Herkese merhabalar efenim,
100 yılın en iyi kitabı olarak bu serinin ilk kitabı listelerin başında yer almış.Bence inanılır gibi değil yani ilk kitabını okuyup çok da fazla beğenmediğimi ilk postta söylemiştim listeye serinin 2.kitabı olan bu kitapta girmiş ama kaçıncı sırada olduğunu şimdilik hatırlayamıyorum.Bence bu kitap ilk kitabından daha iyi ve anlaşılırdı benim için.Çok fazla karakter ve aileler var o yüzden ilk kitapta bunları anlamak ve alışmak,karıştırmamaya başlamak anca oldu diyebilirim bir de Ruslar gibi kısaltmalarda kullanıyorlar benim için iyice bunalım oluyordu.Bu kitapta iki yakın kız arkadaşların büyüdüğünü(17 yaşlarda) ve hatta birinin evlendiğini görüyoruz.Baş karakterimiz olan kızımız aslında en yakın arkadaşının hayatına odaklanıyor.Okurken İtalyada ki bizden farklı olmayan ataerkilliği cringler geçirdim hatta bir çok sahnede "evlilik" adı altında kadına yapılan psikolojik ve fiziksel şiddeti okurken daraltılar geldi bana.Evliliğin sadece erkeklere yarayan bir kurum olduğunu ve dünyanın her yerinde bu şekilde olduğunu bir kez daha anlamış oldum.Hele de ataerkil yapısı olan bir toplumda yaşıyorsanız...
“Napoli Romanları”nın ikinci kitabı Yeni Soyadının Hikâyesi'nde Lila ile Lenu tüm zorluklara rağmen büyür, gelişir... Yeni evli, kocasıyla sorunlar yaşayan Lila, aile işinde çalışmaya başlar. Lenü ise hayatı ve kendisini sorgulayarak eğitimine devam ederken, doğup büyüdüğü tutucu ortamın dışına çıkmanın yollarını aramaktadır.
İki dostun bir adada geçirdikleri yaz tatilinde yaşananlarla tüm dengeler alt üst olur. Gözüpek ve tutkulu Lila için evliliğin dar kalıplarına sığmak gittikçe güçleşirken, Lenü, kendisini bulmak için köklerinden kopmayı göze alır. Aşk ve özgürlük; evlilik ve ayrılık; kıskançlık, sadakat, dostluk ve annelik… Genç¬lik döneminden yetişkinliğe doğru yol alan iki genç kadın, dolu dolu yaşamayı seçmekle bu duyguların sarkacında gidip gelerek, onları en etkili, en şiddetli halleriyle tecrübe eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder