Herkese merhabalar efenim,
İyi ki zamanında kitap stoğumu yapmışım ne kadar akıllı bir kadınım ya :D Şu sıralar maaşımın son kuruşuna kadar çeyiz alışverişi yapıyorum eğer planladığımız gibi haziranda nişan eylül de düğün yaparsak şimdiden başlamam gerek zaten çeyiz alışverişine zaten her geçen gün her şeyin fiyatı artıyor bir de seçimden sonra ülke ne halde olucak orasını da bilmiyorum.Bu cumartesi beyfendi bizim eve geldi ve ailemle tanıştı hayatımda ilk kez böyle bir şey yaşadım küçük tatlı telaşlar ve heyecanlar.Dünde 28 yaşıma girdim :) Hayatımın "bu" dönemi geldi demek :) Şimdiden buluşmalarımızda oturup evimiz tasarlıyoruz hayal kuruyoruz inşallah hepsi bir gün gerçeğe dönüşecek yavaş yavaş.Evin bir odasını çalışma odası yapıp kütüphane kurmak istiyorum duvardan duvara hep hayal ettiğim bir şeydi umarım birlikte gerçekleştirebiliriz.
Bugünün postu olan bu kitabı gelicek olursak elimdeki son Ahmet Ümit kitabı diyebilirim.Mart ayı o kadar çabuk geçti ki benim için kitap okumaya çok fazla vakit bulamadım bile bu kitabı da anca bu sabah bitirebildim zaten 520 sayfa.Kitap okuma konusunda hem eski performansım yok hem de zamanım yok diyebilirim.Hele de bu kadar kalın kitaplar anca 1.5 ayda bitiyor.
Biri, sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız, ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz, ne yaparsınız?" Ahmet Ümit'in Nisan ayında yayınlanacak romanı Sultanı Öldürmek bu satırlarla başlıyor. Yıllardır aynı kadını bekleyen bir tarihçinin hikâyesi bu. Şahane bir aşk için harcanmış bir ömrün hikâyesi... Serhazinlerin son temsilcisi Müştak Serhazin'in başından geçen dört günlük tuhaf bir serüven. Sapında Fatih Sultan Mehmed'in tuğrası bulunan mektup açacağıyla öldürülmüş bir tarih profesörü... Bir aşk cinayeti mi? Yoksa kökleri "Ulu Hakan"ın şüpheli ölümüne uzanan bir entrika mı? Osmanlı devletinin bir imparatorluğa dönüştüğü o zaferler ve ihanetlerle dolu günlere yapılan sıradışı bir yolculuk. Ve bu heyecan verici yolculuk boyunca kulaklardan eksik olmayan o kadim soru: Tarih, geçmişte yaşananlar mıdır, yoksa tarihçilerin anlattıkları mı?
"...Ve Sultan Mehmed Han. Mehmed Han oğlu Murad Han oğlu Fatih Sultan Mehmed Han. İki karanın ve iki denizin hâkimi. Allah'ın yeryüzündeki gölgesi. Kostantiniyye'yi zapt eden padişah. Roma İmparatorluğu'nun doğal varisi, farklı dinlerden, farklı dillerden, farklı ırklardan yepyeni bir millet yaratma aşkıyla yanıp tutuşan kudretli hükümdar. Uçsuz bucaksız ovalarda at koşturan ordular. Kılıç sesleri, savaş naraları, korku çığlıkları. Ardı ardına düşen şehirler, ardı ardına yıkılan devletler, ardı ardına el değiştiren kaleler. Kırk dokuz yaşında dünyaya nam salmış bir hükümdar. Ve değişmez kader. Akşama kavuşan gün. Ecel şerbetini içen insan. Ve Fatih Sultan Mehmed'in şüpheli ölümü. Ve onun iki şehzadesi. İkiye bölünen saray, ikiye bölünen devlet, hiçbir şeyden haberi olmayan bir halk. Ve iki şehzadenin kanlı boğazlaşması sürerken saray odasında unutulan Fatih Sultan Mehmed Han'ın cansız bedeni..."
(Tanıtım Bülteninden)