Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 50.günündeyiz.
Bugün karantinaya gireli tam 50 gün olmuş vay be ! Zaman çabuk geçmedi aslında oldukça zorlu bir süreç oldu sanmayın ki karantina yine bitti :/ Aslında bitmedi ama ben saymayacağım çünkü artık gün yüzü görüyoruz mecburi olarak işe geldim bugün bu postu da şu an iş yerimden yazıyorum :)
Bir şekilde Mart ve Nisan aylarını işleri evden yürüterek devam ettirdik bakalım Mayıs ayı hem iş yerinde hem evde kalarak nasıl geçecek :)
Netflix'e nihayet gelmiş olan Cinayet Süsü filminden bahsedelim bugün film postunda.Kardeşimle ilk çıktığı günden beri gitmek istiyorduk ama kısmet olmamıştı Ölümlü Dünya filmi gibi bunu da Netflix'den izlemek kısmet oldu ama bence Ölümlü Dünya kadar iyi bir film değil.Ölümlü Dünya filmine beklemediğim bir şekilde çok gülmüş ve çok beğenmiştim ama bu film bir kaç sahnesi dışında genelde hep küfürle güldürmeye çalıştı ve bu benim pek hoşuma gitmedi :/
Cinayet Süsü, gizemli bir seri katil vakasını çözmeye çalışan cinayet büro ekibinin maceralarını konu ediyor. Başkomiser Emin, komiser Salih, komiser Asuman ve komiser yardımcısı Alaattin'den oluşan Cinayet Büro ekibi ilginç bir vaka ile karşı karşıyadır. Birbiri ardına işlenen cinayetleri araştıran ekip, hiçbir delil ve ipucuna ulaşamaz. Cinayetlerin gittikçe artması, basının ve halkın olayla fazlasıyla igilenmesi, buna rağmen ekibin hiçbir ilerleme katedememesi Başkomiser Emin ve arkadaşları üzerinde büyük bir baskı oluşturur. Bu sırada Emniyet Genel Müdürü, davanın çözümünde yardımcı olması için “suç uzmanı” Dizdar Koşu'yu Emin'in ekibine atar. Üzerlerindeki baskıdan dolayı iyice ezilen Emin ve ekibi, karşılaştıkları en tuhaf seri cinayet zincirini çözebilmek için her yönteme başvurur. Bu kedi fare oyununda katili mi pes edecektir yoksa polisler mi?
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
5 Mayıs 2020 Salı
Aksiyon Filmi : Exit
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 49.günündeyiz.
Yarın artık benim için kısıtlı da olsa ev karantinası bitiyor ve 50 günün ardından yarın işe geri dönüyorum. LGS dün yapılan açıklama ile 20 Hazirana ertelendi , biz idari kadro olarak gün aşırı 4 kişi aramız da döne döne gideceğiz iş yerine maksat iş yerini açık tutmak tabi bu zaman da gelen giden olur mu bilemiyorum bayramdan sonra da yani 1 Haziranda okulların açılmasıyla birlikte kurumunda açılacağını düşünüyorum ama bu virüsün bi 2.dalgası olur mu bilemiyorum şimdilik her şey biraz daha yavaşlamış gibi görünüyor normalleşme sürecine girmiş bulunmaktayız biz de yavaştan umarım 2. bir dalga olmaz ve tez zamanda bu kötü zamanları atlatırız :)
Bugün size Güney Kore sinemasındaki bir filmden bahsedeceğim.Jo Jung-Seok dizi sektöründe olduğu kadar sinema sektöründe de çok fazla ilgi gören bir oyuncu kendisini az biraz itici bulsam da iyi bir aktör olduğu gerçeğini değiştiremeyiz. Yoona'yı hiç sevmem zaten biliyorsunuz ki çok soğuk nevale gelir bana ikisi yan yana olunca zaten yakıştıramadım bir de filmi romantik film zannettim ben meğersem aksiyon filmiymiş.İzlemesi keyifli temposu hiç düşmeyen ve azmin elinden hiç bir şeyin kurtulamayacağını inanmanın başarmanın yarısı olduğunu bir kez daha gösteren bir film oldu :)
Yong-Nam (Jo Jung-Seok) birkaç yıl önce bir üniversiteden mezun olmuştur, ancak hala iyi bir iş aramaktadır. Üniversite günlerinde çok aktif olduğu kaya tırmanışı en büyük hobisidir. Bu arada, Yong-Nam'ın annesi Hyun-Ok (Ko Du-Shim) 70 yaşına girer ve bir kongre salonunda doğum günü kutlaması yapar. Annesinin doğum günü kutlamasında Yong-Nam, Ui-Joo (Yoona) 'yu görür. O da kongre salonunda yardımcı yönetici olarak çalışmaktadır. Eski üniversite günlerinde Yong-Nam ve Ui-Joo, kaya tırmanışı kulübünün üyeleridirler. Yong-Nam o zamanlar Yi-Joo'ya karşı bir şeyler hissediyordur ve ona olan duygularını itiraf etmiştir, ancak Ui-Joo onu reddetmiştir. Buna rağmen, Yong-Nam hala Ui-Joo için bir şeyler hissetmektedir. Bölgeye hiç beklenmedik bir anda, ölümcül bir gaz yayılır.
Karantinanın 49.günündeyiz.
Yarın artık benim için kısıtlı da olsa ev karantinası bitiyor ve 50 günün ardından yarın işe geri dönüyorum. LGS dün yapılan açıklama ile 20 Hazirana ertelendi , biz idari kadro olarak gün aşırı 4 kişi aramız da döne döne gideceğiz iş yerine maksat iş yerini açık tutmak tabi bu zaman da gelen giden olur mu bilemiyorum bayramdan sonra da yani 1 Haziranda okulların açılmasıyla birlikte kurumunda açılacağını düşünüyorum ama bu virüsün bi 2.dalgası olur mu bilemiyorum şimdilik her şey biraz daha yavaşlamış gibi görünüyor normalleşme sürecine girmiş bulunmaktayız biz de yavaştan umarım 2. bir dalga olmaz ve tez zamanda bu kötü zamanları atlatırız :)
Bugün size Güney Kore sinemasındaki bir filmden bahsedeceğim.Jo Jung-Seok dizi sektöründe olduğu kadar sinema sektöründe de çok fazla ilgi gören bir oyuncu kendisini az biraz itici bulsam da iyi bir aktör olduğu gerçeğini değiştiremeyiz. Yoona'yı hiç sevmem zaten biliyorsunuz ki çok soğuk nevale gelir bana ikisi yan yana olunca zaten yakıştıramadım bir de filmi romantik film zannettim ben meğersem aksiyon filmiymiş.İzlemesi keyifli temposu hiç düşmeyen ve azmin elinden hiç bir şeyin kurtulamayacağını inanmanın başarmanın yarısı olduğunu bir kez daha gösteren bir film oldu :)
Yong-Nam (Jo Jung-Seok) birkaç yıl önce bir üniversiteden mezun olmuştur, ancak hala iyi bir iş aramaktadır. Üniversite günlerinde çok aktif olduğu kaya tırmanışı en büyük hobisidir. Bu arada, Yong-Nam'ın annesi Hyun-Ok (Ko Du-Shim) 70 yaşına girer ve bir kongre salonunda doğum günü kutlaması yapar. Annesinin doğum günü kutlamasında Yong-Nam, Ui-Joo (Yoona) 'yu görür. O da kongre salonunda yardımcı yönetici olarak çalışmaktadır. Eski üniversite günlerinde Yong-Nam ve Ui-Joo, kaya tırmanışı kulübünün üyeleridirler. Yong-Nam o zamanlar Yi-Joo'ya karşı bir şeyler hissediyordur ve ona olan duygularını itiraf etmiştir, ancak Ui-Joo onu reddetmiştir. Buna rağmen, Yong-Nam hala Ui-Joo için bir şeyler hissetmektedir. Bölgeye hiç beklenmedik bir anda, ölümcül bir gaz yayılır.
4 Mayıs 2020 Pazartesi
Kitap - Çoluk Çocuk Patti Smith
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 48.günündeyiz.
Sanırım yakın zamanda kurum açıyoruz ve idari kadro olarak işe gitmeye başlayacağız bugün toplantılar yapıp değerlendirmeler yapacağız bayramdan sonrada kurumu tamamen açmaya planlıyorlar bakalım neler olacak ben de çok merak ediyorum :)
Bugün yeni bir haftaya başlıyoruz ve elbette haftaya kitap postuyla başlayalım istedim.Patti Smith'in daha önce M Treni kitabını okumuştum ve bana böyle sanki vlog izliyormuşum tadı vermişti ama bu kitabı ünlü olmadan önceki yıllarını anlattığı için tam bir otobiyografi ya da anı kitabı okuyor gibi hissettim ve anladım ki bu tarz kitapları kurgu dışı olmasına rağmen okumayı oldukça seviyorum çünkü anlatılan şeylerin gerçek olması bir yerlerde böyle şeyler yaşayan insanların da var olması bei ayrı bi tatmin ediyor sanırım.
2010 NATIONAL BOOK AWARD sahibi
Bir başyapıt, daha önce hiç açılmamış bir hazine sandığının içini görmek için ayrıcalıklı bir davet. Johnny Depp
Coltraıne'in öldüğü yazdı, aşkın ve isyanların yazıydı ve Brooklyn'de tesadufi bir karşılaşmanın iki genç insanı sanat, bağlılık ve başlangıçlarla dolu bir hayat yolculuğuna çıkarttığı yazdı.
Pek çok eleştirmen tarafından 2010'un en iyi kitabı olarak gösterilen ve son olarak prestijli National Book Award'u kazanan ÇOLUK ÇOCUK, bir aşk hikâyesi olarak başlayıp bir ağıt olarak sona eriyor. Altmışların sonu, yetmişlerin başındaki New York'a, onun zengin ve fakir insanlarına, sanatçılarına ve serserilerine bir selam çakıyor. Yolun başında birbirlerine göz kulak olmaya söz vermiş iki genç sanatçı, Patti Smith ve Robert Mapplethorpe'un yu¨kselişini ve şöhret kapısını aralayışlarını nefes kesici bir içtenlik ve saflıkta anlatan bu kitap, gerçek bir masal.
"yaşlıca bir çift önümüzde durup alenen bizi incelemeye başladı. Robert ilgi çekmekten hoşlanıyordu, heyecanla elimi sıktı.
'Hadi, fotoğraflarını çek,' dedi kadın, hayretler içindeki kocasına. 'Sanatçılar galiba.'
'Hadi canım,' dedi adam, omuz silkerek. 'Çoluk çocuk bunlar.'"
(Tanıtım Bülteninden)
Karantinanın 48.günündeyiz.
Sanırım yakın zamanda kurum açıyoruz ve idari kadro olarak işe gitmeye başlayacağız bugün toplantılar yapıp değerlendirmeler yapacağız bayramdan sonrada kurumu tamamen açmaya planlıyorlar bakalım neler olacak ben de çok merak ediyorum :)
Bugün yeni bir haftaya başlıyoruz ve elbette haftaya kitap postuyla başlayalım istedim.Patti Smith'in daha önce M Treni kitabını okumuştum ve bana böyle sanki vlog izliyormuşum tadı vermişti ama bu kitabı ünlü olmadan önceki yıllarını anlattığı için tam bir otobiyografi ya da anı kitabı okuyor gibi hissettim ve anladım ki bu tarz kitapları kurgu dışı olmasına rağmen okumayı oldukça seviyorum çünkü anlatılan şeylerin gerçek olması bir yerlerde böyle şeyler yaşayan insanların da var olması bei ayrı bi tatmin ediyor sanırım.
2010 NATIONAL BOOK AWARD sahibi
Bir başyapıt, daha önce hiç açılmamış bir hazine sandığının içini görmek için ayrıcalıklı bir davet. Johnny Depp
Coltraıne'in öldüğü yazdı, aşkın ve isyanların yazıydı ve Brooklyn'de tesadufi bir karşılaşmanın iki genç insanı sanat, bağlılık ve başlangıçlarla dolu bir hayat yolculuğuna çıkarttığı yazdı.
Pek çok eleştirmen tarafından 2010'un en iyi kitabı olarak gösterilen ve son olarak prestijli National Book Award'u kazanan ÇOLUK ÇOCUK, bir aşk hikâyesi olarak başlayıp bir ağıt olarak sona eriyor. Altmışların sonu, yetmişlerin başındaki New York'a, onun zengin ve fakir insanlarına, sanatçılarına ve serserilerine bir selam çakıyor. Yolun başında birbirlerine göz kulak olmaya söz vermiş iki genç sanatçı, Patti Smith ve Robert Mapplethorpe'un yu¨kselişini ve şöhret kapısını aralayışlarını nefes kesici bir içtenlik ve saflıkta anlatan bu kitap, gerçek bir masal.
"yaşlıca bir çift önümüzde durup alenen bizi incelemeye başladı. Robert ilgi çekmekten hoşlanıyordu, heyecanla elimi sıktı.
'Hadi, fotoğraflarını çek,' dedi kadın, hayretler içindeki kocasına. 'Sanatçılar galiba.'
'Hadi canım,' dedi adam, omuz silkerek. 'Çoluk çocuk bunlar.'"
(Tanıtım Bülteninden)
3 Mayıs 2020 Pazar
Müzik - Aya Nakamura Pookie
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 47.günündeyiz.
Bugün müzik günümüz ve ben yine sizinle bu aralar dinlemeyi çok sevdiğim Aya Nakamura'dan Pookie şarkısını paylaşacağım.Bu tarz "gang" kadınların olduğu şarkıları ve klipleri acayip seviyorum feministik damarlarımı kabartıyor resmen :D
Karantinanın 47.günündeyiz.
Bugün müzik günümüz ve ben yine sizinle bu aralar dinlemeyi çok sevdiğim Aya Nakamura'dan Pookie şarkısını paylaşacağım.Bu tarz "gang" kadınların olduğu şarkıları ve klipleri acayip seviyorum feministik damarlarımı kabartıyor resmen :D
2 Mayıs 2020 Cumartesi
Fantastik Film : Harmony
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 46.günündeyiz.
Nisan ayı bir şekilde gelip geçti hatta Mart ayından daha hızlı bile geçti bence bakalım içeride Mayıs ayı nasıl geçecek ? Güney Kore'ye baktığım zaman şu anda orada hayat normale dönmüş yine tedbirlerini alarak yaşıyorlar maskesiz çıkmıyorlar sokağa ama şu anda yurt dışından gelenler hariç (onlarda hemen izole ediliyor) koronaya rastlanmamış.Umarım biz de yaza artık normal hayatlarımıza dönüş yapmış oluruz tercih döneminde çocuklarımla iş yerimde şöyle rahat rahat olmak istiyorum onlinedan tercih yaptırmak istemiyorum :(
Düşük IMDB li iyi fikir olan ama bir şekilde bir takım eksikliklerle o iyi fikri harcamış olan Fantastik filmleri izlemeye devam ediyorum :) Bunlardan ikincisi Harmony ...
Harmony doğarken annesini kaybetmiştir ve babasını da asla tanımamıştır. Ancak Harmony'nin hayatı diğer çocuklar gibi yetimhane yerine onu seven ve ona çok iyi bakıp onu anlayan bir kadının yanında geçmiştir. Fakat Harmony yaşıtlarından çok farklı bir yeteneğe sahiptir. Harmony'nin bu yeteneği insanların tüm korkularını kendi içine absorbe edebilmesidir. Harmony şu ana kadar hiç kimse ile arkadaşlık etmeden ve aşk nedir tatmadan yaşamıştır ama bu durum hayatına bir an da Mason denen bir gencin girmesi ile değişecektir. Harmony için Mason yeni ve endişe verici bir hayat gibi görünse de Harmony çok kısa zaman içerisinde aslında Mason ile karşılaşmasının hiç de tesadüfi olmadığını ve bu iki genç aşığı birbirlerine bağlayan çok daha özel bir bağ olduğunu anlayacaktır.
Karantinanın 46.günündeyiz.
Nisan ayı bir şekilde gelip geçti hatta Mart ayından daha hızlı bile geçti bence bakalım içeride Mayıs ayı nasıl geçecek ? Güney Kore'ye baktığım zaman şu anda orada hayat normale dönmüş yine tedbirlerini alarak yaşıyorlar maskesiz çıkmıyorlar sokağa ama şu anda yurt dışından gelenler hariç (onlarda hemen izole ediliyor) koronaya rastlanmamış.Umarım biz de yaza artık normal hayatlarımıza dönüş yapmış oluruz tercih döneminde çocuklarımla iş yerimde şöyle rahat rahat olmak istiyorum onlinedan tercih yaptırmak istemiyorum :(
Düşük IMDB li iyi fikir olan ama bir şekilde bir takım eksikliklerle o iyi fikri harcamış olan Fantastik filmleri izlemeye devam ediyorum :) Bunlardan ikincisi Harmony ...
Harmony doğarken annesini kaybetmiştir ve babasını da asla tanımamıştır. Ancak Harmony'nin hayatı diğer çocuklar gibi yetimhane yerine onu seven ve ona çok iyi bakıp onu anlayan bir kadının yanında geçmiştir. Fakat Harmony yaşıtlarından çok farklı bir yeteneğe sahiptir. Harmony'nin bu yeteneği insanların tüm korkularını kendi içine absorbe edebilmesidir. Harmony şu ana kadar hiç kimse ile arkadaşlık etmeden ve aşk nedir tatmadan yaşamıştır ama bu durum hayatına bir an da Mason denen bir gencin girmesi ile değişecektir. Harmony için Mason yeni ve endişe verici bir hayat gibi görünse de Harmony çok kısa zaman içerisinde aslında Mason ile karşılaşmasının hiç de tesadüfi olmadığını ve bu iki genç aşığı birbirlerine bağlayan çok daha özel bir bağ olduğunu anlayacaktır.
1 Mayıs 2020 Cuma
Fantastik Film : Abigail
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 45.günündeyiz.
Bugün 1 Mayıs İşçi Bayramı ! Bugün eğer normal bir günde olsaydık kurum tatil olucak ve piknik yapmaya gidecektik :( Şu an da yine tatil bugün çalışmayacağım ama en fazla yapacağım şey elimde kahvem kitap,film,dizi üçgeni içinde kaybolmak.Hayır yanlış anlamayın bin şükür yine durumumdan şikayetçi değilim hele de bu zamanda hala çalışmak zorunda olan işçi ve sağlıkçı,emekçi kardeşlerimizi düşününce :( O yüzden her zaman her güne şükrederek uyanıyorum :)
Dün bahsettiğim üzere bir süre Korku/Gerilim sinemasına ara verdim o yüzden izlemediğim kıyı da köşe de kalmış olan Fantastik filmleri izliyorum.Bunlardan ilki Abigail isimli bu fikri çok güzel olan ama oyunculuklarla mahvedilmiş ve IMDB de en fazla 4.9 alabilmiş olan film.Film birçok fantastik evrenin ve konun karışımı gibi.Hem cyberpunk hem virüs salgını evreni hem de büyü evreni.Bu kadar dünya karışınca insan çok daha keyifli ve güzel bir film çıkar sanmışlar ama hem yönetmenin hem de oyuncuları beceriksiz olmasıyla harcanmış maalesef film o yüzden bu filme sadece "İyi denemeydi."diyebiliyorum :)
Abigail, dünyayı etkisi altına alan bir salgından uzak durmak için korunaklı bir alanda yaşayan genç bir kıza odaklanıyor. Genç bir kız olan Abigail, gizemli bir hastalık salgını yüzünden sınırları uzun yıllar önce kapatılan bir şehirde yaşamaktadır. Abby henüz 6 yaşındayken babası hastalığa yakalanınca şehir dışına gönderildi. O günden beri babasını bulmayı aklına koyan Abby, babasına ulaşabilmek için yetkililere karşı çıkmaya başlar. Genç kız bu sırada şehrin aslında sihir bir alan olduğunu öğrenir ve kendisinde olağanüstü yetenekler olduğunu keşfeder.
Karantinanın 45.günündeyiz.
Bugün 1 Mayıs İşçi Bayramı ! Bugün eğer normal bir günde olsaydık kurum tatil olucak ve piknik yapmaya gidecektik :( Şu an da yine tatil bugün çalışmayacağım ama en fazla yapacağım şey elimde kahvem kitap,film,dizi üçgeni içinde kaybolmak.Hayır yanlış anlamayın bin şükür yine durumumdan şikayetçi değilim hele de bu zamanda hala çalışmak zorunda olan işçi ve sağlıkçı,emekçi kardeşlerimizi düşününce :( O yüzden her zaman her güne şükrederek uyanıyorum :)
Dün bahsettiğim üzere bir süre Korku/Gerilim sinemasına ara verdim o yüzden izlemediğim kıyı da köşe de kalmış olan Fantastik filmleri izliyorum.Bunlardan ilki Abigail isimli bu fikri çok güzel olan ama oyunculuklarla mahvedilmiş ve IMDB de en fazla 4.9 alabilmiş olan film.Film birçok fantastik evrenin ve konun karışımı gibi.Hem cyberpunk hem virüs salgını evreni hem de büyü evreni.Bu kadar dünya karışınca insan çok daha keyifli ve güzel bir film çıkar sanmışlar ama hem yönetmenin hem de oyuncuları beceriksiz olmasıyla harcanmış maalesef film o yüzden bu filme sadece "İyi denemeydi."diyebiliyorum :)
Abigail, dünyayı etkisi altına alan bir salgından uzak durmak için korunaklı bir alanda yaşayan genç bir kıza odaklanıyor. Genç bir kız olan Abigail, gizemli bir hastalık salgını yüzünden sınırları uzun yıllar önce kapatılan bir şehirde yaşamaktadır. Abby henüz 6 yaşındayken babası hastalığa yakalanınca şehir dışına gönderildi. O günden beri babasını bulmayı aklına koyan Abby, babasına ulaşabilmek için yetkililere karşı çıkmaya başlar. Genç kız bu sırada şehrin aslında sihir bir alan olduğunu öğrenir ve kendisinde olağanüstü yetenekler olduğunu keşfeder.
30 Nisan 2020 Perşembe
Korku Filmi : Eli
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 44.günündeyiz.
Dün Ziya Selçuk'un açıklamasıyla birlikte 30 Mayıs'a kadar okulların ve elbette diğer eğitim kurumlarının açılması resmi olarak ertelenmiş oldu , güya biz 2 Mayıs da kurumu açmayı planlıyorduk ama her şey o kadar da iyi gitmiyor maalesef o yüzden evde kalmaya çalışmaya,kitap okumaya ve elbette film,dizi izlemeye devam ediyoruz.
Ben bu filmi izlediğim gece rüyamda kabuslar gördüm o yüzden bi süre Gerilim ve Korku filmlerine ara vericem :( Zaten psikolojim o kadar da iyi değil karantina sürecinde bir de kabuslarla falan hiç uğraşamam o yüzden en sevdiğim sinema olan korku sinemasını biraz ertelicem mecbur :(
Netflix filmlerden biri olan Eli ile devam ediyoruz.Sonu bir çok kişiyi yorumlarda okuduğuma göre şaşırtmış ama beni pek şaşırtmadı açıkçası çünkü bu tarz film çok fazla seyrettim çocuklar üzerinden yapılan korku beni diğer korku türlerine göre daha fazla etkiliyor sanırım :(
Miller ailesi, oğullarının otoimmun hastalığının tedavisi için son çare olarak steril bir malikaneye taşınır. Eli'ın gördüğü korkunç görüntüler halusinasyon olarak nitelendirilse de bu tuhaf evde uğursuzluk kol gezmektedir.
Karantinanın 44.günündeyiz.
Dün Ziya Selçuk'un açıklamasıyla birlikte 30 Mayıs'a kadar okulların ve elbette diğer eğitim kurumlarının açılması resmi olarak ertelenmiş oldu , güya biz 2 Mayıs da kurumu açmayı planlıyorduk ama her şey o kadar da iyi gitmiyor maalesef o yüzden evde kalmaya çalışmaya,kitap okumaya ve elbette film,dizi izlemeye devam ediyoruz.
Ben bu filmi izlediğim gece rüyamda kabuslar gördüm o yüzden bi süre Gerilim ve Korku filmlerine ara vericem :( Zaten psikolojim o kadar da iyi değil karantina sürecinde bir de kabuslarla falan hiç uğraşamam o yüzden en sevdiğim sinema olan korku sinemasını biraz ertelicem mecbur :(
Netflix filmlerden biri olan Eli ile devam ediyoruz.Sonu bir çok kişiyi yorumlarda okuduğuma göre şaşırtmış ama beni pek şaşırtmadı açıkçası çünkü bu tarz film çok fazla seyrettim çocuklar üzerinden yapılan korku beni diğer korku türlerine göre daha fazla etkiliyor sanırım :(
Miller ailesi, oğullarının otoimmun hastalığının tedavisi için son çare olarak steril bir malikaneye taşınır. Eli'ın gördüğü korkunç görüntüler halusinasyon olarak nitelendirilse de bu tuhaf evde uğursuzluk kol gezmektedir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Kitap - Taş Kağıt Makas Alice Feeney
Herkese merhabalar efenim, Şu sıra kız kardeşimle birlikte bu yazara aşık olduk resmen hemen Türkçeye çevrilmiş son kitabını da aldım ve bu...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...