30 Haziran 2014 Pazartesi

Maydanoz Time:Dizi-I Need Romance

Herkese Temmuz ayının ilk gününden merhaba!Keşke hemen Ağustos gelse diyorum...Nereyi kazanacağım açıklansa da şu üniversite işlerim hallolsa da gezmelere gitsek artık.Tek gezme tesellim yarın kızlarla Aynı Yıldızın Altında filmine gidicek olmamız ayrıca çok özledim canlarımı ühühü duygulancam bak şimdi eve tıkılı kalmak hiç bana göre değil hele de hava böyle güzelken ... Neyse biz gelelim taslaklarda sürünmekten can vermeye yaklaşmış bir Kore dizisine daha I Need Romance yani Romantizme ihtiyacım var acaba kimin yok ki? Kusura bakma da dizide ki kızda buldu bunuyor ayrıca senin romantizme değil resmen cinselliğe ihtiyacın var.İkisi farklı şeyler lütfen karıştırmayalım! Evet Kore sınırlarını oldukça aşan bir dizi diyebiliriz bir çok kişi eminim izlememiştir çünkü öyle çok büyük etkiler yaratan çok izlenesi bir dizi değil tek farkı dediğim gibi Koreliler de cinsellik televizyonda çok gösterilen bir şey değil hatta ve hatta öpüşmeyi dahi beceremeyen insancıklar (diyene bakın ben çok profösyenelim ya zaten saplıkta master yapmak üzereyim) anlayacağınız bol sevişme sahneli hatta bazı sahneleri ve diyalogları cidden çok aşırı olsada Amerikan filmlerinde ki kadar da değil elbette bizde ki RTürk izin vermez tabi böyle sahnelere onların RTürk'ün mezhebi biraz daha genişmiş herhalde.Aslında pek bilinmez bu dizi diyorum ama Kore'de pek sevilmiş olacak ki I Need Romance 2 ve 3 çekildi konu aynı ama oyuncular değişik sadece aynı konu hakkında 3 çift izlemiş oluyoruz yani hep aynı şeyler oluyor falan ben 2 yi de izledim de şimdi pek hatırlamıyorum ilk göz ağrısı diye 1 i yazmayı münasip gördüm zaten dediğim gibi birbirinin aynısı aslında daha çok aldatma üzerine kurulu ilki ayrıca başroldeki çift gerçekten çok tatlı hele de kız gözleri yanakları fora :)

Konusu:30'lu yaşlarındaki kariyer sahibi başarılı şehir kadınlarının evlilik, romantizim ve aile hayatı gibi kavramlara bakış açılarını, kavramlarla olan ilişkilerini konu alan başarılı bir romantik komedi dizisi.





Maydanoz Time:Film-Pulp Faction

Tırım tırım tıss tıss....Herkese tekrardan merhabalar...Evet dün de ondan önce ki günde ısrarla söylediğim gibi şu sıra klasik olan ama ben bu yaşıma kadar (19) izleyemediğim için büyük vicdan azabı çekiyordum ve bunun için kışın yazın izlenecek bir film listesi yapmıştım IMBD 'de 5.sırada olan ve adını çokta duyduğum elini sallasan bir ünlüye çarpan film olan Pulp Faction'ı yani Ucuz Roman'ı nihayet izledim ama ne izlemek...Bu ne la? Kültmüş bırak pabucumun kültü...Bu filmden kısa film bile olmaz hiç kusura bakmayın.1994 yapımı yani öyle sinema imkanları da çok zor değil ki zor olsa ne olur senaryoda iş yok ki bence Roger Avary yazmış senaryoyu yönetmeni ise Quentin Tarantino (duymadıysanız cidden çok cahilsiniz) kıs kıs :) Şaka bi yana en iyi orijinal senaryo oscarı ödülü almış ortada ne konu var ne kurgu pırt pabucumun oscarı cidden bu filme oscar vermişlerse yani artık...Neyse filmi yerin dibine soktuktan sonra (!) gelelim filmi izlerken aldığım notlara...

Film başlar başlamaz daha ilk sahnelerde hamburger reklamları yaptıklar yuhh dedim resmen Truman' de ki şu sürekli reklam yapan rolcülere benzediler.(izleyen hemen anladı.) Bence çok vasat bir şey bu...

Bol bol uyuşturcu çeken adamlar gördük krizler gördük aman aman ...

Tek sevdiğim sahne adamla kadının dans ettikleri sahneydi danslarına bayıldım resmen birbirinden bağımsız iki insan ancak bu kadar saçma cool dans edebilirlerdi.Yüzlerinde ne bir ifade ne bir gülümseme moron moron dans edildiğini ben bunlarda gördüm cool olucaz diye bi taraflarını yırtmış oyuncular resmen...

Tek sevdiğim ve not aldığım replik:
-Şimdi izin verirsen eve gidip bir kalp krizi geçiricem!

Kısaca filmdeki tarzla söylemem gerekirse:''Bu lanet olası filmden hiç bir bok anlamadım adamım,işe yaramaz bombok bir film...'' Kısaca izlemeseniz de olur eğer bu filmi beğenen bir insan evladı varsa gelsin ve beni ikna etsin ...




Adam mı döviyon dans mı ediyon adamım?



29 Haziran 2014 Pazar

Maydanoz Time:Kitap-Elveda Demek İçin 3 Hafta-C.J Box

Orucumu açtım hayırlısıyla geldim nırı nırı bir sabah bir akşam postu oldu resmen şimdilik 2 öğün bakalım belki kırmızı halı falanda yazarsam günde sıkıntıdan 3 öğün post hazırlayacağım herhalde...Yeni bir kitap postuyla tekrardan beraberiz benim için bu yaz tatili dizi+film+kitap+gezme 4 lüsü ile geçicez gibi tabi daha çok film+kitap ile götürüyorum şu sıra daha önce kitabını hiç okumadığım ve adını duymadığım bir yazar C.J Box ama arka kapak yazısında tanıdık isimlerin kitap ve yazar hakkında övgülerini görünce hmm bi başlayalım o zaman belki bir ön yargımı daha kırmış olurum didim ve başladım okumaya..Biliyorsunuz mu bilmem ama ben kitap okurken ya da film izlerken notlar alırım yani o an o şeyle ilgili aklıma ne gelirse ya da çok beğendiğim bir sözü yazarım hemen unutmamak için hele de taslaklarda uzun süre dolaşan bir kitap ya da filmse araya bir sürü şey giriyor ve aynı hislere sahip olamıyorum geri dönüp baktığımda o yüzden anlık hisleri yazmak en iyisi...O zaman kitapla ilgili benim notlarım aynen şöyle...

Eğer çocuğum olmasaydı eşiminde onayıyla elbette bende bir çocuk evlat edinmeyi düşünürdüm bu zor kararı verdikten sonra bir de evlat edindiğim çocuğu onu terk eden pislik ailesi geri almaya çalışsaydı ne yapardım inanın bilemiyorum bu arada kitabın konusunu da anlatmış bulundum :) Kitabı okurken yer yer içime sıkıntılar basmadı değil hani çünkü arka kapak yazısı ile resimde de gördüğünüz gibi ön kapağı asıl konudan oldukça uzakta diyebiliriz ha tavsiye ediyor muyum mutlaka okumanız lazım diyor muyum? Hayırr... Yani okumasanız da olur ve çok sevdiğim yazarlarda ya kitaptan anlamıyorlar ya da o yorumları zorla yapmışlar diyebilirim...

Maydanoz Time:Ben-İzmir Özdere Kampı 2

Yatcaz şimdi nırımm napcaz şimdi nırımmm...Herkese merhabalar efenim..Yok böyle şarkı türkü söylediğime bakmayın aslında bugün pekte güzel uyanmadım kardişler kötü bir rüya gördüm üstüne bir de oruçluyum ağlamak acaba orucu bozuyor muydu ? Yok ya niye bozsun kan mı bu? Neyse ağzım dilim kurudu su da içemiyoz (büyük nimet vallahi) en iyisi kalkıp bilgisayara oturup biraz pazar postlarını yazayım dedim evet şu aralar oldukça yoğun kitap okuyor ve bu zamana kadar izleyemediğim klasik filmleri izliyorum ki üniversite ortamında çok cahilsin keşke ölsenlerle karşılaşmayalım öyle değil mi? :) O yüzden bu haftalarda günde 2 post birden yapmaya karar verdim ki 1 tanesi büyük olasılık kitap ve film postu olucak ... Neyse biz gelelim bu postumuza evet dün de ondan önceki günde ballandıra ballandıra altını çize çize söylediğim gibi denize gittik böyle anlatınca şimdi hayatında hiç mi deniz yüzü görmedin a be kızım bu ne görgüsüzlük diyor olabilirsiniz ama siz de tam 2 yıl sınavlarla boğuş ki geçen yaz da deniz yüzünü pek göremedik daha çok depresyonlarla ve kusmalarla geçirdiğim için dün benim için bildiğiniz nimetten bir gündü o yüzden bırakın ballandıra şallandıra anlatayım... İzmir'de aslında Öz dere kampına 2.kez gidişimiz geçen anaa şimdi hatırladım bak geçen sene de gitmiştik ama ne ara gittik ben denize girip rahatça tatil yapabildim mi pek bilmiyorum genelinde ya ağlamışımdır ya da yatıp uyumuşumdur biliyorsunuz uyuma hali gerçeklerden bir kaçıştır... Neyse mutlu zamanlara dönelim hemen biz siz daha fazla daraltmadan...

Kampa giderken güneş yüzünü bi gösteriyor bi göstermiyordu açıkçası İzmir güneşi biraz oynak her an ne olacağı belli olmaz araba da bol bol Lana dinleyip dışarıyı seyrettim ki bu benim içinde tatil sayılırdı uzun yolculukları severim (uzun dediğim 12-13 saat deil elbette) rahat 1 2 saat gider bende :) Neyse yeşillik çayır çimen derken bu evleri gördüm.Açıkçası ben ev manzarasına bayılıyorum hele de araba giderken bakmaya..Bu evler oldukça ilginçti aslında hepsi beyaza boyanmış ve dağ şeklinde sıralanmışlardı yanlarında yöresinde başka dağınık evler hiç yoktu sanırım prafabrik evler çektiğim resim araba hareket ettiğinden biraz bulanık görünse de aslında oldukça güzel bir manzara resmiydi vallahi evler şairi olasım geldi.(Behçet Necatigil) ...

Lipton Ice Tea içiyorum feraglıyorum iihihi :) Evet şu sıra sardığım tek içecek diyebilirim normalde soğuk çay da neymiş sıcacık ince bellisi varken derdim ama ön yargıları kırmaya bayılıyorum yine haksız çıktım şeftalili soğuk çayın tadı hiçte fena değil ayrıca asitli içecekleri bıraktığım için güzel bir tercih oluyor...



Bu çiçeklere bayılıyorum Kore dizilerinde hep görürdüm böyle pembiş pembiş çiçekleri yolları dökülünce her yer pembe çiçek bahçesi gibi olurdu kampta bunları görünce öyle sevindim kiş hemen resim çektirdik :)

Öğle yemeğimiz kumru ve ayran oldu.İzmir'e geldim geleli hiç kumru yememiştim açıkçası ama burda ki biraz vasattı aslında asıl kumru yeme hayallerim Çeşme'ye kaldı hayırlısıyla bi kazanırsam İzmir'i bakalım gezecek daha çok vaktimiz olacak...

Bu arada da kardeşim muzurluklar yaparken kola şişesini Micheal Jackson gibi durdurunca bunu iyiden iyiye oyuna dönüştürdük ve yemeklerimizi yerken ailece de baya eğlendik...

Kumru dişimizin kavuğuna dahi yetmeyine ehh o zaman biraz midye dolma yiyelim dedik tabağı 5 Tl'den ben ilk kez olmak üzere hepimiz tadına baktık amann o sümük şeyi nasıl yiyorlar derdim eskiden ama limon sıkınca ve dolma ile birlikte tadı hemen kayboluyor ve hiçte midemi bulandırmadı açıkçası hatta bayıldığımı dahi söyleyebilirim bir ön yargımı daha kırdım bu arada...

Kardeşim yine muzurluklar peşinde :)

Ve yemekten sonra dondurma zamanı ehh ben illa yeni bir şeyler deneyeceğim ya bildiğimden sevdiğimden vazgeçip Magnum'un 25.yıl için özel yaptığı Ganache ve Chılı soslu dışı gri içi çikolatalı özel seri dondurmasından yiyeyim tadına bi bakmış olalım dedim ama ben mi denizde çok su yuttum yoksa bu dondurma cidden acı mı anlamadım ama dondurmanın tadında cidden bi gariplik vardı bi olmamış yani Magnum yerken aldığım o hazzı bu dondurma da hiç alamadım...




Kampı gezdik tozduk voleybol oynadık deniz de yüzdük ehh en sonunda akşam oldu yorulduk tabi eve gitmeden akşam yemeğini de burada yiyelim de evde yemek hazırlamak zorunda bırakmayın deyince annem nerde ne yesek telaşına düştük ve ızgaralardan çok hafif yemekler yiyebileceğimiz Manolya Restoran'a gittik benim seçimim zeytinyağlı enginar (bayıldım) mantar salatası ve mercimek çorbasından yana oldu ve inanın ekmeksiz rahat doydum sanırım öğle yemeğinin verdiği rahavette halen üzerimdeydi.

Son olarak çay içilen yere gittik sizde de bir aile adeti midir pek bilemem de biz de yemekten sonra mutlaka çay içilir hele de böyle şelaleli köprülü gibi güzel bir manzara da çay içmek oldukça güzel oldu.


Son olarak benden  2 kare evet daha umduğum kiloyu veremediğim için yanaklara fora gördüğünüz gibi ama bu işler yavaş yavaş aslında bu yaz için planlarımda spor salonuna gidip göbeği dümdüz etmek vardı ama ramzana şu sınav sonuçlarının açıklanması falan derken iyice hayaller suya düştü ayrıca Ağustos ayında ya da Ramazan bittikten 1 ya da 2 gün sonra falan Amasya'ya gidebilirmişiz tabi ben İzmir'i kazanırsam eğer başka bir yeri kazanırsam orayı gezmeye gideriz elbette evet şimdilik bu kadar bugün içinde daha sonra 2.postta görüşmek üzere ! XOXO

28 Haziran 2014 Cumartesi

Maydanoz Time:Dizi-Marry Him If You Dare

Herkese tekrardan merhabalar efenim bugünümü 2 film 1 kitapla geçirdim diyebilirim evet çok zor şartlarda oruç tutuyorum :) Ama olsun sonuçta sevap sevaptır öyle değil mi? Neyse bu konuları girmeyeceğim demiştim ama bak klavyemi tutamaz oldum yine :) Neyse bugün yine Kore dizilerinden devam ediyoruz bu kış Kore dizilerine o kadar sarmışım ki peşpeşe peşpeşe göndermişim vallahi dizileri araya bir şeyler girdi o bu şu derken taslaklarda bana pis pis bakıyorlardı artık şunların postunu da yapayım da artık bitsin dedim ama yok anacım bitmiyorlar izlerken 16 bölümcükler hemen bitiyorlar postlarını yapmaya gelince yok anacım bitmiyorlar haa siz diyeceksiniz ki her izlediğin diziyi de post yapmak zorunda mısın evet zorundayım vallahi iyi kötü her keşfettiğim şeyle ilgili buraya yazmak istiyorum zaten bu bloğun amacı da bu demiştim ya size baştan...Neyse gelelim dizimize Yoon Eun Hye bayılıyorum cidden Coffie Prince ve Lie To Me dizisiyle de artık resmen aşık olduğum bir Koreli güzel diyebiliriz çünkü biliyorsunuz genel de Kore kadın oyuncuları pek sevmiyorum adamlarla hiç yakıştıramıyorum onları ya bi çirkinler bi sönükler peh peh peh...
Bu dizinin oyuncularına diyecek yok hepsi de güzel,yakışıklı,yetenekli ve rollerininde hakkını vererek oynadılar ama dizi de bi eziklik bir eksiklik var senaryo bi olmamış yahu...Bu mükemmel kadroyu nasıl böyle bir yapımla harcadılar cidden anlayamıyorum kısaca izlemesenizde pek bir şey kaybetmeyeceğiniz bir dizi haa ben illa Yoon Eun Hye görcem 2 de taş adamı kesicem diyorsanız buyrun izleyin gözleriniz dizide bayram etsin ama dediğim gibi dizi de  kurgu denen bir şey yok karmakarışık ayrıca sonunu da elbette bağlayamamışlar...

Konusu:
Bir yayın istasyonunda ki çalışan insanların arasındaki sevgi ve iş yaşamlarını konu alıyor. Yayın istasyonunda bir yazar olarak çalışan bir kadın , geçmişe gidiyor ve orada kendi ile karşılaşıyor ve kendine geleceği için tavsiyeler veriyor.
Bir yapımcı, bir yazar, bir spiker ve yayın hizmetinde çalışan insanların iş ve aşk hikayesini anlatmaktadır.

Yerin Dibi Not:Yoon Eun Hye nedense bu saç modeli olmasa da bu saç rengini acayip yakıştırdım güzel dudaklı ve yanaklı kız tatlış şey! :)






Maydanoz Time:Müzik-Pharrell Williams Marilyn Monroe

Herkese merhabalar!Dün daha önce de dediğim gibi nihayet deniz,kum ve güneş yüzü görmek için kampa gittik (evet kızarmış tavuk gibi oldum ramazan ramazan) o yüzden dünün postunu yazamamıştım bu yüzden bugün hem dünün müzik postunu hem de bugünün postunu vereceğim maksat zaman geçsin (evet orucum) dün denize girdik bugün inzivaya çekildik anlayacağınız hayırlısıyla namaz kılmayı da öğreniyorum şu sıra çünkü ailecek oldukça güzel günler geçiriyoruz bunca sıkıntının ardından Allah dualarımızı yavaş yavaş kabul ediyor diyebiliriz eh Allah veriyorsa bizden de bir şey bekliyor demektir ki şükredince daha çok versin...Neyse dini işlerimi bir yana bırakırsal dünün veremediğim çok nacizane müzik postu efenime söyleyeyim pek çok sevdiğim ve bu klibinde Hogwards şapkası kılıklı renkli şapkalarıyla Chanel kolyeleri ve çırpı bacaklarına geçirdiği küçük afacan kısa şortu ve harika danslarıyla ve incecik sesi ile bu senenin benim için yükselen yıldızlarından Pharell Williams ve GİRL albümünden yepyeni bir şarkısı ve klibiyle Marilyn Monroe her zaman ki gibi müziği bi harika sözleri öyle çok mesaj içerikli olmasa da yine cinsiyetimin kadın olduğu için dua ettiğim bir klip...Bazen empatinin sınırlarını öyle bir zorluyorum ki erkek gözüyle kadına bakmaya çabalıyorum da gerçekten harika yaratıklarız be a ... Hele de kaşıyla gözüyle bazı kadınlara ben bile hem cinsi olarak hayranlıkla bakıyorum... Beyaz ten,renkli gözler,incecik kaşlar,sarı,kızıl,siyah,kumral uzun kısa havalı saçlar hele de rüzgara karşı savurduğunda saçlardan yayılan şampuan kokusu..Binlerce tür giysi seksi,rahat,şık...Ve elbette bence gerçekten kadını kadın yapan şeylerden biri topuklu ayakkabılar! Tıkır tıkır o sesi duyan erkek nasıl çıldırmaz? Ama Pharell'ın da şarkısında dediği gibi olay Different Girl olmakta yani özünle sözünle diğer kadınlardan ayrılmakta siz çaktınız kızlar...

24 Haziran 2014 Salı

Maydanoz Time:Film-Tangled

Merhaba film severler...Sınav öncesi stres atmak için izlenmiş  ve taslaklarda yazılmaya bekleyen yeni animasyon filmi ile karşınızdayım.Biliyorsunuz animasyonlarda,filmler de masalları başka versiyonlarla izleyiciye sunmak moda oldu bu da o yapımlardan biri Tangled yani Karmakarışık.Ki cidden karmakarışık aslında Rapunzel'in biraz parodi hali diyebiliriz ve oldukça iyi bir mizahı var.Küçük kardeşinizle ya da kafanız çok yorgunsa yorgunluğunuzu atmanız için izlenebilecek animasyonlar arasında bence Tangled.
Dikkat bundan sonrası spoiler içerir benden söylemesi!
Her filmde ve animasyonda olduğu gibi yine izlerken kafamda deli sorular belirdi ya onların mantıksızlığı ya da benim bilemiyorum kararı siz verin.

1-Güneş çiçeğini hadi cadı biliyor da halk nerden biliyor?

2-Çocuk saçlı nasıl doğuyor?

3-20 m boyundaki saçı bu kız nasıl yıkıyor da kurutuyor ya da hiç bir yere takılıp kırılmıyor ne güçlü saçlar özendim vallahi rahat saç reklamlarında oynar :)

4-Animasyonun mesajı:Kırılan güven bir daha geri gelmez ve annene dahi güvenme :)

5-Animasyondan sevdiğim replikler:

-Sana söyleyebileceğim tek bir şey var! Naber yavrum?!

-Seni buraya getiren bir şey var kader,alın yazısı...
-Buraya atla geldim..


Konusu:
Flynn gizemli bir kulede saklanırken, o kulede yaşayan güzel ve cesur, 20 metre uzunluğunda saçları olan Rapunzel tarafından esir alınır.
Yıllardır hapsedildiği kuleden çıkma yolları arayan Flynn'i esir alan meraklı kız, yakışıklı hırsızla bir anlaşma yapar ve alışılmadık bir maceraya yelken açar.





Kitap - Okçunun Yolu Paulo Coelho

 Herkese merhabalar efenim,  Yağmurlu bir haftasonundan merhabalar.Mayısın ortası geldi neredeyse ama Samsun da hala dolu falan yağıyor ve h...