Herkese merhabalar efenim,
Bugün çok sinirli olduğum için yarın yazmayı planladığım postu şimdi yazmak istedim.Zaten bu kitabı da artık okuyamayacağım sanırım bık geldi bana.Kitaba geçmeden önce size daha önce demiştim hafta sonuda işe gidicez izin belgelerimiz hazırlanmış diye ben hariç herkes işe gidebilmiş bense evde kaldım :( Sabah her zaman ki gibi hazırlandım süslendim,giyindim bi heves sonra otobüs durağına gittim felakette yağmur yağıyor bir de aşırı soğuk ki hiç sormayın bi ben bir de birbiriyle dalaşan sokak köpekleri vardı etraf zaten karanlık işimden istifa etmeyi bile düşündüm yani o anı bana yaşattıkları için :( Üstüne üstlük 45 dakika bekledim durakta ne gelen var ne giden dalaşan sokak köpekleri de sürekli yanıma yöreme gelip duruyor ısırcaklar falan diye de korkuyorum artık sinirden ağlayacak hale geldim yani döndüm ve geri internette de bir şey yazmıyor dolmuşların çalışmayacağı hakkında falan sonra müdürüme söyledim falan arayıp "herkes geldi sen neden gelemiyorsun" gibisinden kızdı bana tabi ama yapacak bir şey yok yani evde uzak izbana zaten yağmur yağıyor pert oldum iyice koronadan olmasam üşütüp hasta olucam yani anlayacağınız geri eve döndüm online yani evden çalışmaya devam edicem sanırım bir süre daha yapacak bir şey yok yani ama bi tur sabah sabah sinirim bozuldu yani şu sıralar zaten bol bol sinirlerim bozulmnaya devam ediyor.Resmen gün sayıyorum artık yaz gelicek çocukları sınava sokucam,tercihlerini yapıcam ve artık Samsun'a gidicez modundayım eğer gitmezsekte sanırım bu kurumda çalışmaya devam etmem bilmiyorum tabi büyükte konuşmak istemiyorum artık ama bazı şeylerden çok yoruldum ve çok sıkıldım kendimi "uyumsuz kişi" gibi hissetmeye başladım artık ki beni çöpe koysanız çöpe uyum sağlayacak olan bir insanımdır.Sanırım sadece artık burada yaşadıklarımı arkamda bırakıp kaçmak ve yeni bir hayata başlamak en çok da dinlenmek istiyorum gerçi son 1 hafta daha dayanmam lazım sonra 1 hafta tatilim olucak o zaman biraz da olsa dinlenebilirim diye düşünüyorum :)
Kitaba gelicek olursak normalde İzmir Kitap Kulübü ile ortaklaşa belirlenen aylık kitapları okuyorum ama bazen benim daha önceden okumuş olduğum kitapları seçiyorlar bende o ay boşlukta gibi hissediyorum kendimi o zamanlar için kendisiyle Instagramda tanıştığım Hülya Açılan'nın kurduğu "Kitaptan Söze" kitap kulübünün belirlediği kitapları okurum diye düşündüm.Her ayın 2 kitabı oluyor normalde birisi "Ben Kirke" kitabıydı birisi de bu kitaptı ben onu daha önceden okuduğum için ayın ikinci kitabı olan bu kitabı okumak istedim normalde tartışma günümüz yarın olarak belirlenmişti bu kitap için ama ben daha fazla okumak istemediğimden hem de duygularımla dolup taştığım için gelip içimi dökmek istediğimden bugün yazmak istedim.
Daha öncede Leh edebiyatından bir kaç kitap okumuştum genelde beni saran kitaplardı aslında bu kitapta fena değil ama beni aşırı aşırı sarmadı hem de okuması bana çok güç geldi genellikle YKY kitaplarında çok yaşadığım bir şey bu sanırım yazı pontu bana küçük mü geliyor ne oluyor bilmiyorum ama okurken acayip sıkılıyorum yani okuyamıyorum bir türlü :/
Çağdaş Leh edebiyatının önde gelen isimlerinden Myśliwski'nin Fasulye Ayıklama Sanatı Üzerine Bir Tez romanının adsız müzisyen başkarakteri gizemli konuğuyla sürdürdüğü monologda hayatının muhasebesini yapıyor. Tek bir günde gerçekleştirilen fasulye ayıklama etkinliği boyunca devam eden bu monologda savaş sırasında yaşadığı travmalı dönemleri, gençlik sanrılarını, tutkularını, "öğrenme ve oradan oraya göçme" yıllarını, gurbetteki ekmek kavgasını ve en sonunda yurda dönüşünü anlatıyor.
"Sağduyu iyidir, güzeldir... Ama gerçekte nedir? Başka ne söyleneceğini bilmediğinizde söylediğiniz şeydir."
İnsan hayatında kaderin ve talihin rolü üzerine düşünen, acıyı, kederi, gülüşü, umudu, düşleri içselleştiren bir tür "felsefi komedi" olarak nitelenebilecek Fasulye Ayıklama Sanatı Üzerine Bir Tez'de Myśliwski'nin ustalığı, kolay çözümler ya da avunmalar aramak yerine felsefenin hiç de asık suratlı olmayan doğasını açığa çıkarabilen bir dille, pek çoğuna yanıt bulamayacağının bilincinde olduğu en hayati soruları ardı ardına sıralamaktan geri durmayışında ve gizemle dalga geçebilmesinde kendini gösteriyor.
(Fasulye Ayıklama Sanatı Üzerine Bir Tez 2007 yılında Polonya'nın en önemli edebiyat ödülü Nagroda Literacka "Nike"ye değer görüldü.)
Wiesław Myśliwski bir "star"ın zıddı – televizyona çıkmıyor, kitleyi eğlendirmiyor. Basitçe düşünüyor ve roman yazıyor. -Dariusz Nowacki, Newsweek
Wiesław Myśliwski edebiyatın antropolojinin bir parçası olduğunu düşünen az sayıdaki yazardan biridir. İnsan deneyiminin bütünlüğünden söz ederken, en önemli olan yerine, olan biten her şeyi anlatmak ister. Böyle bir monologdan ortaya çıkabilecek hikmet, teklifsiz bir dille aktarılan bir hikmet olacaktır. Hani Descartes birden ortaya çıksa, bu konuda "Fasulyeleri ayıklıyoruz, öyleyse varız" derdi herhalde. -Przemysław Czapliński
Diyebilirim ki fasulyelerin ayıklanması 30 yıldır başıma dert olmuştur. Bildiğiniz gibi, insanların güneşin altında bir yandan fasulye ayıklayıp, bir yandan farklı konularda sohbet etmeleri bir komşuluk ilişkisi biçimiydi. Günlük olaylar, eski zamanlar, hayaller, hayaletler, şimdiki ve sonraki dünya, Tanrı, bireysel ve ortak deneyimler hakkındaydı bu sohbetler; insanlar bilgeymiş gibi davranırlar, felsefe yaparlardı, kısacası sınır yoktu, sözcükler insanları her yöne götürürdü. Herkes katılırdı bu eyleme, kadınlar, erkekler, yaşlı ve genç insanlar, hatta çocuklar bile. Bazen düşünürüm de, belki de fasulyeler sadece bu amaçla büyük miktarlarda ekilir, zira bu kadar çok fasulye yediğimi anımsayamıyorum. Ve çocukluğumdaki bu geleneği anımsayarak, onun sözel yapısını, bir kitap yazmanın yapısına nasıl dönüştüreceğimi düşünmeye başlamıştım.
Wiesław Myśliwski, Polityka 17/18, 29 Nisan-6 Mayıs 2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder