Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 7.gününden merhabalar ! Bugün ben izne ayrılalı tam 1 hafta olmuş vay be ! İzne ayrıldım fakat hala çalışmaya devam ediyorum başta ücretsiz izin diye konuşuldu ama daha sonradan home office olarak rehberlik yapma kararı alındı ayrıca internet üzerinden de kurum olarak online derslere başladık daha yeni bitti işim o yüzden daha anca buraya gelip bu postu yazma vakti bulabildim.EBA dün il yayınını yaptı ama tam bir rezaletti bence hem 5 dk da dersi bitirdiler hem de ortaokul öğrencilerine etkinlik arasında Adnan Menderes'in idamını izletmişler ! Şaka gibi ! Bir şeyi de doğru düzgün yapsalar da dişimi kırardım zaten bunlar işlerini doğru düzgün yapamadıkları için Türkiye de bir çok insan özel sektöre yöneliyor zaten eğitim anlamında :/ Bakalım bu korona işi bitince sınavlar ne halde olucak,çocukların psikolojisi ne durumda olucak :/
Neyse efenim benim hayatımdan bilgiler bu kadardı şimdi geçelim bugünün filmine.Karantina boyunca içimi karartmamak için ısrarla salgın filmleri izlemedim (zaten distopya manyağı olduğum için zamanında okudum ve izledim bol bol ) içime minnaklık serpecek,moralimi düzeltecek filmlere yöneldim.Bunlardan biri de Julie and Julia filmi.Gerçek bir hayat hikayesine dayanması ve özellikel başarılı kadınlar ve içinde elbette yemek olması beni kendine çekti,izlemesi keyifli bir başarı öyküsü :)
Film 1950-60’lı yıllarda Fransa’da yemek yapmanın ustalıklarını öğrenerek kendini Amerikalılar’a Fransız mutfağını öğretmeye adamış şef, yemek kitabı yazarı ve bir televizyon yıldızı olan Julia Child ile 2000’li yıllarda NewYork’ta yaşayan ve kendine belli bir gün sayısında belli yemek tariflerini pişirmeyi ve bunları internet bloğuna yazmayı hedef edinmiş Julie Powell’ın gerçek hayat hikayelerini birbirine paralel olarak anlatıyor.
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
24 Mart 2020 Salı
23 Mart 2020 Pazartesi
Gerilim Filmi : Enter Nowhere
Herkese merhabalar efenim,
Benim için olan karantinanın 6.gününde eski günleri özlemle andığım için beyin yakıcı bir film izleyeyim dedim.2011 filmi olmasına rağmen sanki 2000 yıllarının filmiymiş gibi bir görüntü kalitesi,oyunculuklar ve çekimler var.Belli ki düşük bütçeli çekilmiş ama bu tarz fimler zaten hep düşük bütçeyle tek mekanda çekiliyor ama yılına göre oldukça vasat bir çekim olmuş maalesef ki sanırım bu yüzden de çok fazla duyulmadı bu film.Aslında senaryosu ve akışı oldukça iyi öyle aman aman beynimi yakmamış olsa da bu kategori de yerini alabilir.
Birbirini tanımayan 3 genç bir ormanda kaybolur ve bir kulübede buluşurlar. Ormandan bir türlü kurtulamayan gençlerin aslında farklı zaman ve mekandan geldiklerini anlamaları çok sürmeyecektir.
Benim için olan karantinanın 6.gününde eski günleri özlemle andığım için beyin yakıcı bir film izleyeyim dedim.2011 filmi olmasına rağmen sanki 2000 yıllarının filmiymiş gibi bir görüntü kalitesi,oyunculuklar ve çekimler var.Belli ki düşük bütçeli çekilmiş ama bu tarz fimler zaten hep düşük bütçeyle tek mekanda çekiliyor ama yılına göre oldukça vasat bir çekim olmuş maalesef ki sanırım bu yüzden de çok fazla duyulmadı bu film.Aslında senaryosu ve akışı oldukça iyi öyle aman aman beynimi yakmamış olsa da bu kategori de yerini alabilir.
Birbirini tanımayan 3 genç bir ormanda kaybolur ve bir kulübede buluşurlar. Ormandan bir türlü kurtulamayan gençlerin aslında farklı zaman ve mekandan geldiklerini anlamaları çok sürmeyecektir.
22 Mart 2020 Pazar
Dram Filmi : Colonia
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 5.gününde baş rollerde Emma Watson ve Daniel Brühl gibi gibi 2 sevdiğim ismin olduğu ve gerçek hayat hikayesinden uyarlanmış olan Colonia filmi var.Filmi izlerken bir yandan böyle hayatlar ve manyaklarda var derken bir yandan da böyle aşklar da var işte diyorsunuz.Bence sonuna kadar izlemesi keyifli bir film,tavsiyemdir.
1973 yılında Şili’de Pinochet rejimi, Marksist Salvadore Allande’yi Latin Amerika’yı yıllardır bir patron gibi yöneten ABD’nin yardımıyla devirip hükümeti ele geçirir. Hükümet, Allande destekçilerini bir bir yakalayıp “Colonia Dignidad” adında ormanın ortasında, işkence çektirilen bir toplama kampına götürür. Fotoğrafçı Daniel (Daniel Brühl) da tutuklanan destekçilerden birisidir. Daniel’ın sevgilisi hostes Lena (Emma Watson), öncelikle, sevgilisinin de içinde yer aldığı sosyalist gruptan yardım bekler, destek görmez. Uluslararası Af Örgütü’ne başvurur, fakat hiçbir çözüm sunmazlar. Lena için tek çare Colonia Dignidad’a giderek sevgilisini oradan kurtarmaktır.
Karantinanın 5.gününde baş rollerde Emma Watson ve Daniel Brühl gibi gibi 2 sevdiğim ismin olduğu ve gerçek hayat hikayesinden uyarlanmış olan Colonia filmi var.Filmi izlerken bir yandan böyle hayatlar ve manyaklarda var derken bir yandan da böyle aşklar da var işte diyorsunuz.Bence sonuna kadar izlemesi keyifli bir film,tavsiyemdir.
1973 yılında Şili’de Pinochet rejimi, Marksist Salvadore Allande’yi Latin Amerika’yı yıllardır bir patron gibi yöneten ABD’nin yardımıyla devirip hükümeti ele geçirir. Hükümet, Allande destekçilerini bir bir yakalayıp “Colonia Dignidad” adında ormanın ortasında, işkence çektirilen bir toplama kampına götürür. Fotoğrafçı Daniel (Daniel Brühl) da tutuklanan destekçilerden birisidir. Daniel’ın sevgilisi hostes Lena (Emma Watson), öncelikle, sevgilisinin de içinde yer aldığı sosyalist gruptan yardım bekler, destek görmez. Uluslararası Af Örgütü’ne başvurur, fakat hiçbir çözüm sunmazlar. Lena için tek çare Colonia Dignidad’a giderek sevgilisini oradan kurtarmaktır.
21 Mart 2020 Cumartesi
Kitap - Yaşamak Yu Hua
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 4.gününde ilk defa bir Çin romanı okudum.Bu korana virüsünün neden Çinden çıkıp dünyaya yayıldığını aslında bu tarz romanlar okudukça daha iyi anlayabiliyorum.Zamanında bu roman Çin de yasaklanmış nedeni de elbette komünizm sisteminin insanların hayatını nasıl etkilediği ve bir Çin köylüsünün gerçekten "yaşamak" adına neler yaşadığı.Fakirlik kavramını Asya ülkeleri öyle güzel anlatıyor ki bizim ülkemizde ki fakirler,dilenciler sanki bana dünyanın en zengin insanlarıymış gibi görünüyorlar.İnsanlar öyle bi yokluk içindekiler ki virüs de kaparlar,yarasa da yerler ... Bu kitabı okumak maalesef ki biraz mide biraz da vicdan gerektiyor ...
Aile servetini yiyip tükettiği gençlik günlerinde, uzun bir hayatın ona neler sunacağından habersizdir elbette Fugui.
Yıllar sonra, yaşlı öküzüyle tarlasını sürerken tanıştığı bir yabancıya hayatından söz etmeye başladığında, şımarık bir gencin başına gelenlerden fazlasını sayıp dökecektir bu yüzden: Fugui, kendisiyle birlikte altı insanın hayatını, kaderin sürprizlerini, yaşamın acılarını ve sevinçlerini anlatır. Onun dilinden -daha doğru bir ifadeyle Yu Hua'nın kaleminden- dökülenler, insanlık durumlarına dair epik bir romana dönüşür böylece. Basit bir anlatım, güçlü bir anlatı doğurur: Sabanın toprakta bıraktığı izlere benzer kâğıt üzerinde satırlar. Yaşamın her şeyi kapsaması gibi, Yaşamak da hayatı olduğu gibi kucaklar. Doğumları ve ölümleri, mutsuzlukları ve umutlarıyla...
Yayımlandığında ülkesinde yasaklanmasına rağmen, bir hayat öyküsü okumamış da sanki bir hayat yaşamış olduklarını söyleyen okurlarının her geçen gün artmasıyla bir "modern klasik"e dönüşen Yaşamak'ı Bahar Kılıç, Çince aslından çevirdi.
(Tanıtım Bülteninden)
Karantinanın 4.gününde ilk defa bir Çin romanı okudum.Bu korana virüsünün neden Çinden çıkıp dünyaya yayıldığını aslında bu tarz romanlar okudukça daha iyi anlayabiliyorum.Zamanında bu roman Çin de yasaklanmış nedeni de elbette komünizm sisteminin insanların hayatını nasıl etkilediği ve bir Çin köylüsünün gerçekten "yaşamak" adına neler yaşadığı.Fakirlik kavramını Asya ülkeleri öyle güzel anlatıyor ki bizim ülkemizde ki fakirler,dilenciler sanki bana dünyanın en zengin insanlarıymış gibi görünüyorlar.İnsanlar öyle bi yokluk içindekiler ki virüs de kaparlar,yarasa da yerler ... Bu kitabı okumak maalesef ki biraz mide biraz da vicdan gerektiyor ...
Aile servetini yiyip tükettiği gençlik günlerinde, uzun bir hayatın ona neler sunacağından habersizdir elbette Fugui.
Yıllar sonra, yaşlı öküzüyle tarlasını sürerken tanıştığı bir yabancıya hayatından söz etmeye başladığında, şımarık bir gencin başına gelenlerden fazlasını sayıp dökecektir bu yüzden: Fugui, kendisiyle birlikte altı insanın hayatını, kaderin sürprizlerini, yaşamın acılarını ve sevinçlerini anlatır. Onun dilinden -daha doğru bir ifadeyle Yu Hua'nın kaleminden- dökülenler, insanlık durumlarına dair epik bir romana dönüşür böylece. Basit bir anlatım, güçlü bir anlatı doğurur: Sabanın toprakta bıraktığı izlere benzer kâğıt üzerinde satırlar. Yaşamın her şeyi kapsaması gibi, Yaşamak da hayatı olduğu gibi kucaklar. Doğumları ve ölümleri, mutsuzlukları ve umutlarıyla...
Yayımlandığında ülkesinde yasaklanmasına rağmen, bir hayat öyküsü okumamış da sanki bir hayat yaşamış olduklarını söyleyen okurlarının her geçen gün artmasıyla bir "modern klasik"e dönüşen Yaşamak'ı Bahar Kılıç, Çince aslından çevirdi.
(Tanıtım Bülteninden)
19 Mart 2020 Perşembe
Animasyon : Frozen 2
Herkes merhabalar efenim,
Karantinamızın 3.gününde içimize minnalık serpmeye devam ediyor ve Let It Gooo Let It Goo diyoruz efenim.Frozen'nın ilk filmini kardeşimle birlikte izlediğimizi hatırlıyorum sanırım bi 4-5 sene önce falandı.Özellikle Olaf karakterini çok sevmiştim Ice Age filmindeki Sid karakterine çok benzetmiştim.Şimdi Frozen 2 çıkmış internete düşünce bende izleyeyim dedim ama bence ilk filminin etkisini veremedi devam filmi olarak bana biraz vasat geldi genelde tipik Disney filmleri gibi müzikale çok fazla yer vermişler olaylara ve diyaloglara daha az yer kalmış gibime geldi.En çok sevdiğim tabi ki yine Olaftı benim minnak kardan adamım beni yine en çok güldüren ve filmi izlerken eğlendiren oldu :)
Elsa neden sihirli güçlerle doğdu? Erindel'in dışındaki ormana ve karanlık denizlere, bilinmeyene, giderken geçmişe dair hangi gerçekler Elsa'yı bekliyor olacak? Cevaplar onu çağırıyor ama aynı zamanda krallığını da tehdit ediyor. Elsa; Anna, Kristoff, Olaf ve Sven ile birlikte, tehlikeli ama macera dolu bir yolculukla karşılaşacak.
Karantinamızın 3.gününde içimize minnalık serpmeye devam ediyor ve Let It Gooo Let It Goo diyoruz efenim.Frozen'nın ilk filmini kardeşimle birlikte izlediğimizi hatırlıyorum sanırım bi 4-5 sene önce falandı.Özellikle Olaf karakterini çok sevmiştim Ice Age filmindeki Sid karakterine çok benzetmiştim.Şimdi Frozen 2 çıkmış internete düşünce bende izleyeyim dedim ama bence ilk filminin etkisini veremedi devam filmi olarak bana biraz vasat geldi genelde tipik Disney filmleri gibi müzikale çok fazla yer vermişler olaylara ve diyaloglara daha az yer kalmış gibime geldi.En çok sevdiğim tabi ki yine Olaftı benim minnak kardan adamım beni yine en çok güldüren ve filmi izlerken eğlendiren oldu :)
Elsa neden sihirli güçlerle doğdu? Erindel'in dışındaki ormana ve karanlık denizlere, bilinmeyene, giderken geçmişe dair hangi gerçekler Elsa'yı bekliyor olacak? Cevaplar onu çağırıyor ama aynı zamanda krallığını da tehdit ediyor. Elsa; Anna, Kristoff, Olaf ve Sven ile birlikte, tehlikeli ama macera dolu bir yolculukla karşılaşacak.
18 Mart 2020 Çarşamba
Aile Filmi : Sonic the Hedgehog
Herkese merhabalar efenim,
Şu sıralar vakalar arttıkça insanında morali bozuluyor,sosyal medya da nereye baksanız korona virüsü ile ilgili bir şeyler görüyoruz sürekli en iyisi biraz bizi gevşeticek ve içimize minnaklık serpecek şeyler izlemek.Bunlardan ikincisi de zamanında çiz filmin de ekranlardan çok severek izlediğim daha sonra bilgisayar oyunu olarakta oynadığım Sonic'in animasyon/film karışımı oldu.Jim Carrey'i izlemeyi çok özlemişim kendisini de çocukluğumdan bu yana çok severim çocukluğuma dair sevdiğim 2 isim yanyana gelince harika ve çok eğlenceli bir aile filmi çıkmış ortaya.Eğer ailecek evdeyseniz çocuklarınızla çok rahat bir şekilde izleyip kafa dağıtmalık bir film olmuş :)
Sonic the Hedgehog, peşine düşen yetkililerden kurtulup, şeytani doktorun elinde bulunan yüzükleri geri almaya çalışan Sonic'in hikayesini konu ediyor. Hükümet, insan biçiminde bir kirpi olan Sonic’i yakalamak için peşine düşer. Devlet görevlileri her yerde Sonic’i aramaya başlar. Sonic ise bu sırada şeytani doktor Eggman’ın ele geçirdiği yüzükleri geri almaya çalışmaktadır. Küçük bir kasaba olan Green Hills’in şerifi Tom Wachowski, Sonic’in peşine düşen hükümet yetkililerinden kaçmayı başarıp, doktordan yüzükleri geri alabilmesi için yardım etmeye karar verir. Ancak bu sandığı kadar kolay olmayacaktır.
Şu sıralar vakalar arttıkça insanında morali bozuluyor,sosyal medya da nereye baksanız korona virüsü ile ilgili bir şeyler görüyoruz sürekli en iyisi biraz bizi gevşeticek ve içimize minnaklık serpecek şeyler izlemek.Bunlardan ikincisi de zamanında çiz filmin de ekranlardan çok severek izlediğim daha sonra bilgisayar oyunu olarakta oynadığım Sonic'in animasyon/film karışımı oldu.Jim Carrey'i izlemeyi çok özlemişim kendisini de çocukluğumdan bu yana çok severim çocukluğuma dair sevdiğim 2 isim yanyana gelince harika ve çok eğlenceli bir aile filmi çıkmış ortaya.Eğer ailecek evdeyseniz çocuklarınızla çok rahat bir şekilde izleyip kafa dağıtmalık bir film olmuş :)
Sonic the Hedgehog, peşine düşen yetkililerden kurtulup, şeytani doktorun elinde bulunan yüzükleri geri almaya çalışan Sonic'in hikayesini konu ediyor. Hükümet, insan biçiminde bir kirpi olan Sonic’i yakalamak için peşine düşer. Devlet görevlileri her yerde Sonic’i aramaya başlar. Sonic ise bu sırada şeytani doktor Eggman’ın ele geçirdiği yüzükleri geri almaya çalışmaktadır. Küçük bir kasaba olan Green Hills’in şerifi Tom Wachowski, Sonic’in peşine düşen hükümet yetkililerinden kaçmayı başarıp, doktordan yüzükleri geri alabilmesi için yardım etmeye karar verir. Ancak bu sandığı kadar kolay olmayacaktır.
17 Mart 2020 Salı
Romantik Film : Little Women
Herkese merhabalar efenim,
Karantina günlerinde yapılacak en güzel şey elbette her gün 1 film izlemek oldu.2019 yapımı benim lisedeyken kitabını okuduğum ama ilk defa beyaz perdede izlediğim Little Woman'dan bahsedicem bugün sizlere.
Oyuncu kadrosunda , Saoirse Ronan,Emma Watson,Florence Pugh,Meryl Streep,Timothée Chalamet gibi oldukça tanıdık isimler var bu yüzden filmi izlemesi daha keyifli oldu.Oyuncular,oyunculuklar,mekanlar,kostümler,dekor,ışıklandırma vb her şeyiyle izlemesi olduça keyifli bir yapımdı.
Dünya da bu film en güzel zamanda Christmas zamanında vizyona girdi ki olması gereken zaman da oydu bence ama bizim ülkemizde bu filmin kel alaka bir şekilde 14 Şubatta vizyona girdi.14 Şubatta aşk filmlerinden çok yalnız başına ayakta durmaya çalışan kadın filmlerini görür olduk sinemalarda :D Bu sanırım bana o zamandan sinema evrenini bana vermek istediği mesajdı :D
Postun en sonuna da eleştirilerini ve incelemelerini çok beğendiğim Bobinkafa'dan bir video koydum bakmanızı tavsiye ederim :)
Louisa May Alcott’ın aynı adlı klasik romanından beyazperdeye uyarlanan film, İç Savaş sonrası Amerika'da yaşamlarını sürdürmeye çalışan dört kız kardeşin hikayesini anlatıyor. Meg (Emma Watson), Jo (Saoirse Ronan), Beth (Eliza Scanlen) ve Amy March (Florence Pugh) birbirinden tamamen farklı karaktere sahip dört kız kardeştir. Çocukluk dönemlerini geride bırakıp kadınlığa geçiş süreçlerinde kardeşler türlü dertlerle boğuşur. Babaları Amerikan İç Savaşı'na katılan dört genç kız, anneleri ile birlikte yaşam mücadelesi vermeye başlar. Bu zorlu süreçte en büyük kazançları birbirlerinin yanında olmalarıdır.
Karantina günlerinde yapılacak en güzel şey elbette her gün 1 film izlemek oldu.2019 yapımı benim lisedeyken kitabını okuduğum ama ilk defa beyaz perdede izlediğim Little Woman'dan bahsedicem bugün sizlere.
Oyuncu kadrosunda , Saoirse Ronan,Emma Watson,Florence Pugh,Meryl Streep,Timothée Chalamet gibi oldukça tanıdık isimler var bu yüzden filmi izlemesi daha keyifli oldu.Oyuncular,oyunculuklar,mekanlar,kostümler,dekor,ışıklandırma vb her şeyiyle izlemesi olduça keyifli bir yapımdı.
Dünya da bu film en güzel zamanda Christmas zamanında vizyona girdi ki olması gereken zaman da oydu bence ama bizim ülkemizde bu filmin kel alaka bir şekilde 14 Şubatta vizyona girdi.14 Şubatta aşk filmlerinden çok yalnız başına ayakta durmaya çalışan kadın filmlerini görür olduk sinemalarda :D Bu sanırım bana o zamandan sinema evrenini bana vermek istediği mesajdı :D
Postun en sonuna da eleştirilerini ve incelemelerini çok beğendiğim Bobinkafa'dan bir video koydum bakmanızı tavsiye ederim :)
Louisa May Alcott’ın aynı adlı klasik romanından beyazperdeye uyarlanan film, İç Savaş sonrası Amerika'da yaşamlarını sürdürmeye çalışan dört kız kardeşin hikayesini anlatıyor. Meg (Emma Watson), Jo (Saoirse Ronan), Beth (Eliza Scanlen) ve Amy March (Florence Pugh) birbirinden tamamen farklı karaktere sahip dört kız kardeştir. Çocukluk dönemlerini geride bırakıp kadınlığa geçiş süreçlerinde kardeşler türlü dertlerle boğuşur. Babaları Amerikan İç Savaşı'na katılan dört genç kız, anneleri ile birlikte yaşam mücadelesi vermeye başlar. Bu zorlu süreçte en büyük kazançları birbirlerinin yanında olmalarıdır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Gerilim Filmi : The Substance
Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...