6 Şubat 2021 Cumartesi

Müzik : Becky G - Shower

Herkese merhabalar efenim,

Bugün dopdolu zorlu bir haftanın son günü yarından itibaren 1 haftalık tatilim başlıyor.Bi sürrü kitap okuyup,film ve dizi izlemeyi düşündüğüm için buraları önümüzdeki hafta daha şenlendirmeyi planlıyorum o yüzden bunun şerefine bugün de bi müzik postu yapalım dedim.Şu sıralar çok beğendiğim bana yazı özlettiren eğlenceli bir şarkı dinleyelim istedim , iyi dinlemeler :)

3 Şubat 2021 Çarşamba

Müzik : Sunmi - Pporappippam

Herkese merhabalar efenim,

Şu sıralar bende bi blog yazma aşkı var ama elimde arşivde şu sıralar evde çok bir şey yapmadığım için bir şey kalmadı bu yüzden yazacak bir şey bulmakta da zorlanıyorum o yüzden müzik postları yapıyorum sırf buraya yazabilmek için.Sanırım şu sıra çok fazla içimi dökme ihtiyacı hissediyorum ...

Sunmi çok sevdiğim Koreli solo kadın şarkıcılarından biri bu şarkısını ilk dinlediğimde çok saçma gelmişti bana nedense ama sonradan dinleye dinleye sevmeye başladım ilk başta nedense sanırım adından dolayı biraz ön yargılı yaklaştım şarkıya :) Bugün ki iç dökme o zaman ilk başlarda ön yargılı yaklaştığımız ama sonradan o şeyi ya da kişileri tanıdıkça hiç de hayal ettiğiniz gibi olmadığını görmemiz olsun.Sanırım ben bunu en çok Buca ya gelince iş anlamında yaşadım buraya gelince yeni bit yılla birlikte güzel bir başlangıç yapacağımı ve her şeyin daha iyiye gideceğini düşündüm ama pekte öyle olmuyor gibi sanki en azından şu sıralar öyle gelecek ne gösterir bizde elbette bilemiyorum aslında belki de önümüzdeki şu 1 haftalık tatil bana iyi gelecektir sonrasında tamamen yüz yüze eğitime dönecek olursak biraz da Marta doğru havalar ısınmaya başlarsa benim de psikolojik olarak daha iyi olabileceğimi düşünüyorum.Çoktan Şubat ayına girdik bile hatta Şubat 28 çektiği için bu yıl ayrı bir şanslıyız nedense içimde Marta doğru ya da Mart ayından sonra her şey iyi olacakmış gibi geliyor o zaman biraz Pporappippam diyelim de keyfimiz yerine gelsin :)

2 Şubat 2021 Salı

Gerilim Filmi : Sightless

 Herkese merhabalar efenim,

Dün deprem oldu bugün İzmir'i sel aldı üstüne üstlük sabah entübe olan yengemi koronadan dolayı kaybettik.Olaylar üst üste gelirmiş hep gelince morallar bozuk bugün ki öğleden soneraki dersleri online yapma kararı aldık sabahtan gelen öğrenciler dersini yapıp gidecek bende resmen yüzerek geldim kuruma botum ,çoraplarım falan battı hep Şok dan gidip kendime çorap,dandik bi spor ayakkabı falan aldım o şekilde idare ediyorum artık eve nasıl dönücem orasını da pek bilemiyorum açıkçası yarın durmayacakmış sanırım bu yağış naparız hiç bilmiyorum vallahi oturdum hayırlısını bekliyorum artık ne olsa boynumu eğip susmaya ve bir şekilde hayata devam etmeye çalışıcam.

Dün izin günüm olduğu için Netflix den bir şeyler izleyeyim dedim.Bu filmi daha öncede bazı bloglar da gördüm ama yorumları kötü olduğu için ön yargılı yaklaştım başta ama daha filmin 2.sahnesinde filmin sonuna tahmin etsem de sonuna kadar izlettirdi bence film kendini ki Riverdale dizisinden ayılıp bayıldığım Madelaıne Petsch baş rolde olunca daha da izlemek istedim :)

Ellen Ashland, uğradığı adi bir saldırının ardından kör olur. Büyük bir travma yaşayan Ellen, iyileşebilmek için insanlardan izole bir yaşam sürmeye başlar. Yavaş yavaş iyileşen Ellen, bir süre sonra paranoya görmeye başlar. Saldırganın kendisini terörize etmek için geri döndüğüne inanan Ellen, kimseyi bu durumun gerçekliğine ikna edemez.

1 Şubat 2021 Pazartesi

Kitap - Koşmasaydım Yazamazdım Haruki Murakami

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün pazartesi nihayet benim için upuzun geçen zorlu bir haftadan sonra izin günümdeyim !

Bugün ayrıca Şubat ayının da ilk günü ! Ocak ayından kalan son kitabımı da bugün nihayet bitirdim artık Şubat ayı kitaplarına gönül rahatlığı ile başlayabilirim.Bence Ocak ayı kitap okuyabilme açısından benim için pek verimli geçmedi tabi bunda seçilen kitaplarında etkisi olduğunu düşünüyorum biraz daha zor okunan ve akmayan kitaplar okumak durumunda kaldım.Bunlardan biri de maalesef ki Murakami'nin bu kitabıydı :(

Bir Murakami kitabı hakkında böyle bir şeyi ilk defa söylüyorum sanırım ama bu kitabın bir roman değilde "deneme" türünde yazılmasına bağlamak istiyorum.Genellikle kurgu dışı bir şey okuyamıyorum okurken beni çok sıkıyor sadece "biyografi ya da otobiyografi" türünü okuyabiliyorum.Murakami'nin bu kitabı daha çok adından da belli olduğu üzere "koşmak" ya da yaptığı diğer sporlar üzerine bilen bilir benimde sporla hiç aram yoktur o yüzden sanım biraz da okurken sıkıldım bu kitabı.Murakami iyi bir yazar olmasının yanında iyi bir de koşucuymuş aklımda kalan tek şey bu oldu sanırım.Bu kitabı alırken Murakami Bey'in özel hayatıyla da ilgili daha çok bilgi sahibi olmak istedim ama bunun için yanlış bir kitabı seçtiğimi düşünüyorum.

"Murakami Bey, insan sizin gibi sağlıklı bir yaşam sürünce zamanla roman yazamaz hale gelmez mi?"

Arada sırada insanlar bu soruyu sorar bana. Roman yazmak, sağlıksız bir eylem; yazar olan kişi de sağlıklı olmak dediğimiz çemberden uzak bir yerde, mümkün olduğunca sağlıklı denemeyecek bir yaşam sürmek zorundaymış gibi.

Biz roman yazmaya çalıştığımızda, insanlığın temelinde bulunan zehir gibi bir şeyi istemesek de çekip çıkarır, görünür kılarız. Yazarlar az çok bu zehre maruz kalır. Bu zehir işin içine girmediği sürece, gerçek anlamda yaratıcılık eylemi ortaya konulamaz çünkü (tuhaf bir benzetmeyle söyleyeceğim ama balonbalığının zehirli kısmının aynı zamanda en lezzetli kısmı olmasıyla tıpatıp benzeyen bir durum galiba). Ama gerçekten sağlıksız olan şeylerle uğraşmak için insan mümkün olduğunca sağlıklı olmak zorundadır. Bu, benim tezim. Yani sağlıksız bir ruh bile, yine sağlıklı bir vücuda gereksinim duyar. İşte bu yüzden, böyle biri sanatçı olamaz, dense bile ben koşmaya devam ediyorum.

Haruki Murakami'den bir tutku olarak koşmak ve bu tutkuyla terbiye edilen yazma eylemi üzerine eşsiz bir metin... Koşmasaydım Yazamazdım kendini "utangaç biri" olarak tanımlayan yazarın belki de en kişisel kitabı.

(Tanıtım Bülteninden)

30 Ocak 2021 Cumartesi

Müzik : Billie Eilish - Therefore I Am

Herkese merhabalar efenim,

Taslaklarımda çok fazla malzemem olduğu zaman yazacak vakit bulamıyorum malzemem olmadığı zaman canım post yazmak istiyor bu da böyle değişik bir paradoks haline geldi ben de anlamış değilim en güzeli bugün pazar ve işe nihayet binbir araçla gelebilmeyi başarmam adına bir müzik postu yapayım dedim bugün tam bir Billie Eilish havasındayım tam da.Biraz sarkastik biraz bıkkın biraz gergin biraz atarlı ergen biraz da umursamaz tam da Billie'nin tarzında bence :D Bu yeni şarkısını da bomboş bir AVM de çekmiş hayatımda hiç bu kadar amatör görünen profesyonel bir çekim görmemiştim klip bir yana şarkı güzel ama iyi dinlemeler ve iyi seyirler :)

Kitap - Kitaptansöze Kitap Kulübü ile Ocak Ayı Kitabı Fasulye Ayıklama Sanatı Üzerine Bir Tez

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün çok sinirli olduğum için yarın yazmayı planladığım postu şimdi yazmak istedim.Zaten bu kitabı da artık okuyamayacağım sanırım bık geldi bana.Kitaba geçmeden önce size daha önce demiştim hafta sonuda işe gidicez izin belgelerimiz hazırlanmış diye ben hariç herkes işe gidebilmiş bense evde kaldım :( Sabah her zaman ki gibi hazırlandım süslendim,giyindim bi heves sonra otobüs durağına gittim felakette yağmur yağıyor bir de aşırı soğuk ki hiç sormayın bi ben bir de birbiriyle dalaşan sokak köpekleri vardı etraf zaten karanlık işimden istifa etmeyi bile düşündüm yani o anı bana yaşattıkları için :( Üstüne üstlük 45 dakika bekledim durakta ne gelen var ne giden dalaşan sokak köpekleri de sürekli yanıma yöreme gelip duruyor ısırcaklar falan diye de korkuyorum artık sinirden ağlayacak hale geldim yani döndüm ve geri internette de bir şey yazmıyor dolmuşların çalışmayacağı hakkında falan sonra müdürüme söyledim falan arayıp "herkes geldi sen neden gelemiyorsun" gibisinden kızdı bana tabi ama yapacak bir şey yok yani evde uzak izbana zaten yağmur yağıyor pert oldum iyice koronadan olmasam üşütüp hasta olucam yani anlayacağınız geri eve döndüm online yani evden çalışmaya devam edicem sanırım bir süre daha yapacak bir şey yok yani ama bi tur sabah sabah sinirim bozuldu yani şu sıralar zaten bol bol sinirlerim bozulmnaya devam ediyor.Resmen gün sayıyorum artık yaz gelicek çocukları sınava sokucam,tercihlerini yapıcam ve artık Samsun'a gidicez modundayım eğer gitmezsekte sanırım bu kurumda çalışmaya devam etmem bilmiyorum tabi büyükte konuşmak istemiyorum artık ama bazı şeylerden çok yoruldum ve çok sıkıldım kendimi "uyumsuz kişi" gibi hissetmeye başladım artık ki beni çöpe koysanız çöpe uyum sağlayacak olan bir insanımdır.Sanırım sadece artık burada yaşadıklarımı arkamda bırakıp kaçmak ve yeni bir hayata başlamak en çok da dinlenmek istiyorum gerçi son 1 hafta daha dayanmam lazım sonra 1 hafta tatilim olucak o zaman biraz da olsa dinlenebilirim diye düşünüyorum :)

Kitaba gelicek olursak normalde İzmir Kitap Kulübü ile ortaklaşa belirlenen aylık kitapları okuyorum ama bazen benim daha önceden okumuş olduğum kitapları seçiyorlar bende o ay boşlukta gibi hissediyorum kendimi o zamanlar için kendisiyle Instagramda tanıştığım Hülya Açılan'nın kurduğu "Kitaptan Söze" kitap kulübünün belirlediği kitapları okurum diye düşündüm.Her ayın 2 kitabı oluyor normalde birisi "Ben Kirke" kitabıydı birisi de bu kitaptı ben onu daha önceden okuduğum için ayın ikinci kitabı olan bu kitabı okumak istedim normalde tartışma günümüz yarın olarak belirlenmişti bu kitap için ama ben daha fazla okumak istemediğimden hem de duygularımla dolup taştığım için gelip içimi dökmek istediğimden bugün yazmak istedim.

Daha öncede Leh edebiyatından bir kaç kitap okumuştum genelde beni saran kitaplardı aslında bu kitapta fena değil ama beni aşırı aşırı sarmadı hem de okuması bana çok güç geldi genellikle YKY kitaplarında çok yaşadığım bir şey bu sanırım yazı pontu bana küçük mü geliyor ne oluyor bilmiyorum ama okurken acayip sıkılıyorum yani okuyamıyorum bir türlü  :/

Çağdaş Leh edebiyatının önde gelen isimlerinden Myśliwski'nin Fasulye Ayıklama Sanatı Üzerine Bir Tez romanının adsız müzisyen başkarakteri gizemli konuğuyla sürdürdüğü monologda hayatının muhasebesini yapıyor. Tek bir günde gerçekleştirilen fasulye ayıklama etkinliği boyunca devam eden bu monologda savaş sırasında yaşadığı travmalı dönemleri, gençlik sanrılarını, tutkularını, "öğrenme ve oradan oraya göçme" yıllarını, gurbetteki ekmek kavgasını ve en sonunda yurda dönüşünü anlatıyor.

"Sağduyu iyidir, güzeldir... Ama gerçekte nedir? Başka ne söyleneceğini bilmediğinizde söylediğiniz şeydir."

İnsan hayatında kaderin ve talihin rolü üzerine düşünen, acıyı, kederi, gülüşü, umudu, düşleri içselleştiren bir tür "felsefi komedi" olarak nitelenebilecek Fasulye Ayıklama Sanatı Üzerine Bir Tez'de Myśliwski'nin ustalığı, kolay çözümler ya da avunmalar aramak yerine felsefenin hiç de asık suratlı olmayan doğasını açığa çıkarabilen bir dille, pek çoğuna yanıt bulamayacağının bilincinde olduğu en hayati soruları ardı ardına sıralamaktan geri durmayışında ve gizemle dalga geçebilmesinde kendini gösteriyor.

(Fasulye Ayıklama Sanatı Üzerine Bir Tez 2007 yılında Polonya'nın en önemli edebiyat ödülü Nagroda Literacka "Nike"ye değer görüldü.)

Wiesław Myśliwski bir "star"ın zıddı – televizyona çıkmıyor, kitleyi eğlendirmiyor. Basitçe düşünüyor ve roman yazıyor. -Dariusz Nowacki, Newsweek

Wiesław Myśliwski edebiyatın antropolojinin bir parçası olduğunu düşünen az sayıdaki yazardan biridir. İnsan deneyiminin bütünlüğünden söz ederken, en önemli olan yerine, olan biten her şeyi anlatmak ister. Böyle bir monologdan ortaya çıkabilecek hikmet, teklifsiz bir dille aktarılan bir hikmet olacaktır. Hani Descartes birden ortaya çıksa, bu konuda "Fasulyeleri ayıklıyoruz, öyleyse varız" derdi herhalde. -Przemysław Czapliński

Diyebilirim ki fasulyelerin ayıklanması 30 yıldır başıma dert olmuştur. Bildiğiniz gibi, insanların güneşin altında bir yandan fasulye ayıklayıp, bir yandan farklı konularda sohbet etmeleri bir komşuluk ilişkisi biçimiydi. Günlük olaylar, eski zamanlar, hayaller, hayaletler, şimdiki ve sonraki dünya, Tanrı, bireysel ve ortak deneyimler hakkındaydı bu sohbetler; insanlar bilgeymiş gibi davranırlar, felsefe yaparlardı, kısacası sınır yoktu, sözcükler insanları her yöne götürürdü. Herkes katılırdı bu eyleme, kadınlar, erkekler, yaşlı ve genç insanlar, hatta çocuklar bile. Bazen düşünürüm de, belki de fasulyeler sadece bu amaçla büyük miktarlarda ekilir, zira bu kadar çok fasulye yediğimi anımsayamıyorum. Ve çocukluğumdaki bu geleneği anımsayarak, onun sözel yapısını, bir kitap yazmanın yapısına nasıl dönüştüreceğimi düşünmeye başlamıştım.

Wiesław Myśliwski, Polityka 17/18, 29 Nisan-6 Mayıs 2006

27 Ocak 2021 Çarşamba

Çin Dizisi : Lost Romance

 Herkese merhabalar efenim,

Yine keyifli bir Çin dizisi var bu postumuzda ! Dünya değişimleri,ruh ve beden değişimleri gibi konular çok fazla işleniyordu zaten ama komada ki insanların paralel bir dünyaya farklı kimliklerle gidip orada birbirine aşık olmaları daha sonrasından komadan çıktıktan sonra gerçek hayatta da bu hayatları hatırlayıp birleşmelerini ilk defa bu dizide görmüş oldum ama baştan sona kendini hiç bozmayan izlemesi zevkli bir diziydi :)

Zheng Xiao En, bir yayın şirketinde romantik roman editörü olarak çalışıyordur ve gizlice bir CEO'ya aşık olmanın hayalini kuruyordur. Çalışmadığı zamanlarda günlerini, ofislerinin karşısındaki binada bulunan şirketin yakışıklı genel müdürü He Tian Xing hakkında hayal kurarak geçirir.

Kitap - Ne Yaptığını Biliyorum Alice Feeney

 Herkese merhabalar efenim, Uzun bir zaman sonra okuduğum en heyecanlı,akıcı ve sonunu tahmin edemediğim gerilim,polisiye kitabı oldu.Booktu...