Herkese merhabalar efenim,
Bütün gece korona olmamak için dua ettim resmen.Hafif bir öksürüğüm vardı bir de dün akşam da yemek yiyemedim dünkü belediye otobüsü yolculuğu mahvetti beni resmen halsizlikten geberdim elim ayağım titriyordu.Durum böyle olunca nefes almamla ilgili zorluk yaşıyorum falan da sandım ama sabah uyandığımda dinlenince turp gibi olduğumu gördüm hiç bir şeyim yok Allahtan.Allah'ım bu psikoloji resmen yıprattı beni ve herkesi tez zamanda şu illetten kurtuluruz umarım.
Bugün evdeyim o yüzden bu saate yazabiliyorum postumu.Şu sıralar hiç güzel sürükleyici Kore dizisi yok uzun zamandır da sizinle dizi paylaşmıyorum farkındaysanız.Bir kaç tane gözümü takılan oldu bu dizi de onlardan biri ama başları ne kadar iyi olsa da sonradan aşırı saçmaladıkları için hep yarım bıraktım şimdi daha yeni yeni zorla tamamlayıp sizlere sunup arşive kaldırıyorum.
Konusu:
Dizi, insana dönüşebilen bir kedi (L) ve onun sahibi (Shin Ye-Eun) etrafında dönmektedir. Oldukça zor zamanlar geçirmekte olan Sol-A, sokakta bulduğu bir kediyi evine getirir. Evini açtığı kedi sayesinde yaralı kalbi iyileşmeye başlar.
Karakterleri:
L dizide insana dönüşebilen bir kedi olan Hong-Jo karakterini canlandırmaktadır. İnsan ve kedi olarak iki farklı hayat yaşamaktadır.
Shin Ye-Eun dizide Hong-Jo’nun (L) sahibi olan Kim Sol-Ah karakterini canlandırmaktadır. 20’lilerinde olan genç bir kızdır. İnsanları seven ve etrafındakileri korumak için elinden geleni yapan birisidir. Ancak, babası ve karşılıksız sevdiği adam da dâhil olmak üzere çevresindeki insanlar onu derinden yaralamıştır. Bu yüzden, kalbinin kapılarını herkese kapamıştır. Hayali bir webtoon sanatçısı olmaktır ve bir görsel tasarım şirketinde yeni işe girmiştir.
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
20 Mayıs 2020 Çarşamba
Kitap - Ölüm Limuzini Nazlı Eray
Herkese merhabalar efenim,
Bugün işteyim ama iş yerindeki bilgisayarımın nedenini anlamadığım bir şekilde bazı tuşları basmamaya başladığı için bugün ki postu anca bu zamanda yazabiliyorum.Dün ki açıklamayla okulların Eylül de açılacağı ve telafi eğitimi de olmayacağı söylendi.Okulların işi bitti artık ama biz güya 1 Haziranda açılmaya hazırlanıyoruz şu anda ama bakalım bu yeni duyuruyla birlikte yönetim bir şey demedi bakalım ne olacak her gün yeni bir aksiyon olduğu için 25 yaşında yaşlandım resmen ruhum yoruldu şu dönemden ki aslında daha yeni başladık bence bugün işten eve dönerken 35 derece olan havada maske taktım ve belediye otobüsüne bindim eve gelene kadar resmen cehennem gibi bir şeydi.
Böyle zamanlarda absürd insanı yormayan ama eğlendiren bir şeyler okumak isterseniz Nazlı Eray benim size önerim olabilir.Kendisiyle ilk defa bu kitapla tanıştım diğer kitaplarını alacak kadar beğendim mi bilemiyorum açıkçası ama hoş vakit geçirten çerezlik fantastik bir roman.Bence en büyük kusuru sürekli olarak tekrara düşmesi kendi içinde bir yerden sonra sanki sürekli aynı şeyleri okuyormuşum gibi hissettim.
Fantastik edebiyatın kraliçesi Nazlı Eray, yeni romanında üzerindeki sır perdesi değil kalkmak elli yıldan fazladır azıcık bile aralanmamış olan ABD Başkanı John F. Kennedy suikastını ele alıyor.
JFK Tuzluçayır’da!
Ankara'nın sakin sonbahar bahçelerine, vadideki Fokurtu Cafe'ye gidip hayatın anlamını ve eski zamanları düşünen roman kişisi, bir suikasta kurban giden ABD Eski Başkanı John Fitzgerald Kennedy’nin suikastının en ince ayrıntılarını ve komplo teorilerini uzunca bir süredir incelemektedir. Tuzluçayır'daki Kurşuncu Bacı'nın eski bahçesinde bir sabah vakti J. F. Kennedy’ye dönüşüverir.
Ruhu kendisinin, bedeni ise Kennedy’nin bedenidir. Telefonda esrarengiz bir ses ona öldürüleceğini söyleyip durur. Değişik bir serüven başlamıştır. Korkunç bir karabasandır aslında bu. Dallas'taki Başkanlık limuzininde kurşunlardan kaçış, Parkland Hastanesi’ndeki beyni uçmuş ceset ve ajan kız Barbara. Acaba kahramanımız peşindeki korkunç yazgıdan kurtulabilecek mi, yoksa Dallas'taki kurşunlar onu ebediyete mi yollayacaklar?
Ölüm limuzinindeki nefes kesen sahneler...
Abraham Zapruder’in olayı belgeleyen video filmi...
Parkland Hastanesi ve Ankara’nın sessiz sonbahar bahçeleri... Yaşam nedir?
(Tanıtım Bülteninden)
Bugün işteyim ama iş yerindeki bilgisayarımın nedenini anlamadığım bir şekilde bazı tuşları basmamaya başladığı için bugün ki postu anca bu zamanda yazabiliyorum.Dün ki açıklamayla okulların Eylül de açılacağı ve telafi eğitimi de olmayacağı söylendi.Okulların işi bitti artık ama biz güya 1 Haziranda açılmaya hazırlanıyoruz şu anda ama bakalım bu yeni duyuruyla birlikte yönetim bir şey demedi bakalım ne olacak her gün yeni bir aksiyon olduğu için 25 yaşında yaşlandım resmen ruhum yoruldu şu dönemden ki aslında daha yeni başladık bence bugün işten eve dönerken 35 derece olan havada maske taktım ve belediye otobüsüne bindim eve gelene kadar resmen cehennem gibi bir şeydi.
Böyle zamanlarda absürd insanı yormayan ama eğlendiren bir şeyler okumak isterseniz Nazlı Eray benim size önerim olabilir.Kendisiyle ilk defa bu kitapla tanıştım diğer kitaplarını alacak kadar beğendim mi bilemiyorum açıkçası ama hoş vakit geçirten çerezlik fantastik bir roman.Bence en büyük kusuru sürekli olarak tekrara düşmesi kendi içinde bir yerden sonra sanki sürekli aynı şeyleri okuyormuşum gibi hissettim.
Fantastik edebiyatın kraliçesi Nazlı Eray, yeni romanında üzerindeki sır perdesi değil kalkmak elli yıldan fazladır azıcık bile aralanmamış olan ABD Başkanı John F. Kennedy suikastını ele alıyor.
JFK Tuzluçayır’da!
Ankara'nın sakin sonbahar bahçelerine, vadideki Fokurtu Cafe'ye gidip hayatın anlamını ve eski zamanları düşünen roman kişisi, bir suikasta kurban giden ABD Eski Başkanı John Fitzgerald Kennedy’nin suikastının en ince ayrıntılarını ve komplo teorilerini uzunca bir süredir incelemektedir. Tuzluçayır'daki Kurşuncu Bacı'nın eski bahçesinde bir sabah vakti J. F. Kennedy’ye dönüşüverir.
Ruhu kendisinin, bedeni ise Kennedy’nin bedenidir. Telefonda esrarengiz bir ses ona öldürüleceğini söyleyip durur. Değişik bir serüven başlamıştır. Korkunç bir karabasandır aslında bu. Dallas'taki Başkanlık limuzininde kurşunlardan kaçış, Parkland Hastanesi’ndeki beyni uçmuş ceset ve ajan kız Barbara. Acaba kahramanımız peşindeki korkunç yazgıdan kurtulabilecek mi, yoksa Dallas'taki kurşunlar onu ebediyete mi yollayacaklar?
Ölüm limuzinindeki nefes kesen sahneler...
Abraham Zapruder’in olayı belgeleyen video filmi...
Parkland Hastanesi ve Ankara’nın sessiz sonbahar bahçeleri... Yaşam nedir?
(Tanıtım Bülteninden)
19 Mayıs 2020 Salı
Kitap - Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın J.Tanizaki
Herkese merhabalar efenim,
Asya edebiyatı okumaya son hızla devam ediyorum ! Sırada ki Japon yazar Tanizaki ! Kendisini Murakami Beyde oldukça seviyormuş bu benim daha çok okuma şevkimi getirdi ve kitap alışverişim de 2 kitabını aldım.Bunlardan ilk i" Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın " kitabı oldu.Sayfa sayısı az okunması oldukça kolay 1 günde okuyabileceğiniz kitaplardan ama karakterlerin hepsine gıcık olduğum için benim için kitaba ara verdikçe devam etmek biraz zorlaştı diğer okuduğum kitabından da bahsedicem onda ki karakterlere de ayrı gıcık oldum.Tanizaki'nin kitaplarını okumanın bu yanı zor bence çünkü karakterler inanılmaz gıcık ediyor beni.Tabi bana bir his uyandıran (sevgi,aik,gıcıklık) farketmez artık orası karakterler yaratıyor olabilmek Tanizaki'nin yazarlak konusunda nasıl bir usta olduğunu gösterir.Gerilim ya da korku filmi izlemek gibi.Bir korku filmi sizi korkutmayı başaramamışsa sonuçta ona iyi bir korku filmi diyemeyiz. :)
Fukuko, tam da kocası Şozo ile yeni bir hayata başladığı günlerde kocasının eski karısı Şinako’dan bir mektup alır. Yuvası dağıldıktan sonra “kırık bir çanak” bile almayan bu kadın, duygu yüklü mektubunda tek bir şey istemektedir: Şozo’nun deliler gibi sevdiği kedisi Lili’yi.İlk bakışta, masum bir istektir elbette bu. Ne var ki Lili -tüm kediler gibi- girdiği hayatların en olmadık yerlerine kıvrılmıştır ve dâhil olduğu yaşamların karanlık köşelerinde gezinmeye başlar mektupla birlikte.
Biten ilişki için umut, diğeri içinse endişe kaynağıdır. Böylece, başlı başına bir kavram olmayı hak eden “kedi sevgisi”nden çok daha fazlasına dokunur Tanizaki. Zarif, yumuşacık bir üslupla insan ilişkilerinin girift yapısını, küçücük ayrıntıların -bir nesnenin, jestin veya bakışın- insan ruhunda yarattığı dönüşümleri, yalnızlığın ve sevginin türlü biçimlerini gösterir.
Yoğun tutkuların, tuhaf arzuların ve ince bir melankolinin ustası Tanizaki’nin Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın’ını Sinan Ceylan Japonca aslından çevirdi.
“Tanizaki en gözde yazarlarımdandır. Aşkı ve aşkın sapkın yönlerini anlatır kitapları.”
-Henry Miller-
“Tanizaki, muhteşem bir yazar.”
-Haruki Murakami-
Asya edebiyatı okumaya son hızla devam ediyorum ! Sırada ki Japon yazar Tanizaki ! Kendisini Murakami Beyde oldukça seviyormuş bu benim daha çok okuma şevkimi getirdi ve kitap alışverişim de 2 kitabını aldım.Bunlardan ilk i" Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın " kitabı oldu.Sayfa sayısı az okunması oldukça kolay 1 günde okuyabileceğiniz kitaplardan ama karakterlerin hepsine gıcık olduğum için benim için kitaba ara verdikçe devam etmek biraz zorlaştı diğer okuduğum kitabından da bahsedicem onda ki karakterlere de ayrı gıcık oldum.Tanizaki'nin kitaplarını okumanın bu yanı zor bence çünkü karakterler inanılmaz gıcık ediyor beni.Tabi bana bir his uyandıran (sevgi,aik,gıcıklık) farketmez artık orası karakterler yaratıyor olabilmek Tanizaki'nin yazarlak konusunda nasıl bir usta olduğunu gösterir.Gerilim ya da korku filmi izlemek gibi.Bir korku filmi sizi korkutmayı başaramamışsa sonuçta ona iyi bir korku filmi diyemeyiz. :)
Fukuko, tam da kocası Şozo ile yeni bir hayata başladığı günlerde kocasının eski karısı Şinako’dan bir mektup alır. Yuvası dağıldıktan sonra “kırık bir çanak” bile almayan bu kadın, duygu yüklü mektubunda tek bir şey istemektedir: Şozo’nun deliler gibi sevdiği kedisi Lili’yi.İlk bakışta, masum bir istektir elbette bu. Ne var ki Lili -tüm kediler gibi- girdiği hayatların en olmadık yerlerine kıvrılmıştır ve dâhil olduğu yaşamların karanlık köşelerinde gezinmeye başlar mektupla birlikte.
Biten ilişki için umut, diğeri içinse endişe kaynağıdır. Böylece, başlı başına bir kavram olmayı hak eden “kedi sevgisi”nden çok daha fazlasına dokunur Tanizaki. Zarif, yumuşacık bir üslupla insan ilişkilerinin girift yapısını, küçücük ayrıntıların -bir nesnenin, jestin veya bakışın- insan ruhunda yarattığı dönüşümleri, yalnızlığın ve sevginin türlü biçimlerini gösterir.
Yoğun tutkuların, tuhaf arzuların ve ince bir melankolinin ustası Tanizaki’nin Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın’ını Sinan Ceylan Japonca aslından çevirdi.
“Tanizaki en gözde yazarlarımdandır. Aşkı ve aşkın sapkın yönlerini anlatır kitapları.”
-Henry Miller-
“Tanizaki, muhteşem bir yazar.”
-Haruki Murakami-
18 Mayıs 2020 Pazartesi
Kitap - Kağıt Ev Carlos Maria Dominguez
Herkese merhabalar efenim,
Yeni bir haftaya daha girdik bu hafta da benim için 2 günde işte geri kalan günler evde olacak şekilde geçicek.
Bu haftaya yine bir kitap postuyla başlayalım istedim.Şu sıra yayın evlerine göre kitap alma konusuna takmış durumdayım hatta bu konuyla o kadar kafayı kırdım ki bu sıcakta kütüphanemi indirip kitaplarımı yayın evlerine göre yeniden düzenledim.Bi ben bu konularda gereksiz takıntılıyım zannediyordum ki bu kitabı okuyana kadar :) Kitap Jaguar yayın evinden çıktı ( şu sıralar Jaguarı acayip beğeniyorum gerek dünya edebiyatından kitaplar basmaları gerek orijinal dilinden direkt dilimize çeviriyor olmaları gerekse minimalist kapak tasarımları) ve okuması çok kolay 1 günde okuyabileceğiniz ince bir kitap zaten.Size konusunu şöyle açıklayayım bir kitap severin bu kitap dizme takıntısını şu şekilde aktarmış : "Küs olan yazarları yan yana bile koymuyordu." :)
Bazı insanlar kitap okumaz, bazıları okur ve kimileriyse okumakla kalmayıp onlarla birlikte yaşar. Kâğıt Ev, işte bu kitap tutkunlarından Carlos Brauer'in ve onun -bir edebiyat profesörü olan- Bruma Lennon'la olan gizemli ilişkisinin, bu ilişkinin gün yüzüne çıkmasına neden olan bir Joseph Conrad cildinin, kitap ve okuma aşkıyla dolu yaşamların hikâyesi...
Arjantinli yazar Carlos Maria Dominguez'in, yayımlandığı her ülkede büyük ilgi uyandıran novellasını Seda Ersavcı İspanyolca aslından çevirdi. Peter Sis'in çizimleri ve Cem Ersavcı'nın kapak fotoğrafıyla, kalın ciltlerin arasında saklanacak bir mücevher...
(Tanıtım Bülteninden)
Yeni bir haftaya daha girdik bu hafta da benim için 2 günde işte geri kalan günler evde olacak şekilde geçicek.
Bu haftaya yine bir kitap postuyla başlayalım istedim.Şu sıra yayın evlerine göre kitap alma konusuna takmış durumdayım hatta bu konuyla o kadar kafayı kırdım ki bu sıcakta kütüphanemi indirip kitaplarımı yayın evlerine göre yeniden düzenledim.Bi ben bu konularda gereksiz takıntılıyım zannediyordum ki bu kitabı okuyana kadar :) Kitap Jaguar yayın evinden çıktı ( şu sıralar Jaguarı acayip beğeniyorum gerek dünya edebiyatından kitaplar basmaları gerek orijinal dilinden direkt dilimize çeviriyor olmaları gerekse minimalist kapak tasarımları) ve okuması çok kolay 1 günde okuyabileceğiniz ince bir kitap zaten.Size konusunu şöyle açıklayayım bir kitap severin bu kitap dizme takıntısını şu şekilde aktarmış : "Küs olan yazarları yan yana bile koymuyordu." :)
Bazı insanlar kitap okumaz, bazıları okur ve kimileriyse okumakla kalmayıp onlarla birlikte yaşar. Kâğıt Ev, işte bu kitap tutkunlarından Carlos Brauer'in ve onun -bir edebiyat profesörü olan- Bruma Lennon'la olan gizemli ilişkisinin, bu ilişkinin gün yüzüne çıkmasına neden olan bir Joseph Conrad cildinin, kitap ve okuma aşkıyla dolu yaşamların hikâyesi...
Arjantinli yazar Carlos Maria Dominguez'in, yayımlandığı her ülkede büyük ilgi uyandıran novellasını Seda Ersavcı İspanyolca aslından çevirdi. Peter Sis'in çizimleri ve Cem Ersavcı'nın kapak fotoğrafıyla, kalın ciltlerin arasında saklanacak bir mücevher...
(Tanıtım Bülteninden)
16 Mayıs 2020 Cumartesi
Fantastik Film : Paradise Hills
Herkese merhabalar efenim,
Bugün pazar yani sinema günü ! O yüzden sizi farklı bir dünyaya götürücek fantastik bir film önerisiyle geldim.Ayrıca baş rolde Emma Roberts ve Milla Jovovıch var sırf bu ikili bile filme bir şans verdirir bence :)
Bugün pazar yani sinema günü ! O yüzden sizi farklı bir dünyaya götürücek fantastik bir film önerisiyle geldim.Ayrıca baş rolde Emma Roberts ve Milla Jovovıch var sırf bu ikili bile filme bir şans verdirir bence :)
Genç bir kadın olan Uma'nın hayatı, babasının şirketinin ele geçirilmesinin ardından tepetaklak olur. Babasının intiharının ardından, babasının şirketini alan kötücül milyarder Son Prescott gözünü Uma'ya çevirir. Uma'yla evlenmeye karar veren Prescott, Uma'nın aklının sistematik olarak yıkanması ve "evcil" bir eş olması için onu "Paradise Hills" ismini taşıyan özel bir sanatoryuma gönderir. İzole bir adadaki bu tesis, birinci sınıf ailelerin, kızlarını, kendilerinin mükemmel versiyonları olmaları için gönderdikleri bir yerdir. Gizemli Düşes tarafından yönetilen tesis, görgü kuralları dersleri, vokal dersleri, güzellik bakımları, jimnastik ve kalori ölçümlü diyetler ile iki ay içinde tüm fiziksel ve duygusal eksiklikleri gidermeyi vadetmektedir. Açık sözlü Uma, tesisin diğer sakinleri olan Chloe, Yu ve Meksikalı popstar Amarna ile dostluk kurar. Uma çok geçmeden tüm bu güzelliğin arkasına gizlenen kötü sırrı keşfeder. Uma ve arkadaşlarının tesisten kaçmak için zamana karşı bir yarış vermeleri gerekecektir...
İspanyol Dizisi : Valeria
Herkese merhabalar efenim,
Bu dizi tam cumartesi günü kafa dağıtmalık.Evli ama evliliğinden mutsuz olan bir ablamızın evliliğinde ve kariyerindeki sürüklenmeleri izlediğimiz tipik Sex and City havasının İspanyol versiyonu olan bir dizi.İlk sezonu ile birlikte Netflix'e yer alıyor +18 sahneleri var benden söylemesi :)
Bu dizi tam cumartesi günü kafa dağıtmalık.Evli ama evliliğinden mutsuz olan bir ablamızın evliliğinde ve kariyerindeki sürüklenmeleri izlediğimiz tipik Sex and City havasının İspanyol versiyonu olan bir dizi.İlk sezonu ile birlikte Netflix'e yer alıyor +18 sahneleri var benden söylemesi :)
15 Mayıs 2020 Cuma
Kore Dizisi : When The Weather Is Fine
Herkese merhabalar efenim,
Bugün evdeyim.Zamanımı genel olarak temizliğe ayırmak istiyorum bugün.Yazlıklarımı çıkarır,kütüphanemi düzenler odamı temizlerim sonra belki bir film izlerim ve elbette yeni bir kitaba başlıcam.Bugünün benim için planları bu şekilde sizinkiler neler ?
Bugünün dizi postunda uzun bir aradan sonra izlediğim ilk Kore dizisi olan When The Weather Is Fine dizisi var.Aslında ben bu diziye Şubat gibi başladım ama sonradan hem işlerimin yoğunluğu hem de dizinin gidişatı neticesinden anca izleyip tamamlayabildim.Baş rollerde iki sevdiğim isim var aslında ama bence maalesef bu ikili birbirlerine pek yakışmamış Park Min-Young resmen çocuğun ablası gibi durmuş ayrıca bence aralarında herhangi bir kimyada yoktu ve bence diziye de yansımış bu durum o yüzden başlarda kitap ve kış temalı çok hoş ve sakin bir dizi gibi gözükse de sonradan hiç sevemedim diziyi.
Konusu:
Dizi, Seul’deki yaşamdan bıktığı için küçük bir kasabaya taşınan bir kadın (Park Min-Young) ile bu kasabada bir kitap dükkânı işleten bir adamın (Seo Kang-Joon) arasındaki romantik ilişkiyi konu almaktadır.
Karakterleri:
Park Min-Young dizide iyi kalpli sıradan bir kadın olan Mok Hae-Won karakterini canlandırmaktadır. Çocukluğundan beri çello çalmaktadır ve çello aracılığı ile oldukça sosyal bir hayata atılır. Ancak, o sırada başkaları tarafından kalbi kırılır. Bu yüzden, hem kendine karşı hem de başkalarına karşı olan güvenini kaybeder. Yaşadığı üzücü olayların da yanı sıra Seul’deki yorucu hayattan bıkar ve hem memleketi hem de küçük bir kasaba olan Bookhyun’a geri dönmeye karar verir.
Seo Kang-Joon dizide Bookhyun’da, 'Goodnight Bookstore' adında küçük bir kitapçı işleten Im Eun-Seob karakterini canlandırmaktadır. Onun günlük hayatı oldukça basittir. Uyanır, kahve içer, bir kitap okur ve kendi bloguna yazar. Ancak, bu sıradan, tek düze hayatı, lise arkadaşı Hae-Won (Park Min-Young) ile tekrar karşılaştıktan sonra değişmeye başlar.
Lee Jae-Wook dizide Im Eun-Seob’un (Seo Kang-Joon) arkadaşı olan Lee Jang-Woo karakterini canlandırmaktadır. Küçüklüğünden bu yana ebeveynlerinin isteklerine göre yaşayan, parlak bir gülümsemeye sahip birisidir.
Im Se-Mi dizide Hae-Won’un (Park Min-Young) eskiden en iyi arkadaşı olan Kim Bo-Young karakterini canlandırmaktadır.
Moon Jeong-Hee dizide Hae-Won’un (Park Min-Young) teyzesi olan Sim Myung-Yeo karakterini canlandırmaktadır.
Kim Hwan-Hee dizide Eun-Seob’un (Seo Kang-Joon) kız kardeşi olan Im Whi karakterini canlandırmaktadır.
Bugün evdeyim.Zamanımı genel olarak temizliğe ayırmak istiyorum bugün.Yazlıklarımı çıkarır,kütüphanemi düzenler odamı temizlerim sonra belki bir film izlerim ve elbette yeni bir kitaba başlıcam.Bugünün benim için planları bu şekilde sizinkiler neler ?
Bugünün dizi postunda uzun bir aradan sonra izlediğim ilk Kore dizisi olan When The Weather Is Fine dizisi var.Aslında ben bu diziye Şubat gibi başladım ama sonradan hem işlerimin yoğunluğu hem de dizinin gidişatı neticesinden anca izleyip tamamlayabildim.Baş rollerde iki sevdiğim isim var aslında ama bence maalesef bu ikili birbirlerine pek yakışmamış Park Min-Young resmen çocuğun ablası gibi durmuş ayrıca bence aralarında herhangi bir kimyada yoktu ve bence diziye de yansımış bu durum o yüzden başlarda kitap ve kış temalı çok hoş ve sakin bir dizi gibi gözükse de sonradan hiç sevemedim diziyi.
Konusu:
Dizi, Seul’deki yaşamdan bıktığı için küçük bir kasabaya taşınan bir kadın (Park Min-Young) ile bu kasabada bir kitap dükkânı işleten bir adamın (Seo Kang-Joon) arasındaki romantik ilişkiyi konu almaktadır.
Karakterleri:
Park Min-Young dizide iyi kalpli sıradan bir kadın olan Mok Hae-Won karakterini canlandırmaktadır. Çocukluğundan beri çello çalmaktadır ve çello aracılığı ile oldukça sosyal bir hayata atılır. Ancak, o sırada başkaları tarafından kalbi kırılır. Bu yüzden, hem kendine karşı hem de başkalarına karşı olan güvenini kaybeder. Yaşadığı üzücü olayların da yanı sıra Seul’deki yorucu hayattan bıkar ve hem memleketi hem de küçük bir kasaba olan Bookhyun’a geri dönmeye karar verir.
Seo Kang-Joon dizide Bookhyun’da, 'Goodnight Bookstore' adında küçük bir kitapçı işleten Im Eun-Seob karakterini canlandırmaktadır. Onun günlük hayatı oldukça basittir. Uyanır, kahve içer, bir kitap okur ve kendi bloguna yazar. Ancak, bu sıradan, tek düze hayatı, lise arkadaşı Hae-Won (Park Min-Young) ile tekrar karşılaştıktan sonra değişmeye başlar.
Lee Jae-Wook dizide Im Eun-Seob’un (Seo Kang-Joon) arkadaşı olan Lee Jang-Woo karakterini canlandırmaktadır. Küçüklüğünden bu yana ebeveynlerinin isteklerine göre yaşayan, parlak bir gülümsemeye sahip birisidir.
Im Se-Mi dizide Hae-Won’un (Park Min-Young) eskiden en iyi arkadaşı olan Kim Bo-Young karakterini canlandırmaktadır.
Moon Jeong-Hee dizide Hae-Won’un (Park Min-Young) teyzesi olan Sim Myung-Yeo karakterini canlandırmaktadır.
Kim Hwan-Hee dizide Eun-Seob’un (Seo Kang-Joon) kız kardeşi olan Im Whi karakterini canlandırmaktadır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Dram Filmi : Love In Big City
Herkese merhabalar efenim, Son zamanlarda izlediğim Kore filmlerden bahsetmeye devam edelim.Bunlardan biri de gay bir ev arkadaşı ile Kore ...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...