler Mayıs ve Hazirana artık.Haziranın 2.haftası nasipse nişan olur diye düşünüyoruz sonrasında da evlilik yolunda diğer adımlar düşünülür herhalde bilmiyorum zamanı gelince hepberaber göreceğiz olacakları.Planlar ve gerçek hayat hiç bir zaman birbirini tutmuyor elbette :(

Hastayken film izlemeye sardım elbette yine.Benim ilk göz bebeğim olan Çığlık serisinin 6.filmi gelmiş onu da bi izleyeyim dediö.5. ve 4. filmi ile bağlantılı ve serinin eski filmlerine de göz kırpan bir yapım olmuş.Zaman ne çabuk geçiyor be televizyonda bu seriyi izlediğim zamanları hatılıyorum :)

Serinin bu filminde, Ghostface cinayetlerinden sağ kurtulan dört kişi Woodsboro'yu geride bırakır ve New York City'de yeni bir sayfa açmaya çalışır.

Youtube - VLOG 79

 

Fantastik Film : Ahh Belinda !

 Herkese merhabalar efenim,

Dün hasta olduğum için izin aldım işten evde ilaç alıp yattım tüm gün.Soğuk aldım sanırım pazartesi günü benim için çok haraketli geçti vücudum ondan da çok yorulmuş olabilir bilemiyorum bugün daha iyiyim işe geldim daha tazelenmiş hissediyorum kendimi.Bugün diyete de başladım şu anda 72 kiloyum 1 ay 20 günde ideal kilom olan 68 kiloya düşebiliyorum yeni bir programla.

Dünden önce sabah izlemiştim bu filmi anca yazma fırsatım oldu.Yeşilçam filmiymiş aslında bu fantastik hikaye.Bir şampuanla bambaşka bir hayata giden kariyerine odaklanmış ünlü bir kadının hikayesini anlatıyor.İzlemesi keyifli,tempolu bir yapım ben izlerken baya keyif aldım.

Aksiyon Filmi : Kill Boksoon

 Herkese merhabalar efenim,

Şu sıra akşam Ramazandan dolayı geç çıktığımdan eve gidince duş alıp direkt uyuyorum saat 10 gibi.Sabahta 7-8 gibi erken kalkıyorum kahvaltımı edip bir şeyler izliyorum öğlen vaktine kadar.Günün bana kalan kısmı anca sabahları kalkınca oluyor.Hafta sonu ve pazartesi günü de erkek arkadaşımla buluştuğumuz için yine kendime ayıracak bir vaktim kalmıyor.Şu sıralar pek bir şey okuyup,izleyemiyordum ama yeniden kendi dünyama dönmüş gibi hissediyorum.

Netflix de yayınlanan bir Kore filminden bahsedicem size bugün.Aslında ben bu dizinin fragmanlarını uzun zamandır görüyordum ve gözüme kestirmiştim zaten daha önceden izleyeceğim diye ama ben bunu dizi zannediyordum meğersem filmmiş.Hatta ilk bölümünü film gibi çekmişler baya iyi falan diye düşünürken bi baktım sonraki bölüm falan diye yazmıyor o zaman film olduğunu çaktım tabi ki bence dizi olsa da güzel bir Kore dizisi olurmuş.Bu tarz başrol kadınların katil olduğu filmleri izlemeyi çok seviyorum biliyorsunuz tanıyorsunuz artık beni hele de Asyalı kadınlar dövüş konusunda baya iyi oldukları için dövüş sahnelerini izlemek acayip zevkli geliyor :D

Kill Bok Soon filminde Gil Bok Soon (Jeon Do Yeon), piyasadaki en iyi tetikçi ve bekar bir anne olarak çifte hayat sürmektedir. Şirketiyle olan sözleşmesini yenilemeden önce kendini ölmek ya da öldürülmek üzere olduğu bir durumun içinde bulur.

Kitap - Sultanı Öldürmek Ahmet Ümit

 Herkese merhabalar efenim,

İyi ki zamanında kitap stoğumu yapmışım ne kadar akıllı bir kadınım ya :D Şu sıralar maaşımın son kuruşuna kadar çeyiz alışverişi yapıyorum eğer planladığımız gibi haziranda nişan eylül de düğün yaparsak şimdiden başlamam gerek zaten çeyiz alışverişine zaten her geçen gün her şeyin fiyatı artıyor bir de seçimden sonra ülke ne halde olucak orasını da bilmiyorum.Bu cumartesi beyfendi bizim eve geldi ve ailemle tanıştı hayatımda ilk kez böyle bir şey yaşadım küçük tatlı telaşlar ve heyecanlar.Dünde 28 yaşıma girdim :) Hayatımın "bu" dönemi geldi demek :) Şimdiden buluşmalarımızda oturup evimiz tasarlıyoruz hayal kuruyoruz inşallah hepsi bir gün gerçeğe dönüşecek yavaş yavaş.Evin bir odasını çalışma odası yapıp kütüphane kurmak istiyorum duvardan duvara hep hayal ettiğim bir şeydi umarım birlikte gerçekleştirebiliriz.

Bugünün postu olan bu kitabı gelicek olursak elimdeki son Ahmet Ümit kitabı diyebilirim.Mart ayı o kadar çabuk geçti ki benim için kitap okumaya çok fazla vakit bulamadım bile bu kitabı da anca bu sabah bitirebildim zaten 520 sayfa.Kitap okuma konusunda hem eski performansım yok hem de zamanım yok diyebilirim.Hele de bu kadar kalın kitaplar anca 1.5 ayda bitiyor.

Biri, sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız, ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz, ne yaparsınız?" Ahmet Ümit'in Nisan ayında yayınlanacak romanı Sultanı Öldürmek bu satırlarla başlıyor. Yıllardır aynı kadını bekleyen bir tarihçinin hikâyesi bu. Şahane bir aşk için harcanmış bir ömrün hikâyesi... Serhazinlerin son temsilcisi Müştak Serhazin'in başından geçen dört günlük tuhaf bir serüven. Sapında Fatih Sultan Mehmed'in tuğrası bulunan mektup açacağıyla öldürülmüş bir tarih profesörü... Bir aşk cinayeti mi? Yoksa kökleri "Ulu Hakan"ın şüpheli ölümüne uzanan bir entrika mı? Osmanlı devletinin bir imparatorluğa dönüştüğü o zaferler ve ihanetlerle dolu günlere yapılan sıradışı bir yolculuk. Ve bu heyecan verici yolculuk boyunca kulaklardan eksik olmayan o kadim soru: Tarih, geçmişte yaşananlar mıdır, yoksa tarihçilerin anlattıkları mı?

"...Ve Sultan Mehmed Han. Mehmed Han oğlu Murad Han oğlu Fatih Sultan Mehmed Han. İki karanın ve iki denizin hâkimi. Allah'ın yeryüzündeki gölgesi. Kostantiniyye'yi zapt eden padişah. Roma İmparatorluğu'nun doğal varisi, farklı dinlerden, farklı dillerden, farklı ırklardan yepyeni bir millet yaratma aşkıyla yanıp tutuşan kudretli hükümdar. Uçsuz bucaksız ovalarda at koşturan ordular. Kılıç sesleri, savaş naraları, korku çığlıkları. Ardı ardına düşen şehirler, ardı ardına yıkılan devletler, ardı ardına el değiştiren kaleler. Kırk dokuz yaşında dünyaya nam salmış bir hükümdar. Ve değişmez kader. Akşama kavuşan gün. Ecel şerbetini içen insan. Ve Fatih Sultan Mehmed'in şüpheli ölümü. Ve onun iki şehzadesi. İkiye bölünen saray, ikiye bölünen devlet, hiçbir şeyden haberi olmayan bir halk. Ve iki şehzadenin kanlı boğazlaşması sürerken saray odasında unutulan Fatih Sultan Mehmed Han'ın cansız bedeni..."

(Tanıtım Bülteninden)