Herkese merhabalar efenim,
Her gün 1 kitap bitiriyorum resmen ve bu halimden de acayip memnunum okuyamadığım zamanların acısını çıkardım resmen oh be !
Murakami'nin ilk yazdığı ama en son yayınlanan kitabı.İlk önce yayınlanmasına izin vermemiş sanırım bunun nedeni de bu kitabın diğer kitaplarına oranla çok fazla amatörce yazılmış olması zaten çok kısa bir kitap okuması da elbette Murakami olduğu için çok kolay ve çok akıcı zaten daha ilk kitabından belli etmiş kendini Murakami.
Kesinlikle güzel biri değildi. Ancak “güzel biri değildi” demekle ona haksızlık etmiş olurum. “O, kendine yakışır güzelliğe sahip biri değildi” demek daha doğru bir ifade olur.Tek bir fotoğrafı var bende. Fotoğrafın arkasında tarih ve not da var; 1963 Ağustos. Başkan Kennedy’nin başından vurulduğu yıl. Yazlık bir yerlerde gibi, sahildeki dalgakırana oturmuş, biraz keyifsiz bir şekilde gülümsüyor.
Saçı Jean Seberg modelinde kısacık kesilmiş, kırmızı çizgili kumaştan, uzun kollu bir elbise giymiş. Hem biraz tuhaf, hem de güzel görünüyor. İnsanın yüreğine dokunan bir güzellik bu. Kız arkadaşımın neden öldüğünü kimse bilmiyor. Kendisinin bilip bilmediğinden de şüpheliyim nedense.
Haruki Murakami’nin yirmili yaşlarının sonunda yazdığı, çevrilmesine yıllar sonra izin verdiği ilk romanı Rüzgârın Şarkısını Dinle Murakami okurlarını şaşırtacak ipuçlarıyla dolu…
(Tanıtım Bülteninden)
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
23 Haziran 2020 Salı
22 Haziran 2020 Pazartesi
Kitap - Çocuk Geliyor Han Kang
Herkese merhabalar efenim,
Dün hiç beklemediğim bir şey oldu ve puanım oldukça düşük olmasına rağmen (74) öğretmenlik mülakatına çağrıldım hiç ihtimal vermiyordum başvuru yaparken ama bir şekilde oldu işte 9 Temmuzda gideceğim :) Bu arada mülakatı geçsem bile atanma ihtimalim yine oldukça düşük aslında çünkü genelde 78-79 puanlarda yığılma var mülakat puanımla em fazla beni 75 puan yaparlar o kadar yani o da atanmaya yeter mi hiç bilemiyorum ama ben Eylül de yapılacak olan KPSS sınavına hazırlanıcam bu korona meselesi yüzünden ne hazırlanmak istiyordum ne çalışıyordum zaman geldi geçti ve ben hiç çalışmadım hatta unuttum bile KPSS ye hazırlanmayı ama şimdi önümde 2 aylık bir süre var daha önce 2 defa daha zaten hazırlandığım için 1.5 ayda iyiden iyeye konuları toparlarım son kalan günlerde de deneme çözerim en azından o şekilde sınava girmiş olurum.
Kitap postumuza gelicek olursak Vejetaryen kitabı ne kadar sevdiysem bu kitabı o kadar sevmedim.Hatta son kısmı bitiremedim bile.Kitap 1980 yılında Korenin darbe zamanlarında geçiyor , kitap bölümlerden oluşuyor ve kitap yazım tekniği her bölümde değişiyor.İlk bölümde "şimdi şöyle yapıyorsun,böyle yapıyorsun." şeklinde anlatarak hayal ettirici bir üslup kullanıyor ikinci bölümde kahraman bakış açısıyla diğer bölümde de ilahi bakış açısıyla anlatıyor.Bu kitaba değişik bir hava katmış olsa da bana bir bütünlük sağlamış gibi gelmedi o yüzden kitabın içine girmemi bir o kadar da zorlaştırmış oldu.
2016 Uluslararası Man Booker Ödüllü Vejetaryen'in yazarı Han Kang'dan Çocuk Geliyor.
18 Mayıs 1980 Gwangju Kore
Bak Coınğ Hi'ye 1979 yılında gerçekleştirilen suikastın ardından yeni iktidar yönetime geçmek üzere harekete geçti. Kore halkı demokrasinin daha fazla zarar görmesini istemiyordu, ülkenin dört bir yanında gençlerin başını çektiği protestolar başladı. Ordu iktidara el koydu. Amaçlarının öğrenci ve işçi eylemlerini bastırmak olduğunu söylediler. Silahsız eylemcilere ateş açıldı, işkence edildi, sayısız insan tutuklandı.Dokuz gün süren olaylar ardında binlerce yaralı ve hâlâ sayısı tam belirlenememiş yüzlerce ölü bıraktı. Olaylar Gwangju Ayaklanması ismiyle demokrasi tarihine geçti.
Han Kang, ölülerle, geride bıraktıkları yaşayan ölüler arasındaki ince çizgiden yazıyor. Alacakaranlık kuşağına korkusuzca dalıyor, adalet ve demokrasi tarihinin kanlı bir sayfasını, günümüzdeki yansımalarının ışığında evrensel bir hikayeye dönüştürüyor.
"Akıldan çıkarması güç bir anlatı."
- Observer
"Özgün, yoğun ve kışkırtıcı. Çok cesur. Çocuk Geliyor itirazını edebiyatla yapan bir yazarın şaheseri."
- Newsday
"Teknik ve içerik bakımından edebi bir zafer..."
- The Sunday Telegraph (5 yıldız)
(Tanıtım Bülteninden)
Dün hiç beklemediğim bir şey oldu ve puanım oldukça düşük olmasına rağmen (74) öğretmenlik mülakatına çağrıldım hiç ihtimal vermiyordum başvuru yaparken ama bir şekilde oldu işte 9 Temmuzda gideceğim :) Bu arada mülakatı geçsem bile atanma ihtimalim yine oldukça düşük aslında çünkü genelde 78-79 puanlarda yığılma var mülakat puanımla em fazla beni 75 puan yaparlar o kadar yani o da atanmaya yeter mi hiç bilemiyorum ama ben Eylül de yapılacak olan KPSS sınavına hazırlanıcam bu korona meselesi yüzünden ne hazırlanmak istiyordum ne çalışıyordum zaman geldi geçti ve ben hiç çalışmadım hatta unuttum bile KPSS ye hazırlanmayı ama şimdi önümde 2 aylık bir süre var daha önce 2 defa daha zaten hazırlandığım için 1.5 ayda iyiden iyeye konuları toparlarım son kalan günlerde de deneme çözerim en azından o şekilde sınava girmiş olurum.
Kitap postumuza gelicek olursak Vejetaryen kitabı ne kadar sevdiysem bu kitabı o kadar sevmedim.Hatta son kısmı bitiremedim bile.Kitap 1980 yılında Korenin darbe zamanlarında geçiyor , kitap bölümlerden oluşuyor ve kitap yazım tekniği her bölümde değişiyor.İlk bölümde "şimdi şöyle yapıyorsun,böyle yapıyorsun." şeklinde anlatarak hayal ettirici bir üslup kullanıyor ikinci bölümde kahraman bakış açısıyla diğer bölümde de ilahi bakış açısıyla anlatıyor.Bu kitaba değişik bir hava katmış olsa da bana bir bütünlük sağlamış gibi gelmedi o yüzden kitabın içine girmemi bir o kadar da zorlaştırmış oldu.
2016 Uluslararası Man Booker Ödüllü Vejetaryen'in yazarı Han Kang'dan Çocuk Geliyor.
18 Mayıs 1980 Gwangju Kore
Bak Coınğ Hi'ye 1979 yılında gerçekleştirilen suikastın ardından yeni iktidar yönetime geçmek üzere harekete geçti. Kore halkı demokrasinin daha fazla zarar görmesini istemiyordu, ülkenin dört bir yanında gençlerin başını çektiği protestolar başladı. Ordu iktidara el koydu. Amaçlarının öğrenci ve işçi eylemlerini bastırmak olduğunu söylediler. Silahsız eylemcilere ateş açıldı, işkence edildi, sayısız insan tutuklandı.Dokuz gün süren olaylar ardında binlerce yaralı ve hâlâ sayısı tam belirlenememiş yüzlerce ölü bıraktı. Olaylar Gwangju Ayaklanması ismiyle demokrasi tarihine geçti.
Han Kang, ölülerle, geride bıraktıkları yaşayan ölüler arasındaki ince çizgiden yazıyor. Alacakaranlık kuşağına korkusuzca dalıyor, adalet ve demokrasi tarihinin kanlı bir sayfasını, günümüzdeki yansımalarının ışığında evrensel bir hikayeye dönüştürüyor.
"Akıldan çıkarması güç bir anlatı."
- Observer
"Özgün, yoğun ve kışkırtıcı. Çok cesur. Çocuk Geliyor itirazını edebiyatla yapan bir yazarın şaheseri."
- Newsday
"Teknik ve içerik bakımından edebi bir zafer..."
- The Sunday Telegraph (5 yıldız)
(Tanıtım Bülteninden)
Kitap - Kasiyer Sayaka Murata
Herkese merhabalar efenim,
“Lütfen, normal ol artık." bu cümle kitabı ve beni özetleyen bir cümle ama Keiko da ben de normal olmamakta direticez çünkü biz buyuz başkası olamayız başkası gibi davranamayız yoksa mutsuz oluruz , mutlu gibi görünen ama içten içe mutsuzluktan ölen diğer insanlar gibi. Okuması çok zevkli Japon edebiyatından bir kitap daha dün iş yerinde okuyup bitirdim hemen.
Otuz altı yaşındaki Keiko Furukura, bir süpermarkette on sekiz yıldır kasiyerlik yapıyor. Kurallar basit: İşe zamanında geliyor, ürünleri raflara yerleştiriyor, müşterilere güler yüz gösteriyor. Müdürler değişiyor, çalışanlar değişiyor ama Keiko kasiyerliğe devam ediyor. Düzgün bir iş bulmasını, evlenmesini öğütleyenlerin sözüne kulak asmıyor. Derken bir gün... Yazarlığın yanı sıra yarı zamanlı kasiyerlik yapan Sayaka Murata, Kasiyer’de unutulmaz bir karakter yaratıyor. Aile, iş yeri, evlilik gibi kurumları masaya yatıran Murata, yarattığı karakter üzerinden topluma tek bir soru yöneltiyor:
“Başka bir arzunuz?”
“Japonya seyahatimde elimden bırakamadım. Karanlık, rahatsız edici, eğlenceli.”
Elif Batuman
“Tuhaf ve kolay akıldan çıkmayacak bir hikâye.”
Times
“Sayaka Murata harika bir yazar.”
Rabih Alameddine
(Tanıtım Bülteninden)
“Lütfen, normal ol artık." bu cümle kitabı ve beni özetleyen bir cümle ama Keiko da ben de normal olmamakta direticez çünkü biz buyuz başkası olamayız başkası gibi davranamayız yoksa mutsuz oluruz , mutlu gibi görünen ama içten içe mutsuzluktan ölen diğer insanlar gibi. Okuması çok zevkli Japon edebiyatından bir kitap daha dün iş yerinde okuyup bitirdim hemen.
Otuz altı yaşındaki Keiko Furukura, bir süpermarkette on sekiz yıldır kasiyerlik yapıyor. Kurallar basit: İşe zamanında geliyor, ürünleri raflara yerleştiriyor, müşterilere güler yüz gösteriyor. Müdürler değişiyor, çalışanlar değişiyor ama Keiko kasiyerliğe devam ediyor. Düzgün bir iş bulmasını, evlenmesini öğütleyenlerin sözüne kulak asmıyor. Derken bir gün... Yazarlığın yanı sıra yarı zamanlı kasiyerlik yapan Sayaka Murata, Kasiyer’de unutulmaz bir karakter yaratıyor. Aile, iş yeri, evlilik gibi kurumları masaya yatıran Murata, yarattığı karakter üzerinden topluma tek bir soru yöneltiyor:
“Başka bir arzunuz?”
“Japonya seyahatimde elimden bırakamadım. Karanlık, rahatsız edici, eğlenceli.”
Elif Batuman
“Tuhaf ve kolay akıldan çıkmayacak bir hikâye.”
Times
“Sayaka Murata harika bir yazar.”
Rabih Alameddine
(Tanıtım Bülteninden)
20 Haziran 2020 Cumartesi
Kitap - Vejetaryen Han Kang
Herkese merhabalar efenim,
Koreye dair her şeyi çok seviyorum edebiyatı da buna dahil! Uzun zamandır okumak istediğim bir yazardı Han Kang ama kitabın Korece isimleri Türkçeleştirmesine o kadar gıcık oldum ki okumamı çok zorlaştırdı oysa 1 günde biticek hem okuması kolay hemde merakı cezbeden bir kitap.
Kitap aslında daha çok bir aile draması olmasına rağmen ürpetici çok fazla yerleri vardı o yüzden bi tık daha dikkatimi çekti ve puanını yükseltti bence ama sonunu pek sevemedim "ee noldun şimdi" diye kalakaldım gerçi Asya edebiyatında bu tarz sonlar yapmak oldukça moda :/
Rüyalar başlamadan önce Yonğhe ve kocasının hayatları gayet sıradandı. Evliliğin tekdüzeliğinde normal bir yaşam sürerlerken, Yonğhe rüyalar görmeye başladı ve vejetaryen olmaya karar verdi. Evdeki tüm etleri bir torbaya doldurdu. Kalamarları. Yumurtaları. O hafta kocası, iş yerine ilk kez ütüsüz bir gömlekle gitti. Bu, korkunç değişimin başlangıcıydı.
Han Kang bizleri cinselliği, şiddeti, ilişkilerimizi ve saplantılarımızı sorgulayacağımız rahatsız edici bir yolculuğa çıkarıyor.
“Derinize nüfuz edecek ürkütücü bir evrenselliğe sahip.”
-Laura Miller-
"Kang, insan beyninin ve bedeninin dayanabileceği sınırları ve vahşetin en uç biçimlerinde bile görülebilen tuhaf güzellikleri araştırıyor."
-Entertainment Weekly-
(Tanıtım Bülteninden)
Koreye dair her şeyi çok seviyorum edebiyatı da buna dahil! Uzun zamandır okumak istediğim bir yazardı Han Kang ama kitabın Korece isimleri Türkçeleştirmesine o kadar gıcık oldum ki okumamı çok zorlaştırdı oysa 1 günde biticek hem okuması kolay hemde merakı cezbeden bir kitap.
Kitap aslında daha çok bir aile draması olmasına rağmen ürpetici çok fazla yerleri vardı o yüzden bi tık daha dikkatimi çekti ve puanını yükseltti bence ama sonunu pek sevemedim "ee noldun şimdi" diye kalakaldım gerçi Asya edebiyatında bu tarz sonlar yapmak oldukça moda :/
Rüyalar başlamadan önce Yonğhe ve kocasının hayatları gayet sıradandı. Evliliğin tekdüzeliğinde normal bir yaşam sürerlerken, Yonğhe rüyalar görmeye başladı ve vejetaryen olmaya karar verdi. Evdeki tüm etleri bir torbaya doldurdu. Kalamarları. Yumurtaları. O hafta kocası, iş yerine ilk kez ütüsüz bir gömlekle gitti. Bu, korkunç değişimin başlangıcıydı.
Han Kang bizleri cinselliği, şiddeti, ilişkilerimizi ve saplantılarımızı sorgulayacağımız rahatsız edici bir yolculuğa çıkarıyor.
“Derinize nüfuz edecek ürkütücü bir evrenselliğe sahip.”
-Laura Miller-
"Kang, insan beyninin ve bedeninin dayanabileceği sınırları ve vahşetin en uç biçimlerinde bile görülebilen tuhaf güzellikleri araştırıyor."
-Entertainment Weekly-
(Tanıtım Bülteninden)
19 Haziran 2020 Cuma
Romantik Film : Yarına Tek Bilet
Herkese merhabalar efenim,
Bugün 9-15'e dışarı çıkma yasağı olduğu için 8 gibi iş yerine geldim benden ve hademe abladan başka kimse yok maalesef :) Tabi uyuyamamanın da etkisi var oysa müdürümüz 8.50 gibi burada olsanız yeter diyordu ben biraz erken gelmeyi abarttım sanırım :) Neyse en azından buraya yazacak vakit bulmuş oldum.Bugün 9.30 da LGS sınavı olucak çocuklara whatsapp gruplarından son tembihleri yaptım kimlik,kalem vb gibi umarım hepsi stressiz güzel bir sınav geçirirler de Temmuz ayında (tercih zamanı) pıtırcıklarımı güzel güzel liselere yerleştiririm.
Before Sunrise'a benzettiğim Netflix'e yeni gelmiş olan "Yarına Tek Bilet filminden bahsedicem sizlere bugün.Normalde bu kadar tesadüflü (!) aşk filmlerini pek sevemiyorum ama bu filmi sıkılmadan sonuna kadar izledim sanırım bundan baş rollerin ve oyunculukların da etkisi var.Metin Akdülger ve Dilan Deniz öyle aman aman sevdiğim isimler olmasa da Metin 'nin tiyatro çıkışlı olması ve bunu oyunculuğuna yansıtması beni aşırı hoşuma gidiyor o yüzden yer aldığı bütün yapımları genelde keyifle izliyor oluyorum.
Ankara'dan İzmir'e doğru çıktıkları yolculuklarında yolları kesişen iki yabancının hikayesini konu ediyor. Yolculuk sırasında tanışan ve birbirlerinden oldukça farklı karakterde olan iki yabancı, başlarda sürekli atışsa da birbirlerini tanıdıkça aralarında farklı bir çekim oluşur.
Bugün 9-15'e dışarı çıkma yasağı olduğu için 8 gibi iş yerine geldim benden ve hademe abladan başka kimse yok maalesef :) Tabi uyuyamamanın da etkisi var oysa müdürümüz 8.50 gibi burada olsanız yeter diyordu ben biraz erken gelmeyi abarttım sanırım :) Neyse en azından buraya yazacak vakit bulmuş oldum.Bugün 9.30 da LGS sınavı olucak çocuklara whatsapp gruplarından son tembihleri yaptım kimlik,kalem vb gibi umarım hepsi stressiz güzel bir sınav geçirirler de Temmuz ayında (tercih zamanı) pıtırcıklarımı güzel güzel liselere yerleştiririm.
Before Sunrise'a benzettiğim Netflix'e yeni gelmiş olan "Yarına Tek Bilet filminden bahsedicem sizlere bugün.Normalde bu kadar tesadüflü (!) aşk filmlerini pek sevemiyorum ama bu filmi sıkılmadan sonuna kadar izledim sanırım bundan baş rollerin ve oyunculukların da etkisi var.Metin Akdülger ve Dilan Deniz öyle aman aman sevdiğim isimler olmasa da Metin 'nin tiyatro çıkışlı olması ve bunu oyunculuğuna yansıtması beni aşırı hoşuma gidiyor o yüzden yer aldığı bütün yapımları genelde keyifle izliyor oluyorum.
Ankara'dan İzmir'e doğru çıktıkları yolculuklarında yolları kesişen iki yabancının hikayesini konu ediyor. Yolculuk sırasında tanışan ve birbirlerinden oldukça farklı karakterde olan iki yabancı, başlarda sürekli atışsa da birbirlerini tanıdıkça aralarında farklı bir çekim oluşur.
Kitap - Yaşamak İçin Yeonmi Park
Herkese merhabalar efenim,
Bugün elbette işteyim yarın çocuklar LGS sınavında olacaklar bu saatlerde ilk defa çocuklarımı dönemin başından sonuna kadar getirip mezun edebildim tabi tercih dönemlerinde de yardımcı olacağım kariyerimde ilkler yaşamış oluyorum bu sene.
Kitap postumuza gelicek olursak dün izin yaptığım için bu kitabı bitirip başka bir kitaba başlama şansı buldum.Güney Kore'ye olan hayranlığımı artık biliyorsunuzdur.Güney Korenin yanında birde Kuzey Kore gerçeği var elbette insanlar Kore'ye merak salınca ister istemez Kuzey Kore de popüler olmaya ve gizemi merak edilmeye başlandı 2000'li yıllarda.Diktatörlükle yönetilen ülke tam bir gizem gibi gözükse de oradan kaçan ve Güney koreye,Çine sığınan bir çok vatandaş oldu ve verdiği röportajlar,diziler,kitaplarla bütün dünyanın bu gizemi çözmesine yardımcı oldu.Kuzey Kore artık bir gizem değildi adeta bir distopya yönetimi olan ama maalesef ki distopya değilde gerçek olan bir ülke.Oradan kaçan insanlar acının en derinini görmüş insanlar ve bu kadar acıdan sağ kurtulabilmişler bunlardan biri de Yeonmi Park.Annesi,babası ve ablasının Kuzey Koreden kaçmasıyla dağılan ailesini yeniden bir araya getirmeye çalışmasını anlatıyor kitap.bütün açıklığıyla utanmadan başına gelen her şeyi anlatmış ben sonlara doğru artık okurken gözyaşlarıma hakim olamadım :(
“On üç yaşındaydım ve taş çatlasa 27 kiloydum. Bildiğim tek şey ışığın ve yemeğin olduğu bir yere gitmekti!”
Yeonmi Park, açlığın ve nehirlerde yüzen cesetlerin normal olduğunu sanarak büyüdü. Ancak ülkedeki rejimin baskıları dayanılmaz olmuştu. Babası çalışma kampına düştükten sonra, annesiyle, diktatör Kim Jong Un’dan kaçmak zorunda kaldılar. Sınırı geçtikten sonra ise bambaşka bir kâbus onları beklemekteydi; hayatın çok sert olduğu Çin! İnsan tacirlerinin elinde geçen iki yıldan sonra, Yeonmi ve annesi buz gibi Gobi Çölünü gökteki yıldızları takip ederek geçtiler. Düşledikleri özgürlük değildi; zira onun ne olduğunu bile bilmiyorlardı! Bu kitap, Kuzey Koreli bir kız çocuğunun yaşayabilmek için yaptığı cesur ve yürek burkan seçimlerinin gerçek öyküsüdür. Çocukken tek hayali bir sepet dolusu ekmek olan yazar Yeonmi Park, artık Amerika’da yaşıyor. Tüm dünyada olay olan bu kitap yüzünden Kuzey Kore rejimi tarafından “insan hakları kuklası” olarak itham edilip, ölümle tehdit ediliyor.
“En çok iki şey için minnettarım: Kuzey Kore’de doğduğum için ve Kuzey Kore’den kaçtığım için...”
(Tanıtım Bülteninden)
Bugün elbette işteyim yarın çocuklar LGS sınavında olacaklar bu saatlerde ilk defa çocuklarımı dönemin başından sonuna kadar getirip mezun edebildim tabi tercih dönemlerinde de yardımcı olacağım kariyerimde ilkler yaşamış oluyorum bu sene.
Kitap postumuza gelicek olursak dün izin yaptığım için bu kitabı bitirip başka bir kitaba başlama şansı buldum.Güney Kore'ye olan hayranlığımı artık biliyorsunuzdur.Güney Korenin yanında birde Kuzey Kore gerçeği var elbette insanlar Kore'ye merak salınca ister istemez Kuzey Kore de popüler olmaya ve gizemi merak edilmeye başlandı 2000'li yıllarda.Diktatörlükle yönetilen ülke tam bir gizem gibi gözükse de oradan kaçan ve Güney koreye,Çine sığınan bir çok vatandaş oldu ve verdiği röportajlar,diziler,kitaplarla bütün dünyanın bu gizemi çözmesine yardımcı oldu.Kuzey Kore artık bir gizem değildi adeta bir distopya yönetimi olan ama maalesef ki distopya değilde gerçek olan bir ülke.Oradan kaçan insanlar acının en derinini görmüş insanlar ve bu kadar acıdan sağ kurtulabilmişler bunlardan biri de Yeonmi Park.Annesi,babası ve ablasının Kuzey Koreden kaçmasıyla dağılan ailesini yeniden bir araya getirmeye çalışmasını anlatıyor kitap.bütün açıklığıyla utanmadan başına gelen her şeyi anlatmış ben sonlara doğru artık okurken gözyaşlarıma hakim olamadım :(
“On üç yaşındaydım ve taş çatlasa 27 kiloydum. Bildiğim tek şey ışığın ve yemeğin olduğu bir yere gitmekti!”
Yeonmi Park, açlığın ve nehirlerde yüzen cesetlerin normal olduğunu sanarak büyüdü. Ancak ülkedeki rejimin baskıları dayanılmaz olmuştu. Babası çalışma kampına düştükten sonra, annesiyle, diktatör Kim Jong Un’dan kaçmak zorunda kaldılar. Sınırı geçtikten sonra ise bambaşka bir kâbus onları beklemekteydi; hayatın çok sert olduğu Çin! İnsan tacirlerinin elinde geçen iki yıldan sonra, Yeonmi ve annesi buz gibi Gobi Çölünü gökteki yıldızları takip ederek geçtiler. Düşledikleri özgürlük değildi; zira onun ne olduğunu bile bilmiyorlardı! Bu kitap, Kuzey Koreli bir kız çocuğunun yaşayabilmek için yaptığı cesur ve yürek burkan seçimlerinin gerçek öyküsüdür. Çocukken tek hayali bir sepet dolusu ekmek olan yazar Yeonmi Park, artık Amerika’da yaşıyor. Tüm dünyada olay olan bu kitap yüzünden Kuzey Kore rejimi tarafından “insan hakları kuklası” olarak itham edilip, ölümle tehdit ediliyor.
“En çok iki şey için minnettarım: Kuzey Kore’de doğduğum için ve Kuzey Kore’den kaçtığım için...”
(Tanıtım Bülteninden)
17 Haziran 2020 Çarşamba
Kitap - Kanını Satan Adam Yu Hua
Herkese merhabalar efenim,
Bugün nihayet 2 yoğun tempolu haftanın ardından izin yapıyorum.Bugün kurumun öğrenciler için son günü cuma artık kafalarını dinlesinler ve cumartesi günü de LGS sınavına girecekler biz de kurum olarak elbette onları okul çıkışlarından bekleyerek destek olacağız.Çok zor dönemlerden geçiyoruz özellikle de pıtırcıklarıma ve daha sonra da bu sene sınava hazırlanan herkese başarılar diyorum Allah hepinizin yar ve yardımcısı olur umarım.
Kitap postumuza gelicek olursak , Yu Hua dan daha önce "Yaşamak" kitabını okumuş ve çok beğenmiştim şimdi de "Kanını Satan Adam" ı okudum 1995 yayınlanan roman 25 yıl sonra Jaguar Yayıncılık aracılığı ile Çinceden Türkçeye çevirilip yayınlandı benim gibi Asya Edebiyatı severler için bu şekilde eserlerin Türkçeye çevirilmesi bence edebiyat dünyamız için gerçekten büyük bir lütuf olduğunu düşünüyorum ben.Asya edebiyatı tüm dünya edebiyatlarından çok daha farklı bir edebiyat hem insanlık olarak da hem yoksulluğu,acıyı dibine kadar çekme ve bunu edebi miras olarak diğer insanlara aktarma da çok başarılılar."Yaşamak" kitabından olduğu gibi bu kitapta da yine bir aile babasının ailesi için kanını satarak para kazanmasını anlatıyor içiniz burkularak okuyacağınız bir kitap daha ... Bu arada dikkatinizi çekerim ki o kadar fakirliğe rağmen yine de yarasa yemiyor bu insanlar sanırım bence yarasa yiyenlerde yine zengin artık doyumsuzluğa ulaşmış çöp insanlar.Dünyanın sonunu maalesef ki böyle insanlar getirecek :(
Zor bir hayata doğmuştur Xu Sanguan: Babası çocukken ölür, annesiyse başka bir adamla evlenip onu terk eder. Dedesi ve amcasının sahip çıkıp büyüttüğü Xu Sanguan artık şehirdeki ipek fabrikasında çalışan genç bir işçidir. Amcasını ziyaret ettiği bir gün, kan satmaya giden iki arkadaşının yardımıyla o da kanını satar. Eline geçen parayı sadece ailesi için harcaması gerektiğine inandığı için evlenmeye karar verir. Xu Yulan’la evlenir ve üç oğlu olur. Büyük oğlu Yile hakkındaki bir gerçeğin ortaya çıkmasıyla sarsılır. Kültür Devrimi, kıtlık yılları gibi zor ve toplumu altüst eden dönemlerde ne zaman başı sıkışsa bir kuyudan su çeker gibi damarlarından kan çektiren ve mücadeleden asla vazgeçmeyen Xu Sanguan’ın öyküsü, tüm bunların yanında yaşama dair birçok tuhaflığı da barındırır.
Kalbin tek bir atışıyla kanın tüm vücuda yayılması gibi, Yu Hua da basit fakat usta işi cümlelerle kurduğu bu olağanüstü öyküde, âdeta insan ruhunun ve yaşamın kılcal damarlarına ulaşır.
Daha önce Yaşamak adlı romanını yayımladığımız Yu Hua’nın en önemli eserlerinden Kanını Satan Adam’ı Erdem Kurtuldu Çince aslından çevirdi.
(Tanıtım Bülteninden)
Bugün nihayet 2 yoğun tempolu haftanın ardından izin yapıyorum.Bugün kurumun öğrenciler için son günü cuma artık kafalarını dinlesinler ve cumartesi günü de LGS sınavına girecekler biz de kurum olarak elbette onları okul çıkışlarından bekleyerek destek olacağız.Çok zor dönemlerden geçiyoruz özellikle de pıtırcıklarıma ve daha sonra da bu sene sınava hazırlanan herkese başarılar diyorum Allah hepinizin yar ve yardımcısı olur umarım.
Kitap postumuza gelicek olursak , Yu Hua dan daha önce "Yaşamak" kitabını okumuş ve çok beğenmiştim şimdi de "Kanını Satan Adam" ı okudum 1995 yayınlanan roman 25 yıl sonra Jaguar Yayıncılık aracılığı ile Çinceden Türkçeye çevirilip yayınlandı benim gibi Asya Edebiyatı severler için bu şekilde eserlerin Türkçeye çevirilmesi bence edebiyat dünyamız için gerçekten büyük bir lütuf olduğunu düşünüyorum ben.Asya edebiyatı tüm dünya edebiyatlarından çok daha farklı bir edebiyat hem insanlık olarak da hem yoksulluğu,acıyı dibine kadar çekme ve bunu edebi miras olarak diğer insanlara aktarma da çok başarılılar."Yaşamak" kitabından olduğu gibi bu kitapta da yine bir aile babasının ailesi için kanını satarak para kazanmasını anlatıyor içiniz burkularak okuyacağınız bir kitap daha ... Bu arada dikkatinizi çekerim ki o kadar fakirliğe rağmen yine de yarasa yemiyor bu insanlar sanırım bence yarasa yiyenlerde yine zengin artık doyumsuzluğa ulaşmış çöp insanlar.Dünyanın sonunu maalesef ki böyle insanlar getirecek :(
Zor bir hayata doğmuştur Xu Sanguan: Babası çocukken ölür, annesiyse başka bir adamla evlenip onu terk eder. Dedesi ve amcasının sahip çıkıp büyüttüğü Xu Sanguan artık şehirdeki ipek fabrikasında çalışan genç bir işçidir. Amcasını ziyaret ettiği bir gün, kan satmaya giden iki arkadaşının yardımıyla o da kanını satar. Eline geçen parayı sadece ailesi için harcaması gerektiğine inandığı için evlenmeye karar verir. Xu Yulan’la evlenir ve üç oğlu olur. Büyük oğlu Yile hakkındaki bir gerçeğin ortaya çıkmasıyla sarsılır. Kültür Devrimi, kıtlık yılları gibi zor ve toplumu altüst eden dönemlerde ne zaman başı sıkışsa bir kuyudan su çeker gibi damarlarından kan çektiren ve mücadeleden asla vazgeçmeyen Xu Sanguan’ın öyküsü, tüm bunların yanında yaşama dair birçok tuhaflığı da barındırır.
Kalbin tek bir atışıyla kanın tüm vücuda yayılması gibi, Yu Hua da basit fakat usta işi cümlelerle kurduğu bu olağanüstü öyküde, âdeta insan ruhunun ve yaşamın kılcal damarlarına ulaşır.
Daha önce Yaşamak adlı romanını yayımladığımız Yu Hua’nın en önemli eserlerinden Kanını Satan Adam’ı Erdem Kurtuldu Çince aslından çevirdi.
(Tanıtım Bülteninden)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Fantastik Film : Wicked Part 1
Herkese merhabalar efenim, Baş rollerde Ariana Grande'nin ve Cynthia Erivo'nun olduğu ve ilhamını Oz Büyücüsü kitabından alan daha...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...