Herkese merhabalar efenim,
Bugün haftanın iş yerinde olduğum son günü 3 gün boyunca yine evde olacağım elbette evde çalışıyor olmak daha dinlendirici oluyor benim için hafta ne çabuk bitti ağlayaraktan gülerekten bir haftayı daha devirmiş bulunuyoruz.Kardeşimin kütüphanesinden çalıp okuduğum tek günlük okumalarımdan biri de kardeşimin tavsiyesiyle Gürpınar'dan "Efsuncu Baba" oldu kendisi Türk edebiyatı okumayı pek sever en sevdiği yazarlardan biridir Gürpınar bende lisedeyken edebiyat dersleri alırken kendimi en çok Gürpınar'ın romanlarına yakın hissederdim o zamanlar sınavlara çalıştığım için pek Türk edebiyatından pek roman okuyacak zamanım yoktu biraz üniversitede kütüphaneden gözüme çarptıkça alıp okuyordum ondan sonra zaten çalışma hayatımda iyiden iyeye Asya edebiyatına sardım.
Dil bakımından günümüz Türkçesiyle yazılmış olmasına rağmen içinde ağız olayından ve realistlikten dolayı Ermenilerin konuşma tarzıyla yazılan bazı kısımları var onları okuması çok zor oldu benim için ayrıca bazı sözcükler olduğu gibi bırakılmış özgünlüğü de çok fazla bozmamak için sayfanın aşağısına kelimenin anlamı yazılmış ama bu da benim için akıcılığı çok bozdu o yüzden okurken çok fazla keyif vermedi bana Allahtan çok kısa bir romandı o yüzden daha fazla uzamadan olay anlatılmak istenen mesaja bağlanıp bitirildi.
Efsuncu Baba büyüyle, simyayla, tılsımla uğraşan; define aramak, madeni altına çevirmek, yıldıznamelerden âlemin sırrını çözmek gibi heveslere kapılmış bir zat-ı muhteremdir. Onun dünyasını batıl inançları şekillendirir, her adımını bu hurafelere göre atar. Eline yeni bir kitap geçer, İstanbul’un bütün defineleri şifreli halde bildirilmiştir bu kitapta. Defineye ulaşmak için tılsımı kaldırması gerekir, bu da Binbirdirek’teki anahtarı ve kendisine yardımcı olacak insan suretinde iki meleği bulmasına bağlıdır. Böylece Kirkor ve Agop’la tanışırız. Karın tokluğuna çalışan, ortaoyunundan fırlama bu iki komik tip Efsuncu Baba’nın karısı ve kızıyla yaşadığı konağa taşınır. Entrika giderek tüm aileyi sarar.