Kore Dizisi: Marry My Husband

 Herkese merhabalar efenim,

Herkese iyi bayramlar ! Bugün bayramın ilk gününde bayram şekeri gibi bir dizi ile geldim sizlere.Tabiki de fantastik ve zamanda geriye yolculuk yapmakla ilgili bir dizi.Severek evlendiğiniz kocanız evlendikten sonra hırtın teki çıkıp üstüne bir de sizi aldatıp üstüne bir de öldürdüyse ve yeni bir hayat şansı daha verilmişse size yapacak tek bir şey kalmıştır o da elbette intikam ! Webtoon dan uyarlanan bu diziye elbette çok sevdiğim oyuncu olan Park Min-young için başladım.Kadının hiç bir dizisi kötü olmuyor ! Başrolde bu kızımız varsa oturun mutlaka diziyi izleyin ! Bu arada Bahar dizisindeki Timur karakteri gibi kötü adam rolünde olan ama çok sempatik olan yıllarca onu Kençanaa Reis olarak tanıdığımız Lee yi kyung da var. Kendisini ilk defa kötü adam rolünde izledik ama reisi çok sevdiğimiz için nefret edemedik maalesef kendisinen kamera arkalarında ekibi yarıp geçiriyor zaten adamdan nefret edebilmek pek mümkün değil tam bir komedyen :D

Dizi, en samimi dostuyla ilişkisinin gölgesinde acı bir şekilde kaybettiği kocası tarafından öldürülen bir kadının etrafında şekilleniyor. Aniden ortaya çıkan bir fırsat, ona on yıl geri gidip, kendi şirketinin üst düzey yöneticisiyle gizli bir ilişki yaşama imkanı sunar. Bu dönüş, intikam ateşini alevlendirirken, ana karakterimizin geçmişiyle hesaplaşma ve kendi gücünü keşfetme sürecini başlatır.

Kore Dizisi : My Demon

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün yine Netflix de yer alan ve 2024 ün en iddalı yapımlarından biri olan My Demon dizisi var.Bu tarz şeytanlı,cinli ve iblisli fantastik hikayeler çok seviliyor Kore de ve her yıl bir yenisi ekleniyor.Bu da o dizilerden biri oyuncu kadrosu da oldukça iyi olunca bize arkamıza yaslanıp izlemek düşüyor elbette :)

Süper güçleri olan Jung Gu Won, insanların hayatlarını temin altına alır ve onları bir nevi köle gibi kullanır.O, bir gecede tüm güçlerini kaybeder ve güçlerini geri kazanabilmek için Do Do Hee ile birlikte çalışmaya başlar.

Kore Dizisi : Castaway Diva

 Herkese merhabalar efenim,

Netflix de yer alan mini bir Kore dizisinden bahsedicem bugün sizlere.Hayran olduğu ünlü ile tanışmak için evden ayrılıp adada yaşayan liseli kahramanımız bir kaza sonucu başka bir adaya düşe ve orada uzun senelerce mahsur kalır.Tabi psikolojik olarak olgunlaşamaz ya da büyüyemez 30 yaşına gelmiş olsa bile beyni hala 15 yaşındaki o liseli haline kalır ve yıllar sonra mahsur kaldığı adadan kurtulunca yeni hayatına uyum sağlamaya ve yeniden gerçekleştiremediği dileklerini gerçekleştirmeye çalışır.Hem hayranı olduğu ünlüyü yeniden görür hem de hep hayal ettiği gibi ünlü olma yolunda ilerler.

On beş yıl boyunca ücra bir adada mahsur kalan ve şarkıcı olmak isteyen genç bir kadın yeniden topluma katılır ve diva olma hayalinin peşinden giderken hiçbir engel tanımaz.

Kore Dizisi : Strong Girl Nam Soon

 Herkese merhabalar efenim,

9 günlük bayram tatili ve ara tatille birleşen bir tatilim var.Aslında GAP turuna gitmeyi planlıyorduk ama otobüs dolmadığı için turu iptal ettiler biz de kaldık öylece ortada.Gerçi her şeyde bi hayır varmış çünkü cumadan beri sırtıma kulunç girdi ve şişti biraz acilde iğne vurulunca biraz iyi oldum.Bu 9 günlük tatil boyunca 2024 te yayınlanan ve benim kaçırdığım Kore dizilerini izlemeye ve elbette sizlere sunmaya karar verdim.Şu sıra her gün Kore dizisi göreceksiniz bu blogta eskiden de olduğu gibi.Uzun zamandır Kore dizisi Slumpına girmiştim izleyemiyordum bir türlü artık bunu kırdım diyebilirim.

İlk dizim Strong Girl Bok Soon dizisinden esinlenerek yapılmış ve bence çok da gereği olmayan bir dizi Strong Girl Nam Soon.Dizi Netflix de de yayınlandı.Spin Off tadında bir dizi olmuş diyebiliriz ama gereği var mı derseniz bence yokmuş :)

İnsanüstü güce sahip olan genç bir kadın, öz ailesini bulmak için Kore'ye döner. Ancak burada, gücünün sınırlarını zorlayan bir uyuşturucu vakasının ortasına sürüklenecektir.

Gerilim Filmi :You'll Never Find Me

 Herkese merhabalar efenim,

İzin günümde izlediğim filmlerden biri olan You'll Never Find Me filminden bahsedicem size bugün.Tek mekanda ve az oyuncu ile geçen filmleri oldukça severim.Çünkü öyle bi gerilim,gizem ya da akıl oyunu oynamalı ki ya da yönetmen tempoyu,atmosteri öyle bi yansıtmalı ki seyirciyi elinde tutabilsin.Bence bunu yapabilmek aksiyon filmi yapabilmekten çok daha zor bir şey.Bu filmde afişinden ve konusunda öyle olduğunu vaatediyormuş gibiydi.Filmin başlarını ve ortalarını hiç sıkılmadan izledim açıkçası akıcılığını ve gizemini de korumayı başardı.Bazı sahneler gereksiz ağırdı ve boş diyaloglar vardı oraları atlayarak izledim.Asıl filmi vasat yapan şey bence finaliydi.Çok aceleye gelmiş çok alakasız ve havada kalan bir finali oldu filmin.Bu da iyi başlasa da düşük bitirmesine neden oldu.

Patrick, izole bir karavan parkında yaşayan tuhaf ve yalnız bir adamdır. Bir gece şiddetli bir fırtına sırasında, kapısında sığınmak için gizemli bir genç kadın belirir. Gece ilerledikçe, genç kadın Patrick'ın niyetlerini sorgular ve Patrick da kendi gerçeklik algısını kaybetmeye başlar.

Bilim Kurgu Filmi : Inception

 Herkese merhabalar efenim,

Ohh mis gibi bahar geldi,güneş geldi üşümediğimiz ama yanmadığımız da mis gibi bir hava var şu sıralar haftaya da bayram olunca tadından yenmez bir halde.En sevdiğim mevsim olan ilbaharla birlikte doğum günümde geldi! Yarın 29 yaşıma giriyorum ! 30 lu yaşlara az kaldı ama ben hala kendimi 18 gibi hissediyorum.Sanırım sürekli ergenlerle çalışmanın bana yansıması diyebiliriz bu duruma.

Seçim nedeniyle dünde okul tatildi o yüzden toplamda 3 gün rahat rahat tatil yaptım dinlendim,yuvarlandım yatağımda.Bu arada filmde izledim elbette.Onlardan biri de daha önce bir türlü izleyemediğim ama artık zamanının geldiğine inandığım Inception filmi oldu.Bu sanat eserini izlemem neden bu kadar uzun süre aldı bilmiyorum ama film hakkında zamanında çok fazla spoiler yediğim için izlemek konusunda çok şevkim kırılmıştı.Bazı şeylerin zamanı vardır diyelim.

Uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmak olan Dom Cobb çok yetenekli bir hırsızdır. Cobb’un bu ender mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği her şeye mal olmuştur. Cobb’a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkansız “başlangıç”ı tamamlayabilirse. Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa, mükemmel suç bu olacaktır.

Kitap - Bir Kutup Ayısının Anıları Yoko Tawada

 Herkese merhabalar efenim,

Yoko Tawada'dan daha önce Tokyo'nun Son Çocukları diye distopik bir hikaye okumuş ve bunu sizinle paylaşmıştım.Ödüllü bir Japon yazar kendisi.İlk kitabı distopik bir hikaye olunca nedense bunu da öyle zannettim ama distopya ile çok alakası yok daha çok fabl gibi.Ama bildiğimiz fabl tarzında değil elbette.Bir kutup ayısının hayatı sanki bir insanmışçasına anlatılmış aslında kitabın bir yarısı o şekildeyken diğer yarısı insan tarafından anlatılıyor.İlk kitabına oranla bu kitabı okumakta ve içine girmekte biraz zorlandım açıkçası o yüzden iş yerine getirdim ve çocuklar sınav olurken bazen gözetmen oluyorum o zamanlarda okuyorum yaklaşık bi 80 dk falan okuyabiliyorum hafta da 1 kez falan yoksa akıcı bir kitap değil maalesef ki böyle bir şansım olmasa evde okusaydım büyük olasılıkla yarım bırakır kütüphaneme koyar ve sonsuza kadar okumazdım.

Ödüllü yazar Yoko Tawada’dan buluşlarıyla benzersiz, yaratıcılığıyla ilham veren bir roman: Bir Kutup Ayısının Anıları. Tawada, düş ile gerçeği ustalıkla iç içe geçiren bu metinde üç kuşak kutup ayısının yaşamlarına bakarak ironiden nasibini fazlasıyla almış, alternatif bir Avrupa resmi çiziyor. Kiev’de yaşayan bir kutup ayısı, yazının sağaltıcı gücünü keşfediyor ve sansürden sürgüne varan insanlık marifetleriyle tanışıyor; Doğu Almanya’da gösteri yapan bir kutup ayısı, bir kadına âşık olup ilk öpücüğünü tadıyor; Berlin Hayvanat Bahçesi'nde dünyanın en meşhur kutup ayısı bebek Knut, ilk adımlarını atıyor ve Bir Kutup Ayısının Anıları, bir otobiyografinin nasıl yazıldığını anlatıyor. Kuzey Kutbu’nun ıssız ufuklarından parlak sirk ışıklarına, eski Sovyetler Birliği’nden yeni Berlin’e uzanan bir roman bu; eli kalem tutan üç kuşak kutup ayısının sayfalarında özgürce gezindiği, yazının tüm olanak ve olasılıklarını zarafetle irdeleyen bir roman.