Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 32.günündeyiz.
Nisan ayı da yavaş yavaş geçiyor ama hala eğitimde 30 Nisandan sonraki süreç belirsiz maalesef bu durum hepimizin canını fazlasıyla sıkıyor özel bir eğitim kurumunda çalıştığım için bu durum çok daha fazla etkliyor bizi sadece oturup beklemekten ve neler olacağını görmekten başka çaremiz yok maalesef :(
Matt Damon,Gwyneth Paltrow,Jude Law,Cate Blanchett gibi çok ünlü isimleri 1999 yılında buluşturun ve Netflix de karşıma çıkan The Talented Mr. Ripley filminden bahsedicem bugün sizlere.Normalde içinde cinayet olduğu için gerilim filmi olarak geçiyor ve gerilecek hiç bir sahne bulunmuyor filmde yılına ve kadrosuna göre bence muadillerinden bir tık vasat kalmış bir film gibi geldi bana çünkü bilirsiniz ki 99 yılı sinemanın altın çağlarından biri kabul edilir şimdi ki çok ünlü oyuncular da bu zamanda ki filmlerle ünlenmişlerdir.
Tom Ripley, kendisini hayata karşı daha iyi bir yerde konumlandırabilmek adına başka birinin hayatını çalmaktan çekinmeyen yararcı bir adamdır. Bir gün Dickie isimli bir çocuğu Amerika'ya geri döndürmek adına zengin bir adam tarafından İtalya'ya gönderilir. Sevgilisiyle beraber her şeyden habersiz huzurlu bir hayat sürmeye çabalayan Dickie, az sonra atılacağı maceradan da tamamen bihaberdir.
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
18 Nisan 2020 Cumartesi
17 Nisan 2020 Cuma
Gerilim Filmi : Dead Man's Shoes
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 31.günündeyiz.
Çok sevdiğim iş arkadaşım Cerenciğimin bana önerdiği bir film ile karşınızdayım.Film çekimleri ve senesi itibariyle biraz vasat gibi göründü bana ilk başlar da ama işleyiş olarak da son sahnelere doğru o vasatlığı kayboldu ve orta olmayı başarabildi film de ne varsa son sahnelerin de var anlayacağınız :)
Bir adamın bir avuç serserinin üzerinde yarattığı gerilim bir süre sonra vicdan muharebesine dönüyor ve yön değiştiriyor fakat gücünü aldığı yer bu gerilim. Geçmişte yaşanan bir olay ve sorumlularının çok derinlere bastırdığı bir olayı unutmayan biri onlara hatırlatmaya başlıyor. Başta umursanmayan bu adam karşısında bu astığım astık serseriler tutulup kalıyor. Adeta adama dokunamıyorlar ve kendilerinin gideceği talihsiz sona doğru ümitsizce bekleyiş içine giriyorlar. Vicdanları, yıllardır atamadıkları pişmanlıkları onları bir anda zayıf kılıyor. Dokunamıyorlar çünkü daha fazla vicdani rahatsızlık katlanabilecekleri bir şey değil. Cezalandırılmayı bekleyen suçlu gibi sonlarını beklemeye başlıyorlar.
Karantinanın 31.günündeyiz.
Çok sevdiğim iş arkadaşım Cerenciğimin bana önerdiği bir film ile karşınızdayım.Film çekimleri ve senesi itibariyle biraz vasat gibi göründü bana ilk başlar da ama işleyiş olarak da son sahnelere doğru o vasatlığı kayboldu ve orta olmayı başarabildi film de ne varsa son sahnelerin de var anlayacağınız :)
Bir adamın bir avuç serserinin üzerinde yarattığı gerilim bir süre sonra vicdan muharebesine dönüyor ve yön değiştiriyor fakat gücünü aldığı yer bu gerilim. Geçmişte yaşanan bir olay ve sorumlularının çok derinlere bastırdığı bir olayı unutmayan biri onlara hatırlatmaya başlıyor. Başta umursanmayan bu adam karşısında bu astığım astık serseriler tutulup kalıyor. Adeta adama dokunamıyorlar ve kendilerinin gideceği talihsiz sona doğru ümitsizce bekleyiş içine giriyorlar. Vicdanları, yıllardır atamadıkları pişmanlıkları onları bir anda zayıf kılıyor. Dokunamıyorlar çünkü daha fazla vicdani rahatsızlık katlanabilecekleri bir şey değil. Cezalandırılmayı bekleyen suçlu gibi sonlarını beklemeye başlıyorlar.
16 Nisan 2020 Perşembe
Komedi Filmi : Mein Blind Date Mit Dem Leben
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 30.günündeyiz.
Geçen ay tam da bugün izne çıkmışım ve o günden bu yana olaylar artarak devam etti ve ne zaman düzeleceğini de maalesef ki bilemiyoruz :/
Bugünün film postunda bir Alman filmi var.Motivasyon ve başarıya dair izlenmesi gereken güzel filmlerden ama filmin +18 sahnelerinin bulunduğunu söylemem gerekiyor.
Bütün hayali bir otelde çalışmak olan Sali'nin hayalleri, görme yetisini kaybetmesiyle suya düşer. Ama hayallerinden vazgeçmez ve bu uğurda elinden gelen her şeyi yapmaya karar vererek görme özürlü olduğunu gizleyerek dünyanın en ünlü otellerinden biri olan Bayersicher Hof'a staj yapmak için başvurur .
Karantinanın 30.günündeyiz.
Geçen ay tam da bugün izne çıkmışım ve o günden bu yana olaylar artarak devam etti ve ne zaman düzeleceğini de maalesef ki bilemiyoruz :/
Bugünün film postunda bir Alman filmi var.Motivasyon ve başarıya dair izlenmesi gereken güzel filmlerden ama filmin +18 sahnelerinin bulunduğunu söylemem gerekiyor.
Bütün hayali bir otelde çalışmak olan Sali'nin hayalleri, görme yetisini kaybetmesiyle suya düşer. Ama hayallerinden vazgeçmez ve bu uğurda elinden gelen her şeyi yapmaya karar vererek görme özürlü olduğunu gizleyerek dünyanın en ünlü otellerinden biri olan Bayersicher Hof'a staj yapmak için başvurur .
15 Nisan 2020 Çarşamba
Romantik Film : Love.Wedding.Repeat
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 29.günündeyiz.
Saat 2 gibi iş yerime gidip maaşımı alacağım 1 ay geçti resmen şaka maka aradan Nisan ayımız hiç oldu resmen ve en sevdiğim aydı Allah sonumuzu hayır etsin demekten başka bir şey gelmiyor artık aklıma.
Olasılıklar üzerine filmler izledim üst üste tesadüfen.Aslında sırf Sam Claflin tatlışı var diye izlemek istemiştim filmi ama kendisi de kilo mu vermiş napmış anlamadım bu filmde ama gözüme çok çirkin göründü neyse ki film eğlenceliydi o yüzden pişman olmadım izlediğime.
“Love, Wedding, Repeat”, kız kardeşi Hayley’nin hayallerindeki düğüne sahip olması için iyi bir kardeş olarak elinden gelen her şeyi yapmaya çalışan Jack’e odaklanıyor. Jack, tüm bu koşuşturmaca sırasında iki yıl önce aşık olduğu ve kaybettiği Dina (Olivia Munn) ile tekrar bir araya gelir. Kaderin bu cilvesiyle birlikte düğündeki oturma düzeni yeniden düzenlenir ancak küçük bir değişiklik kaderi kökünden değiştirir ve feci ve komik sonuçlara yol açar.
Karantinanın 29.günündeyiz.
Saat 2 gibi iş yerime gidip maaşımı alacağım 1 ay geçti resmen şaka maka aradan Nisan ayımız hiç oldu resmen ve en sevdiğim aydı Allah sonumuzu hayır etsin demekten başka bir şey gelmiyor artık aklıma.
Olasılıklar üzerine filmler izledim üst üste tesadüfen.Aslında sırf Sam Claflin tatlışı var diye izlemek istemiştim filmi ama kendisi de kilo mu vermiş napmış anlamadım bu filmde ama gözüme çok çirkin göründü neyse ki film eğlenceliydi o yüzden pişman olmadım izlediğime.
“Love, Wedding, Repeat”, kız kardeşi Hayley’nin hayallerindeki düğüne sahip olması için iyi bir kardeş olarak elinden gelen her şeyi yapmaya çalışan Jack’e odaklanıyor. Jack, tüm bu koşuşturmaca sırasında iki yıl önce aşık olduğu ve kaybettiği Dina (Olivia Munn) ile tekrar bir araya gelir. Kaderin bu cilvesiyle birlikte düğündeki oturma düzeni yeniden düzenlenir ancak küçük bir değişiklik kaderi kökünden değiştirir ve feci ve komik sonuçlara yol açar.
14 Nisan 2020 Salı
Romantik Film : Bir Aşk İki Hayat
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 28.günündeyiz.
Netflix'e düşmeye kaldığımız yerden devamke ! Şu sıra izlemediğim yerli filmleri izlemeye çalışıyorum.Bergüzar Korel'i çok beğeniyor olsa da Engin Akyürek'i pek sevemediğim için en baştan beri bu filmi izlememekte direniyordum ama nihayet ön yargılarımdan arınıp izledim hatta Engin Akyürek'e de hafiften ısındım gibi :D Sefirin Kızı dizisine biraz baktım orda da biraz izleyince çok favori aktörüm olmasa da sevmeye başladım sayılır ama yine de benim için hala baş rol olucak bir adam değil ne yazıkki :/
Filme gelicek olursak olasıklıklar üzerine kurulu filmlerden çok izledim o yüzden böyle aşırı değişik bir senaryo olmamış ama tipik yerli aşk filmi çekmektense bu tarz bir bakış açısıyla film yapılması bence sinemamıza bi renklilik ve farklılık katmış oldu.
Bir Aşk İki Hayat, basit bir konu hakkında yaptığı tercihlerle farklı yönlere savrulan bir adamın hikayesini konu ediyor. Umut, kendi filmlerini çekmeye çalışan, bağımsız bir yönetmendir. Moda'da köpeği ile birlikte yaşayan Umut'un hayatı, bir gece vereceği kararla bambaşka bir hal alır. Genç adam, hayatının değişeceğinden habersiz bir şekilde köpeği ile dışarı çıkmaya karar verdiğinde, hayatının aşkı ile tanışma fırsatı bulur. Aşk ve hayatın sonsuz seçenekleri arasında neyin doğru olduğunu bilmeden ilerleyen Umut, başarılı bir mimar olan Deniz ile tanışır. Diğer seçeneğe karar verdiğinde ise uçurumun kenarına sürüklenmesine neden olacak olaylar silsilesi başlar.
Karantinanın 28.günündeyiz.
Netflix'e düşmeye kaldığımız yerden devamke ! Şu sıra izlemediğim yerli filmleri izlemeye çalışıyorum.Bergüzar Korel'i çok beğeniyor olsa da Engin Akyürek'i pek sevemediğim için en baştan beri bu filmi izlememekte direniyordum ama nihayet ön yargılarımdan arınıp izledim hatta Engin Akyürek'e de hafiften ısındım gibi :D Sefirin Kızı dizisine biraz baktım orda da biraz izleyince çok favori aktörüm olmasa da sevmeye başladım sayılır ama yine de benim için hala baş rol olucak bir adam değil ne yazıkki :/
Filme gelicek olursak olasıklıklar üzerine kurulu filmlerden çok izledim o yüzden böyle aşırı değişik bir senaryo olmamış ama tipik yerli aşk filmi çekmektense bu tarz bir bakış açısıyla film yapılması bence sinemamıza bi renklilik ve farklılık katmış oldu.
Bir Aşk İki Hayat, basit bir konu hakkında yaptığı tercihlerle farklı yönlere savrulan bir adamın hikayesini konu ediyor. Umut, kendi filmlerini çekmeye çalışan, bağımsız bir yönetmendir. Moda'da köpeği ile birlikte yaşayan Umut'un hayatı, bir gece vereceği kararla bambaşka bir hal alır. Genç adam, hayatının değişeceğinden habersiz bir şekilde köpeği ile dışarı çıkmaya karar verdiğinde, hayatının aşkı ile tanışma fırsatı bulur. Aşk ve hayatın sonsuz seçenekleri arasında neyin doğru olduğunu bilmeden ilerleyen Umut, başarılı bir mimar olan Deniz ile tanışır. Diğer seçeneğe karar verdiğinde ise uçurumun kenarına sürüklenmesine neden olacak olaylar silsilesi başlar.
13 Nisan 2020 Pazartesi
Kitap - İzmir Kitap Kulübü İle Mart Ayı Kitabı Mülksüzler Ursula K. Le Guin
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 27.günündeyiz.
Dün akşam Discord üzerinden bağlanıp sesler aracılığı ile Mart ayı kitabımız olan Mülksüzleri tartıştık.Bu grubun en sevdiğim yanı bu işte işlerini gönüllü yapmalarına rağmen bir kar amacı gütmemelerine rağmen bu zor şartlar da bir yolunu bulup yapıyorlar.Ben de elimden geldiğince her etkinliklerine katılıyor ve kitaplarımı düzenli okuyup her tartışmaya da katılmaya çalışıyorum.Ben kendimi çok sorumlu bir insan zannederdim bu konuda ama diğer insanların ellerinde defter kalemle toplantıyı geldiklerini not aldıklarını,cümlelerin altını çizdiklerini görünce kendimin çok az önem verdiğini anladım ama bir yandan da çok hoşuma gitti bu kadar entellektüel ve farkındalık düzeyleri yüksek insanlarla bir arada olmaktan.
Kitaba gelecek olursak biliyorsunuz ki daha önce Ursula dan üniversitedeyken Sürgün Gezegenini okumuş ve hiç bir şey anlamadığımdan okurken acayip zorlandığımdan bahsetmiştim o zamanlar tartışacak bir insan topluluğu olmadığı için çok hava da kalmıştı o kitap benim için aynı zorlanmayı ben bu kitabı okurken de yaşadım maalesef ki :( Ursulayı okuyabilmek cidden kafa berraklığı ve ciddi bir sabır ve emek gerektiriyor :( Okurken çok fazla şeyi anlamamış olsam da dün akşam insanların yorumlarını dinleyince biraz daha oturdu kafam da ama benim gibi zor okunduğunu belirten çok insan oldu o yüzden kendimi bu konu da yalnız hissetmedim.Sanrım Ursula'nın bı kitabı diğer kitaplarına oranla daha da ağır kitap tam bir yapboz gibi.İki farklı gezegen de geçiyor ve buna ikircikli ütopya diyorlar giriş,gelişme,sonuç olarak kitabın yerleri karışık o yüzden de anlaması biraz zor ve elbette değişik isimler okuma hızına ket vuruyor resmen :/
"...Vermediğimiz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrim'i satın alamazsınız. Devrim'i yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır ya da hiç bir yerde değildir." Konuşmasını bitirirken, yaklaşan polis helikopterlerinin gürültüsü sesini boğmaya başladı.
"Romanım Mülksüzler, kendilerine Odocu diyen küçük bir dünya dolusu insanı anlatıyor; Odo romandaki olaylardan kuşaklarca önce yaşamış, bu yüzden olaylara katılmıyor, ya da yalnızca zımnen katılıyor, çünkü bütün olaylar aslında onunla başlamıştı.
"Odoculuk anarşizmdir. Sağı solu bombalamak anlamında değil: kendine hangi saygıdeğer adı verirse versin bunun adı tedhişçiliktir. Aşırı sağın sosyal-Darwinist ekonomik özgürlükçülüğü de değil; düpedüz anarşizm: eski Taocu düşüncede öngörülen, Shelley ve Kropotkin'in, Goldmann ve Goodman'ın geliştirdiği biçimiyle. Anarşizmin baş hedefi, ister kapitalist isterse sosyalist olsun, otoriter devlettir; önde gelen ahlaki ve ilkesel teması ise işbirliğidir (dayanışma, karşılıklı yardım). Tüm siyasal kuramlar içinde en idealist olanı anarşizmdir; bu yüzden de bana en ilginç gelen kuramdır."
(Tanıtım Bülteninden)
Karantinanın 27.günündeyiz.
Dün akşam Discord üzerinden bağlanıp sesler aracılığı ile Mart ayı kitabımız olan Mülksüzleri tartıştık.Bu grubun en sevdiğim yanı bu işte işlerini gönüllü yapmalarına rağmen bir kar amacı gütmemelerine rağmen bu zor şartlar da bir yolunu bulup yapıyorlar.Ben de elimden geldiğince her etkinliklerine katılıyor ve kitaplarımı düzenli okuyup her tartışmaya da katılmaya çalışıyorum.Ben kendimi çok sorumlu bir insan zannederdim bu konuda ama diğer insanların ellerinde defter kalemle toplantıyı geldiklerini not aldıklarını,cümlelerin altını çizdiklerini görünce kendimin çok az önem verdiğini anladım ama bir yandan da çok hoşuma gitti bu kadar entellektüel ve farkındalık düzeyleri yüksek insanlarla bir arada olmaktan.
Kitaba gelecek olursak biliyorsunuz ki daha önce Ursula dan üniversitedeyken Sürgün Gezegenini okumuş ve hiç bir şey anlamadığımdan okurken acayip zorlandığımdan bahsetmiştim o zamanlar tartışacak bir insan topluluğu olmadığı için çok hava da kalmıştı o kitap benim için aynı zorlanmayı ben bu kitabı okurken de yaşadım maalesef ki :( Ursulayı okuyabilmek cidden kafa berraklığı ve ciddi bir sabır ve emek gerektiriyor :( Okurken çok fazla şeyi anlamamış olsam da dün akşam insanların yorumlarını dinleyince biraz daha oturdu kafam da ama benim gibi zor okunduğunu belirten çok insan oldu o yüzden kendimi bu konu da yalnız hissetmedim.Sanrım Ursula'nın bı kitabı diğer kitaplarına oranla daha da ağır kitap tam bir yapboz gibi.İki farklı gezegen de geçiyor ve buna ikircikli ütopya diyorlar giriş,gelişme,sonuç olarak kitabın yerleri karışık o yüzden de anlaması biraz zor ve elbette değişik isimler okuma hızına ket vuruyor resmen :/
"...Vermediğimiz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrim'i satın alamazsınız. Devrim'i yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır ya da hiç bir yerde değildir." Konuşmasını bitirirken, yaklaşan polis helikopterlerinin gürültüsü sesini boğmaya başladı.
"Romanım Mülksüzler, kendilerine Odocu diyen küçük bir dünya dolusu insanı anlatıyor; Odo romandaki olaylardan kuşaklarca önce yaşamış, bu yüzden olaylara katılmıyor, ya da yalnızca zımnen katılıyor, çünkü bütün olaylar aslında onunla başlamıştı.
"Odoculuk anarşizmdir. Sağı solu bombalamak anlamında değil: kendine hangi saygıdeğer adı verirse versin bunun adı tedhişçiliktir. Aşırı sağın sosyal-Darwinist ekonomik özgürlükçülüğü de değil; düpedüz anarşizm: eski Taocu düşüncede öngörülen, Shelley ve Kropotkin'in, Goldmann ve Goodman'ın geliştirdiği biçimiyle. Anarşizmin baş hedefi, ister kapitalist isterse sosyalist olsun, otoriter devlettir; önde gelen ahlaki ve ilkesel teması ise işbirliğidir (dayanışma, karşılıklı yardım). Tüm siyasal kuramlar içinde en idealist olanı anarşizmdir; bu yüzden de bana en ilginç gelen kuramdır."
(Tanıtım Bülteninden)
12 Nisan 2020 Pazar
Aile Filmi : Dolittle
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 26.günündeyiz.
Bugün pazar işim de yok sanırım yatıp tüm gün film izleyeceğim eğer sizin de böyle bir planınız varsa biraz kafa dağıtmalık bir aile filmi önerisi ile geldim sizlere.Robert Downey Jr. bu tarz filmlerde izlemek aşırı keyifli oluyor kendisi baya baya yaşlanmış ama hala çok tatlı :)
Kraliçe Victoria İngiltere’sinin ünlü doktoru ve veterineri olan hayvan dostlarıyla konuşabilen; tuhaf Dr. John Dolittle, yedi yıl önce karısını kaybettikten sonra canlı, egzotik hayvanlarıyla birlikte kendisini Dolittle malikanesinin yüksek duvarlarının ardına kapatmış. Ama genç kraliçe ölümcül bir hastalığa yakalanınca, Dolittle çare aramak üzere efsanevi bir adaya doğru, epik bir maceraya gönülsüzce yelken açmıştır. Eski düşmanlarıyla karşılaştığında, bilgeliğini ve cesaretini yeniden kazanır ve muhteşem yaratıklar keşfeder. Doktor Dollitle’a bu yolculuğunda genç ve kendinden menkul çırağının yanı sıra gürültücü havyan arkadaşlarından oluşan bir grup eşlik eder. Grupta endişeli bir goril, coşkulu ama kuş beyinli bir ördek, didişen, alaycı devekuşu ikilisi, eğlenceli bir kutup ayısı ve Dolittle’ın en güvendiği akıl hocası ve sırdaşı olan inatçı bir papağan da yer almaktadır.
Karantinanın 26.günündeyiz.
Bugün pazar işim de yok sanırım yatıp tüm gün film izleyeceğim eğer sizin de böyle bir planınız varsa biraz kafa dağıtmalık bir aile filmi önerisi ile geldim sizlere.Robert Downey Jr. bu tarz filmlerde izlemek aşırı keyifli oluyor kendisi baya baya yaşlanmış ama hala çok tatlı :)
Kraliçe Victoria İngiltere’sinin ünlü doktoru ve veterineri olan hayvan dostlarıyla konuşabilen; tuhaf Dr. John Dolittle, yedi yıl önce karısını kaybettikten sonra canlı, egzotik hayvanlarıyla birlikte kendisini Dolittle malikanesinin yüksek duvarlarının ardına kapatmış. Ama genç kraliçe ölümcül bir hastalığa yakalanınca, Dolittle çare aramak üzere efsanevi bir adaya doğru, epik bir maceraya gönülsüzce yelken açmıştır. Eski düşmanlarıyla karşılaştığında, bilgeliğini ve cesaretini yeniden kazanır ve muhteşem yaratıklar keşfeder. Doktor Dollitle’a bu yolculuğunda genç ve kendinden menkul çırağının yanı sıra gürültücü havyan arkadaşlarından oluşan bir grup eşlik eder. Grupta endişeli bir goril, coşkulu ama kuş beyinli bir ördek, didişen, alaycı devekuşu ikilisi, eğlenceli bir kutup ayısı ve Dolittle’ın en güvendiği akıl hocası ve sırdaşı olan inatçı bir papağan da yer almaktadır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Kitap - Samsun Kitap Ağacı İle Aralık Ayı Kitabı Kul Seray Şahiner
Herkese merhabalar efenim, Dün toplantımızı yaptık.İlk defa Seray Şahiner okudum bu vasıta ile.Dilini ve kadın dünyasını anlatmasını çok se...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...