22 Mart 2021 Pazartesi

Anime : Satsuriku no Tenshi

Herkese merhabalar efenim,

Bugün izin günüm evde pineklerken telefonuma baktığımda banka hesabıma para yattığı bildirisi geldi baktım tarihe daha maaşın yatmasına var nerden geldi bu para diye düşünürken Google hesabından 0,84 kuruş civarlarında 3 kere para gönderdiğini gördüm o zaman anladım ki bu blogtan kazandığım ilk para ! 

8 yıldır her gün bu blogu yazıyorum toplamda 1937 tane içerik yazmışım bugüne kadar animelerden tutun,youtube videolarına kadar içerik girdim ama hiç bu işten para kazanacağım aklıma gelmemişti.Benim için hobi ve içine ferahlatma yeri aslında daha çok izlediğim,gördüğüm ya da deneyimlediğim her şeyi burada arşivleme ihtiyacından geliyor.1 Tl bile olmayan bu ödeme beni inanılmaz motive etti inanın bana :) 

Bugünün postunda uzun zamandan sonra canım anime izlemek istediği için araştırıp bulduğum ama uzun aralıklarla izlediğim "Satsuriku no Tenshi " animesi var.Toplamda 16 bölüm olan bu anime gizem,korku kategorisinde diyebiliriz.Başlar da çok güzel ve gizemli bir şekilde başlamış olsa da yaklaşık bi 6-7 bölümden sonra beni çok fazla sarmadı o yüzden biraz ara vermiştim animeyi izlemeye bugün de artık bitireyim şu animeyi diye başına oturup sabahtan izleyip bitirdim.Sonu yine beni öyle çok fazla tatmin etmedi elbette ama bu tarz tek mekanda geçen animeleri seviyorum :)

13 yaşındaki Rachel uyandığında kendini terk edilmiş bir binanın zemin katında tutsak kalmış olarak bulur. Hiçbir anısı olmadan veya nerede olduğu hakkında hiçbir fikri olmadan sersemlemiş ve kayıp bir halde binada dolaşmaktadır. Arayışında bandajlarla sarılı olan bir adamla karşılaşır. Adam kendini Zack olarak tanıtır ve Azrail'inki gibi bir orak kullanmaktadır. Aralarında tuhaf, çılgın sözlerle güçlenen garip bir bağ vardır. İkisi bu garip binada tutsaklar ve kaderin neden onları buraya koyduğunu bilmiyorlar. Ama bir çıkış yolu bulabilmek için can havli ile çalışacaklar.

19 Mart 2021 Cuma

Müzik : LP - Other People

Herkese merhabalar efenim,

Bugün İzmir de yağmurlu ve soğuk bir güne uyandık umarım bugün de biran önce biter de evime gidebilirim çok fazla karın ağrımda var ayaklarımdan biraz su da aldım daha çok ağrayacak gibi duruyor.Nisan ayı ile birlikte daha güneşli ve güzel havalarla birlikte daha güzel günler görmek istiyorum artık bence bu kış da artık miladını doldurdu.

Bugün bu havaya yakışır şu sıralar dinlemeyi de çok sevdiğim bir LP şarkısı yayınlamak istedim müzik postunda.Klibini öyle aman aman beğenmesem de şarkı gerçekten çok güzel ve bu tür yağmurlu havalara çok iyi gittiğini düşünüyorum  ... :)

17 Mart 2021 Çarşamba

Romantik Komedi Film : Trade Your Love

 Herkese merhabalar efenim,

İzin günümde öyle yeni başlayan Kore dizilerine bakarken bu Kore filmine denk geldim hiç daha önce görmedim bu filmi zaten tanınan öyle çok ünlü bir oyuncu da yok senaryoda acayip klişe gelince kimse sallamamış filmi demek ki ama film ne kadar da klişe başlasa da farklı bir sonla bitiyor hem izleyicinin hevesini kursağında bırakıyor hem de "niye çektiniz ulan o zaman bu filmi" diyor insan.Bence film daha çok dizilerde gerçekleşen bu "zorla evlenmişler sonra birbirlerine aşık olmuşlar" klişesini gerçek hayatta nasıl olurdu diye düşünüp yapmışlar gibime gelirdi çünkü bence tam da böyle olurdu :D

Seong Suk'un ailesi bir havayolu işletmektedir. Seuong Suk, şirketin varisi olmak için evlenmek zorundadır. Hae Joo ise annesi ve üç abisinden evlenmesi için sürekli baskı görüyordur. Hae Joo, hayatını kendi isteğince yaşamak ister. Görücü usulü buluşmada karşılaşan ikili, istediklerini elde etmek için evlilik sözleşmesi yapmaya karar verirler.

Kitap - Wuhan Günlüğü Fang Fang

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün LGS de Bursluluk sınavından sonra yine yoğun bir gün aramalar görüşmeler devam ediyor tam gaz.Geçen yıl bugün kurumun kapasını kapatıp koronadan dolayı evlerimize çekilip online derslere başlamışız.Tam 1 yıl oldu şaka gibi resmen ve hala bu illet ile uğraşmaya devam ediyoruz.En azından artık normal hayatlarımıza yarım da olsa maske ile de olsa bir şekilde devam ediyoruz.O zamanlar hatırlıyorum da ne olacağını bilmeyerek sadece evde oturmak ne kadar zor geliyordu hepimize yıkık dökük de olsa bir şekilde yine yaşamaya hayata ve işimize tutunmaya çalışıyoruz bu pandemi resmen tüm dünyanın içinden geçti.

Asya kültürünü her zaman çok sevmişimdir özellikle de Kore ve Japonyayı ama özellikle de son zamanlarda Çin dizilerini izledikçe Çini ve o değişik Çin kültürünü de merak etmeye başlamıştım keşke bu sadece bir hobi ve merak olarak kalsaydı da Çin'nin Wuhan şehrini tanımıyor olsaydık.Çin dizileri kadar Çin edebiyatına da pandemiden sonra çok fazla merak eder oldum.Egzotik hayvanların yemek olarak satıldığı bir pazardan yayıldığı doğru bu koronanın (en azından kitapta yazdığı kadarıyla) daha önce zaten SARS virüsü gibi bir virüsle savaş içindeydi bütün Asya ülkeleri o yüzden fazlasıyla alışıklar bu duruma.Bu kitapta da Çin'nin Wuhanlı güncel yazarlarından biri olan Fang Fangîn blog yazılarından oluşan koronanın ilk çıktığı ve yayılmaya başladığı zamanları anlatan (Ocak-Şubat) zamanlarını anlatıyor.Kitabı okuyunca insan anlıyor ki "insan dünyanın her yerinde insan".Bir takım siyasi olayların bu işe bile karışması,insanların birbirini yargılaması bazı insanların ölen insanlara saygı duymadan yargı dağıtması,yine her şeyden malzeme toplayıp mizah yapan bir grup,doktorlar,bu tarz afetlerde gönüllü insanlar ... Her şey aslında bizim (Mart-Haziran) koronayı ilk ve pik zamanlarda yaşadıklarımıza benziyor.

Lu Xun Edebiyat Ödülü sahibi Çinli yazar Fang Fang (Wang Fang), tüm dünyada yüz binlerce ölüme sebep olan ve halen devam eden Covid-19 pandemisinin ortaya çıktığı Wuhan şehrinde yaşananları ilk günlerden itibaren internette yayımladığı günlükleriyle gün gün paylaşıyordu. Fang Fang'ın kentteki günlük yaşamı, sağlık sistemindeki sorunları, gıda, maske vb ihtiyaçlar için yaşanan mücadeleyi, "insanlar arasında bulaşıcı değil" diyen, gerçekleri sansürleyen siyasilerin yalanlarını anlattığı günlükleri halkın sesi olarak görüldü ve geniş yankı uyandırdı. "Tek düşmanımız virüs değil" diyen Fang Fang'ın, ölümcül salgının kaynağından yazdığı ve dünyadaki herkesin çıkaracağı derslerin olduğu günlüklerini okurlarımıza sunuyoruz.

"Tek düşmanımız virüs değil. Biz aynı zamanda kendimize düşmanız, kendi kendimizin suç ortaklarıyız. Birçok insanın ancak şimdi uyanmakta olduğu, ülkemizin ne kadar harika olduğu yönünde boş sloganlar atmanın ne kadar anlamsız olduğunu kavramaya başladığı, günlerini siyasi çalışmalar ve boş laflar ederek geçiren siyasilerin beceriksizliğini gördüğü söyleniyor."

15 Mart 2021 Pazartesi

Kore Dizisi : She Would Never Know

 Herkese merhabalar efenim,

Haraketli başlayıp haraketli biten bir haftanın sonunda bir gün izin yaptıktan sonra iş sahalarına bugün geri döndüm ama o haftanın yorgunluğunu almaya 1 gün yetmedi maalesef keşke en az 2 gün tatil yapabilsem :( Mart ayınında yarısını bitirdik az kaldık asıl sona tek tesellim bu şu sıralar yine.Havalarda umarım biran önce düzelir de biraz güzel bahar havasının tadını çıkarabiliriz belki o zaman şu iş yoğunluğunda kafamı dinlemiş hissedebilirim.

Dün bu diziyi oturup bitirdim zaten taze final yapmış bir diziydi.Genel olarak kadın ile baş rol adam arasında yaş farkı olduğu için (kadın daha yaşlı) dizi o kadar da beğenilmedi ya da ön yargı işe yaklaşıldı ama bence kadın da o kadar yaşlı sayılmazdı daha yaşlı görünen kadınları izledik biz süt gibi adamlarla :D Bu arada Rowoon da süt gibi adam mahşallah dizinin başlarında kadın bi mırın kırın yaptı o sahnelere bi sinir oldum içinden dedim " sen kim köpeksin de Rowoon gibi bir adamı tipin bulmuyorsun" :D

Hoş bir sunbae (Won Jin-A) ile onun gözü pek hoobaesi (Rowoon) arasındaki romantik ilişkiyi konu almaktadır. Yoon Song-A'nın (Won Jin-A) çalıştığı şirkette marka pazarlamacısı olarak çalışan Chae Hyun-Seung, Oldukça yakışıklı, çekici ve sevimli birisidir. 

14 Mart 2021 Pazar

Kitap - Kitaptansöze Kitap Kulübü ile Mart Ayı Berci Kristin Çöp Masalları Latife Tekin

 Herkese merhabalar efenim,

Blog yazmayalı sanki yıllar olmuş gibi hissediyorum ama sanırım alt tarafı 3-4 gün falan oldu.Bu geçtiğimiz 3-4 gün içinde inanılmaz bir yoğunluğum vardı bilgisayarımın başına dahi oturmadım o şekilde düşünün bursluluk sınavı zamanları maalesef ki hep böyle oluyor ama nihayet iki tarafında bursluluk zamanı bitti ve yarı gazi bir halde tamamladık nihayet bundan sonrası artık sınava 2-3 ay kala muhabbetleri ve yeni yıla kayıt alma çabaları içinde geçecek diye düşünüyorum.İş yoğunluğu elbette Hazirana kadar devam edecektir.Boş zamanlarım oldukça kitap okuma kulüplerinin (2 tane) kitaplarını okumaya çabalıyorum.Mart ayında Kitaptansöze grubuyla okuduğumuz ikinci kitap daha önce üniversitede iken kütüphaneden alıp okuduğum "Sevgili Arsız Ölüm" kitabı ile tanıştığım Latife Tekinin "Berci Kristin Çöp Masalları " oldu.Daha önceki postumda da belirtmiştim ben Latife Tekin'i çok merakla okumak istememe rağmen büyük bir hayal kırıklığına uğramıştım çünkü kitabını okuyamamıştım dili bana bi tuhaf gelmişti ve olayların akışına kafam basmamıştı kitabın beni çok yorduğunu düşünmüştüm ve kitabın sonunu zor getirmiştim.Yıllar sonra bu kulüp vasıtasıyla yazarın başka bir kitabına bir şans daha verdim ama kitap kısacık olmasına rağmen yine araya başka kitaplar ala ala çok zor bir şekilde bitirdim.

Bir kış gecesinde, gündüzleri kocaman tenekelerin şehrin çöpünü getirip boşalttıkları bir tepenin üstüne, çöp yığınlarından az uzağa, fener ışığında,sekiz kondu kuruldu. Sabah konduların üstüne yılın ilk karı düştü.

Bu sözlerle başlıyor Latife Tekin’in ikinci romanı Berci Kristin Çöp Masalları ve sanayi mahallesiyle geniş bir alana yayılmış çöp sahası arasında bitiveren bir gecekondu mahallesinin hikâyesini dillendiriyor. Bir yanda kırsaldan kente göç ettiği halde eski gelenek ve göreneklerine, söylencelerine tutunanları gözler önüne seren bu kültleşmiş roman, bir yanda da hayatta kalmak, şehre uyum sağlamak, fırsatlardan yararlanmak için yabancılaşanları, yıpranıp yozlaşanları anlatıyor. Hem de büyülü hikâyelerle, ağıtlarla, mânilerle ve tekerlemelerle örülmüş olağanüstü bir üslup, sakınmasız bir göz ve sımsıcak bir şefkatle.

İlk kez 1984 yılında yayımlanan Berci Kristin Çöp Masalları, edebiyat dünyasında büyük yankı uyandırmış, kısa sürede pek çok dile çevrilmiş ve uluslararası bir beğeniyle karşılanmıştı. Muazzam bir hayal gücü, dil ustalığı ve duyarlılığın ürünü olan bu benzersiz metin, Latife Tekin’in başyapıtlarından biri sayılıyor.

9 Mart 2021 Salı

Kitap - Mesleğim Yazarlık Haruki Murakami

 Herkese merhabalar efenim,

Mart ayını "kadın" teması üzerinden tamamlamak istiyordum ama araya başka yazarlar,kitaplar ve konular girecekti elbette.Bu kitapta onlardan biri oldu okuduğum ana kitaplardan birinde sıkılınca kitabı okumamazlık yapmak ya da yarım bırakmak yerine o kitapta her gün bi 10 sayfa ya da bölümlere ayrılıyorsa bölüm bölüm okuyup bitirmeye araya da başka kitaplar almaya çalışıyorum ki hem 2 kitabı daha kısa bir süreye sığdırmış oluyorum hem de hiç bir kitabı yarım bırakmamış oluyorum böyle bir yöntem buldum kendi kendime :D 

Araya aldığım kitapta asla ne yazarsa yazsın sıkılmayacağımı bildiğim Murakami kitabı elbette.Gerçi kendisinin romanlarını daha çok seviyorum ama bu kendisinden okuduğum 2.deneme kitabı ilkinde daha çok "koşma" tutkusunu anlattığı için bu kitap kadar çok şey öğrenememiştim aslında yazarlığının arka planına dahil.Yine de iki kitaptaki bilgileri kafamda birleştirince Murakaminin nasıl bir yazar olduğu ve yazarlık yolculuğuna dair şeyler daha net oturdu diyebilirim.Kendisini hiç bir zaman tam bir yazar olarak görmemesi,yazım tarzından dolayı Japonların alışıldık sınırları dışına çıktığı için çok fazla eleştiri alması ... bunları okuyunca inanamadım resmen.Ben gözümde Murakamiyi inanılmaz yücelettim 20 yıldır düzenli bir okuyucuyum şu zamana kadar çok fazla kitap okumuşumdur ama "benim favori yazarım" dediğim tek yazar Murakami oldu bu zamana kadar.Adamın kitapları ne kadar pahalı ya da kalın olsa da alıp okudum hem de o kalın kalın kitapları çok hızlı bir sürede okudum.Bence kendine has bir tarzı var Murakaminin evet belki bir çok insanın beğenmeyeceği bir tarz olabilir (en başta da kardeşim hiç beğenmiyor ) ama benim için mükemmel bence.Her kitabını ayrı ayrı seviyorum.Bu zamana kadar okumadığım sadece "Zemberekkuşunun Güncesi" adlı kitabı kaldı o da cidden çok pahalı uygun bir fiyata bir yerlerde bulduğum zaman mutlaka almayı istiyorum.Umarım Murakami yazmaya devam eder de biz daha çok kitaplarını okuruz :)

Roman yazmak yüreğinizdeki karanlığın dibine dek inmektir.

Yalnız yapılan bir iş olduğunu söylemek sıradan bir ifade olur ama roman yazmak –özellikle de uzun bir roman yazmak- gerçekten de yalnız yapılan bir iştir. Bazen derin bir kuyunun dibinde tek başıma oturuyormuşum gibi bir hisse kapılırım. Ne kimse yardım edebilir bana, ne de biri çıkıp “Bugün iyi iş çıkardın” diyerek sırtımı sıvazlar. Neticede ortaya koyduğum eser birileri tarafından (elbette iyi olmuşsa) övülebilir ama kimse roman yazma işinin kendisini değerlendirmez. Bu, yazarın tek başına sessizce sırtlanacağı bir yüktür. Yaşayan en büyük edebiyatçılardan biri olan Haruki Murakami’den bir meslek olarak “yazarlık”... Tüm yazma heveslilerine ilham verecek tespitlerle dolu, “yazma dersleri” olarak da okunabilecek bir metin. 

Gerilim Filmi : The Substance

 Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...