Herkese merhabalar efenim,
Bugün son günüm yarın işe gidiyorum hafif bi öksürüğüm kaldı sadece o da herkeste oluyormuş zaten umarım bir daha olmaz ya 1 aydır resmen işkence çekiyorum.Bu zamanlarımda kitapta zor okudum başım ağrıdığı için bu kitabı da normalda 1 hafta da bitirebilcekken 3 hafta da anca bitirebildim.
Ahmet Ümit serüvenine tam gaz devam ! Bundan sonra da bol bol Ahmet Ümit kitapları gelicek Ocak ayı okunacak listem full kütüphaneme yeni kitapları anca şubat ayında ekleyebilirim diye düşünüyorum hem yeni maaşım olacak tabi bu arada herhalde kitap fiyatları da coşmuş olur belki Amazon da yine Kasım da olduğu gibi bi indirim şenliği falan yakalarsam listemde olan kitapları almış olurum.
Ahmet Ümit bu kitabında yine tarihi dokuları bize bie cinayet davasında çok güzel bir şekilde aktarmış ama bu sefer ki cinayeti biraz karmaşık ve zorlama buldum o yüzden diğer okuduğum kitaplarına oranla daha az sevdim bu kitabını.Dinler tarihini sevenler için -başta benim kız kardeşim- bence bu kitap ayrı zevkli olacaktır diye düşünüyorum.
Can alarak sağlanan adalet, ölümü yüceltmekten başka bir işe yaramaz.
Ritüelleri olan, Hıristiyan mistisizminden beslenen bir seri katil cinayet masasını teyakkuza geçirir. İlk cinayetin olay mahalli, alışılmışın hayli dışındadır: Göğsüne saplanmış sapı haç şeklinde bir bıçakla yerde yatan bir kurban... Hemen yanı başında açık bırakılmış, bazı satırları kurbanın kanıyla çizilmiş bir Kutsal Kitap… Katil hiç vakit kaybetmeden seri katile evrilirken Başkomser Nevzat belki de daha önce hiç karşılaşmadığı kadar çetrefilli ve karmaşık bir işin içine dalar.
Ölüleri bekletmek olmaz.
Titiz bir araştırmanın ardından ustalıkla yazılmış, heyecan yüklü bir roman. Ahmet Ümit bu romanında bugünün Türkiye'sini daha iyi anlamak için hem Anadolu’nun geçmişine hem de yakın tarihimize bakmaya çağırıyor okurunu. Bu toprakların kültür mozayiğini Süryaniler, Nusayriler, Rumlar, Türkler, Kürtler üzerinden yeniden hatırlatıyor, devletin derinliklerinde kurulmuş hatalı mekanizmalar yüzünden ödenen bedelleri bir kere daha tartışmaya açıyor.
“Haklısın Evgenia” diyorum,
“Bu ülke çok acımasız, bu topraklar çok sert, bu toprakların insanı çok hoyrat... Ama burası bizim ülkemiz Evgenia, burası bizim toprağımız, bizim vatanımız. Biz burasıyız Evgenia...”