18 Mayıs 2014 Pazar

Maydanoz Time:Film-Hachiko Bir Köpeğin Hikayesi

Herkese yeni bir günden merhabalar efenim!Dün Star Tv'de ilk defa izlediğim ve gözlerime kan oturana,başım ağrıdan patlayıncaya kadar ağladığım bir Köpek filminden bahsetmek istedim bugün sizlere.Hayvanları aslına bakarsanız pek sevmem.Yani sevmem dediğim yolda falan görsem ayy ne kadar tatlıymış buu deyip kafasını okşamam yani ne bileyim garip geliyor biraz bana...Elbette hayvanlara zarar veren birini falan görürsem o caninin canını okur o hayvancağızı kurtarırım onun elinden...O kadar kızıyorum ki hayvanlar zarar verenlere Allah'tan bu zamana kadar hiç karşıma çıkmadılar.Allah'ın yarattığı bir canlı sonuçta o da senin ne hakkın var onun canını incitmeye pislik cani!Bak nasıl sinirlendim yine :) Neyse sizin anlayacağınız aşırı bir hayvan sevgisi yoktu içimde.Hele de köpek...Bu zamana kadar sadece korkardım köpeklerden hele de sokak köpeklerinden gerçi hala korkuyorum ama bir yandan da acıyorum onlara.Soğukta karda kışta biz kaloriferli evlerimizde keyif çatarken onlar aç bilaç ordan oraya sığınacak yer arıyorlar.Elbette ince insan diyoruz hep ama bence onlar kadar kötü olan insanların olduğunu da zannetmiyorum.İnsanoğlu ihtiyacını en azından konuşarak dile getirebilir ama hayvanların böyle bir yeteneği de yok malesef.Hatta şimdi aklıma bi mimi bi hikaye de geldi.Anlatmazsam çatlarım vallahi!Sokak kadınının biri ölmüş bir gün kadın öbür dünyaya gittiğinde sevapları günahları tartılıyormuş.Kadın kesin biliyormuş zaten ben zina yaptım yerim cehennemdir biliyorsunuz ki zina en büyük günahlardan biri...Kadının cennete gidilmesine karar verilmiş kadın şaşırmış nasıl olur falan diye meleğe sormuş melekte ona yaşarken sokak köpeklerine su ve kalmış yemeklerden verdiği için cennete gitmeye hak ettiğini söylemişler.Yani kadının günahlarını yardım ettiği sokak hayvanları temizlemiş derler.Hikaye tabi bu nerden bilek biz kadının ahiret sorgusunda ne yaşadığını öyle değil mi? :)
Neyse çenem düştü yine konudan saptım sapıttım.Asıl konuya filmimize gelicek olursak film öyle acıklı ki ühühü hatırladıkça ağlayasım geliyor.Aslında Japonya'da yaşanan gerçek bir hikayeden alınmış bu film.Hachiko denilen bir köpeğin ve sahibinin hikayesinin Amerikan halini yapmışlar.Sahibine çok düşkün bir köpek öyle düşkün ki karısından kızından bile kıskanır olmuş o halleri köpeğim öyle tatlıydı ki...Sahibini her sabah tren istasyonunuz önünde bekliyor hatta sahibi bir gün öldükten sonra bile bir nokta da tam 9 yıl bekliyor ve o köpekte o nokta da ölüyor...Ahh neyse daha fazla anlatmayayım da tadı kaçmasın en iyisi siz izleyin ühühü :( Bu arada Japonya'da köpeğin bir heykelini yapıp o vefalı köpeği ölümsüzleştirmişler...





Özel olarak ekleyeceğim notlarımda olacak elbette.Bu köpek hikayesiyle köpeklere kanım daha da ısındı diyebilirim açıkçası.Bir gün elbette kendi evim olacak işte o zaman bir köpek almaya karar verdim evime.Bizim de bir hikayemiz olur belki böyle...Spor yapmaya gittiğim zaman çok tatlış bir köpek gördüm hatta dayanamadım fotoğrafını da çektim gördüğünüz gibi yanımda ki su şişesinden hemen biraz su verdim azcık içti sonra kıçını dönüp yattı güneşin anlına pek havalıydı bizim ki :) Bu arada Gaziemir Belediyesini de burdan tebrik ediyorum yani parklara köpekler için su ve kakaları içinde özel bir çöp kutusu yapmış çok ama çok hoşuma gitti vallahi.Bu dünya hepimizin ve bu dünya onlarla güzel...Hepinize iyi pazarlar diliyorum ve kocaman gülümsüyorum!

17 Mayıs 2014 Cumartesi

Maydanoz Time:Müzik-Beyonce Pretty Hurts

Herkese güzel umut dolu bir günden merhabalar efenim!Artık mutlu olalım şu içimin sıkıntısı geçsin istiyorum bu yüzden güzel bir şarkı ile hafta sonuna başlayalım istedim.Aslında bu klip ve bu postta biraz da biz kızlara yönelik olucak diyebiliriz.Beyonce yepyeni albümünden son çıkardığı şarkısı ve klibi Pretty Hurts klibini izledikçe kendimi daha iyi hissetmeye başladım.Aynaya baktığımda kendimi bazen çok ama çok çirkin buluyorum.Stresten ve boolll çikolatanın yarattığı kıpkırmızı sivilceler,kaşlarım bir garip saçlarım döküldüğü için kestirmek zorunda kaldığım için uzun saçlarımı özlüyorum ayrıca çok cılız ve çok ince telli ...Dişlerim ne kadar fırçalarsam fırçalayayım hatta karbonat komasına soksam bile bembeyaz görünmüyor çünkü diş rengi denen bir şey var ne yazık ki o da genetik bir şey benim tercihimde olan bir şey değil ayrıca burnumda pastik gibi kışın başından bu yana tam tamına 8 kilo verdiğim kiloları geri aldım ayrıca sulak alanda büyüdüğüm için baya yüzdüm küçükken bu yüzden omuzlarım çok geniş.Bi havalimanı kurulur yani omuzlarımda...Bu kötü özelliklerimin yanında bazen aynaya baktığımda çok ama çok güzel görüyorum kendimi.Yemyeşil gözlere sahibim annem babam sağolsun çokta güzel orta kalınlıkta dudaklarım var dişlerim dişlek ya da çürük değil en azından oldukça düzgün ve bakımlı hafif bir kırmızı ruj sürünce dudaklarıma oldukça da güzel görünüyor.Omuzlarım geniş olsa da ve çok kilo alsam da boyum 1.75 civarında bu yüzden uzun bacaklara sahibim nasıl giyineceğimi bilirsem bu konuyu da halledebilirim diye düşünüyorum.Saçlarım düzleştirince yine oldukça havalı duruyor.Ayrıca bu yıl sınav vakti olduğu için kilo almam oldukça normal yazın hedeflediğim gibi spor salonuna gidicem 60 olan muhteşem kiloma geri dönücem hatta bu sefer dümdüz harika bir karınada sahip olucam ve sivilcelerde denize girip tuzlu suyla buluşunca biraz da güneş görünce yüzüm ohh cillop olucak :) Anlayacağınız dünyanın en çirkin kadını olduğunu düşünmeden önce kendinizin kötü bulduğunuz yönlerini sıralayın ve onlardan nefret edin sonra güzel bulduğunuz yönleri sıralayın ve onlara aşık olun daha sonra da kötü yönlerinizi aşık olduğunuz yönlere çevirmeye çalışın.Beyonce'un şarkı da da dediği gibi ''Yüzünüzün değil ruhunuzun estetiğe ihtiyacı var.'' ... Bu yüzden kendinizi sevin unutmayın sevilmek istiyorsanız sevmeyi öğreneceksiniz ayrıca sevmekte kendini sevmekle başlar!Sizi seviyorum...XOXO...

16 Mayıs 2014 Cuma

Maydanoz Time:Kitap-Kolej Curtis Sittenfeld

Herkese merhabalar efendim...Normal de cuma günlerini çok severim bilirsiniz genel de bu tatile hazırlık gününde güzel bir canlı müzikle içinizi yaşam enerjisiyle doldurmak isterdim ama ülke bildiğiniz gibi çok karışık ve ülkede 3 günlük bir yas ilan edildi.Bize göre 3 gün içeride ölen insanların ailelerine göre bir ömür acı elbette.:Biliyorsunuz ben kötü olayları biraz olsun unutturup gönül ferahlatma içinde olma yanındayım bu bloğuda bunun için açtım.Bugünkü kitap postunda dün okuyup bitirdiğim kitap listemde olmasada daha önce bahsettiğim yeni keşfettiğim Sahaftan 2 TL gibi oldukça cukka bir fiyata almış oldum.2.el olsun bizim olsun diyenlerdenim ben açıkçası.Neyse biz gelelim kitaba.Yazarı da kitabı da daha önce hiç duymadığım önce her zaman ki gibi biraz ön yargı ile yaklaştım kitaba.Ama bu hafta bitirdiğim diğer kitaplara oranla(Sil Baştan ve Ferrasi'ni Satan Bilge)'ye göre daha heyecanlı okuduğum ve daha çok sevdiğim bir kitaptı.Lee diye Amerikan bir kızın Amerikan Kolejlerinden birin de geçen 4 yılını anlatan bir anı kitabı aslında.Lise yıllarımı özlemedim değil hani bu kitabı tekrardan okuyunca.Geçen seneki çilelerimden sonra lise hayatımın bittiğine çok seviniyorum ama zaman zaman özlemiyorda değilim hani bu post kitap postunu yanın da biraz kişisel bir post olacağa da benziyor.Yazar acaba kendi hayatını mı anlatıyor(elbette isimleri değiştirerek) yoksa kurmaca bir yapıt mı orasını pek anlayamadım ama lise yıllarında ki aşk,arkadaşlık,ders sıkıntıları(özellikle de matematikte) ilişkileri bana çok samimi geldi.Olaylar belli başlıklar altında kopuk kopuk anılar şeklinde olsa da ben oldukça beğendim okumanızı tavsiye ederim.Tabi yaş aralığı bence 14-20 arası diyorum çünkü pek size bir şey katacak bir kitap değil.Sadece biz matematikte integralle trigonometri ile uğraşırken millet x+y=2 gibi 1. ve 2.derece problemlerle uğraşmış lise hayatında ki kitapta kız onda da tökezliyor yani biz bu konuları 7. ve 8. sınıfta o da kolay konular olarak görüyorduk.Ahh ahh biz bunlara göre çok ama çok zekiyiz.Bu salak eğitim sistemini benimseyen kim kaldı ki Allah aşkına bi Kore bi biz yani...

Lise hayatımdan bahsetmişken bi 4 foto ile bir hatırlayayım size de tanıtayım dedim...

Okul mezuniyetimizden ve Geometri hocam ve Tm'den en yakın arkadaşım olan Elif'le (Biz ona Pocahontas)diyoruz çünkü eskiden saçları onun ki gibi uzun ve simsiyahtı ahh nasılda özledim onu :)Okul da en sevdiğim hocalardan biri olan ki kendisi Geometri hocamızdı(en nefret ettiğim ders nasıl bir ironi Allah'ım) gözleri burda kapalı çıktığı için biraz garip çıkmış ama çok sevimli ve hayatım boyunca unutmayacağım bana iyilikleri olan şahane mütevazi bir adamdır kendisi.Diğer yanda ki fotoğraf okulca ilk Sucuk Ekmek ve Kar Gezimiz Mersin'de nasıl bir kar gezisi olur siz tahmin edebilirsiniz artık ama arkadaşlarımla yaptığım ilk geziş olduğu için benim için oldukça önemliydi bu fotoda ordan kalan en sevdiğim resim.Benim lisede ki kız grubum 9.sınıftayken aynı sınıftaydık ben,Elif ve FatmaNur hariç hepsi sayısalcı oldu.Sağdan sola;Başak,ben,Ayşegül,Buse k. ve FatmaNur...

Bu resim de okulumuz da çok sevdiğim ve Tm'cilerin en sevdiği hocası elbette coğrafya hocamız Ahmet Hoca ve okulumuz da yapılan 3 çardaktan en orta da olanda :) Diğer resimde son sınıfta sınıf hocamız ve İngilizce hocamız (en sevdiğim 2.ders 1.ders tahmin ederseniz ki edebiyat) Meltem Hoca'nın doğum gününde sınıfta onun için hazırladığımız bir partiden.Ahh ahh 4 yıl ne çabuk gelip geçti kötü günlerin yanında çok güzel zamanlarımız da oldu.Ben özellikle 10. ve 11.sınıfta oldukça aktiftim.Kompozisyon yarışmalarımı dersiniz,okul gezilerimi dersiniz,tiyatrolar mı dersiniz...Bir daha gelmiyor o günler o yüzden kötü anlar olduğu kadar eminim güzel zamanlarda olmuştur işte sizin üzerinize düşen o güzel zamanların tadını çıkartmak hadi görüşmek üzere!!

14 Mayıs 2014 Çarşamba

Maydanoz Time:Kitap-Ferrari'sini Satan Bilge Robın Sharma

Merhabalar efendim...Bugün planımda sizlere umut dolu bir kitap tanıtımı yapmak vardı.Ama dün akşam Soma'dan gelen bir facia haberiyle içimde ki tüm hayat ışıltısı ve umut beni terk etti desem yeridir herhalde.784'e yakın emekçinin çalıştığı maden yatağında 205'e yakın kişinin cansız bedenine ulaşılmış bu sayı daha da artacağa benziyor.Umarım artmaz ve bununla teselli buluruz.Ki teselli bulduğumuz şey oldukça ironik öyle değil mi? Her şeye diyecek bir laf buluyorum da ölüm karşısında gerçekten gıkımı dahi çıkaramıyorum arkadaşlar başımı önüme eğmekten başka bir şey gelmiyor elimden duamız onlarla...
Dedikten sonra kendi konumuza zorda olsa dönmek istiyorum.Malum ateş düştüğü yeri yakıyor ve geri kalanlar hayatlarına kaldığı yerden devam ediyor.Bu yüzden biz geri kalanlar hayatın ve yaşamın değerini bilmeye gayret edelim.Bu kitapta bununla ilgili aslında.Mutlu bir hayata ulaşmanın sırlarını anlatan bir öykü aslında.Simyacı ile karşılaştırıldığında daha yerinde ve anlamlı bir hikaye gibi geldi bana.Ama benim hayatımda pek bir şey değiştirdi diyemem.Ben zaten her güne gülümseyerek başlayan,aldığım her nefes için Allah'a şükretmesini bilen bir insanım o yüzden oldukça da mutluyum.Dediğim gibi ölüm dışında hiç bir şeyi kafayı takmamayı öğrendim.Hayat gördüğünüz gibi gerçekten çok kısa ve kimsenin yarına bileti yok elbette bunu her zaman diyorum yine de demeye devam edeceğim.Hikaye bazı semboller ve anlamları üzerine kurulmuş aslında.Ben okurken daha çok Sofie'nin Dünyası aslı kitaba benzettim orada da belli bir hikaye altında iki kişi arasında geçen belli sorulara verilen cevaplar ve verilmek istenen bir mesaj vardı.
Yalnızlık Ritüeli: Her gün aynı saatlerde yalnız kalarak ruhu dinlendirmek insana iç huzur, iç sessizlik, derin iyilik hali ve sınırsız enerji gibi faydalar sağlar, günün gerginliğinin atılmasına yardımcı olur.
Fiziksel Ritüel: Bedenimizi egzersizlerle beslemek, vücudun kendi doğal canlılığına dönmesini sağlar.
Yaşam Gıdası Ritüeli: Doğal gıdalarla, taze sebze, meyve ve tahıllarla beslenmek, vücudun sağlıklı ve dinç olmasını sağlar.
Bereketli Bilgi Ritüeli: İnsan hayatı boyunca öğrenmeli ve öğrendiklerini kendisinin ve çevredekilerin iyiliğini esas alarak geliştirmelidir. Düzenli okumak bunun için en iyi yöntemdir.
Kendin Hakkında Düşünme Ritüeli: Biten her günün sonunda tüm davranışlarımızı gözden geçirmeliyiz.
Erken Uyanma Ritüeli: Normal ve sağlıklı bir insan için altı saat uyku yeterlidir. Güneşin doğuşunu izlemek, kişinin yaşam enerjisini ortaya çıkarır. Duygusal ve fiziksel canlılığını tazeler. Uykunun süresinden ziyade kalitesi önemlidir. Kesintisiz altı saatlik uyku yeterlidir.
Müzik Ritüeli: Müzik ruhun gıdasıdır. Her gün mutlaka müzik dinlemek için zaman ayırmalıyız. İnsanı motive eden en iyi araçlardan birisi müziktir.
Sözcükleri Tekrarlama Ritüeli: Kelimeler insan zihnî için güçlü etkilere sahiptirler.
Ahenkli Karakter Ritüeli: İnsanın her gün artan biçimde kendisini geliştirmesi gerekir. Yaptıklarımız alışkanlıklarımızı oluşturur. Alışkanlıklar ise hayatımızı yönlendirir.
Sadelik Ritüeli: Hayatımızın önceliklerine, önemli ve anlamlı şeylere odaklanarak yaşamımızı sadeleştirmeliyiz.
İşte bunlar kişisel başarıya ve mutluluğa,erdeme ulaşmanın yollarından bazıları.Kitabı okursanız daha fazlasına ulaşabilirsiniz.Kendini geliştirmek ve hayatını değiştirmek isteyenler için oldukça yararlı bir kitap olacağı düşüncesindeyim...

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Maydanoz Time:Müzik-Anna Kendrick When I'm Gone

Öncelikle herkese iyi hafta sonları dilerim efenim!Bu hafta sonuna (İzmir'de bir hava var ki sormayın ahaha güneş evdeyken bile içimi ısıtıyor) şöyle klibini ve şarkıyı çok beğendiğim bir Müzik postu ile başlayalım istedim.Hep Müzik Ödüllerinde Kırmızı Halı'da görüp bu Alacakaranlık'ta oynayan kız değil mi ne işi var Müzik ödüllerinde bu da mı başımıza şarkıcı oldu diye hep tırıs geçmiştim geçen Vevo'da kliplere bakarken karşıma çıktı bi izleyeyim dedim ve resmen bayıldım!Klibe de kızın yumuşak sesine de şarkının temposunada...Normalde suratsız bir kız olduğu için çok fazla sevmem Anna'yı sevmem ama burada resmen bayıldım ve bir kez daha ön yargılarımı kendi kendime parçalamış olmanın mutluluğunu yaşıyorum.Neyse gelelim klibe asıl ismi Cups olan şarkı aslında bir garson kızın mutfakta yemek yaparken bardaklarla çıkardığı ritmin üzerine kurulu ama kızı kendimle o kadar çok özdeşleştirdim ki anlatamam benim mutfakta yemek yaparken ki halim o saç tipi, üzerinde ki o salaş kirli giysiler tabi ben bundan biraz daha suratlıyım müzik dinleye dans ederek güle oynaya yemek yapıyorum(!)...Neyse bu arada klipteki ayrıntılarda benim için oldukça anlamlı gitmek istediği yerlerin karşı dolabına resimlerini asması arada bi bakması iç geçirmesi sonra Amerikan Cafelerdeki o hava ve yemekler ne bileyim çok hoşuma gidiyor işte benim keşke ben de böyle çalışsam ve bir amaç için para biriktirsem inanın çok istiyorum üniversiteye giderken eğer zamanım ve şansımda olursa seyehat paramı kendim kazanmak çok isterim neyse bugünlükte bu kadar hadin izleyelim!
h

6 Mayıs 2014 Salı

Maydanoz Time:Müzik-Lilly Allen-Air Ballon

Nerem nerem nerem nem nem ayva çiçek açmış yaz mı gelecekkk gönül bu sevdadan vazmı geçecek bana yaptıkların az mı gelecek yandım Allah yandım yandırma beni seviyorum diyee kandırma beni çik çiki çik çik...Hahaha herkese bu güzel bahar gününden merhabalar efenim!Aramızda Kalsın dizisi sağ olsun bu şarkıyı şu sıra baya söyler oldum :) Baktım mayıs ayı gelmiş çatmış hava da sımsıcak kalın kazaklarıda kaldırdık indirdik t-shirtleri ince bluzları ahh ahh...Zaman ne çabuk geçiyor be azizim!Daha dün kıçımız donuyordu sıcak yer arıyorduk kendimize şimdi...Bahar gelince beynim akıp gidiyor yahu içim kaynıyor hopbidi hopbidi oynayasım zıplayasım geliyor içimde gereksiz bir enerji oluyor ve bu enerjiyi bir yerlerden çıkaramayınca böyle durduk yere halay çekme halleri durduk yere oynama halleri içine giriyorum...Şu sınav artık bitip gitse de biz de havamızı bulsak yahu..Oynayınca dahi 1-2 dk sonra içimi huzursuzluk kaplıyor napcaz bu matematik sınavını yaww ya geçen sene gibi heyecanlanırsam off off streste stres...Neyse sizinde içinizi kıymayayım çünkü bu bir bahar postudur!Evet dün Nevruz Bayramıydı.Lastik yakıp dilek tutup üzerinden atlamak yerine bir kağıda dileğini yazıp güllerin altına gömmeyi tercih ederim.Peki yaptım mı yoo hiçte kıçımı kaldırıp uğraşmadım vallahi bu sene kazanıcam artık bir yeri ve gidicem vallahi artık içime sıkıntı bastı aaa !
Sıcak olunca beynim akıp gidiyor derken gayet ciddiydim!
Bunlarda bahçemizde açan kırmızı güzel kokulu içinde bol bol arı bulunan güller altına gömecektim dileğimi sözde ama erindim ve gömemedim!
Vee dün dondurma mevsimini Magnum'un Double Çikolatası ile açmış bulundum çok ama çok mutluyum yaşasın dondurma!
Neyse biz bu güzel bahar gününde asıl konumuz olan Lilly Allen'ın çok sevdiğim yeni şarkısı ve klibi Air Ballon'a gelelim.Lilly Allen'ı çocukluğumdan bu yana çok severim hele de Fuck You şarkısına bayılıyorum (!)...Uzun bir aradan sonra yine o tatlış stili ve sesi ile geri döndü müzik piyasasına ve yeni albümünün ilk klibi bu bahar mevsimine oldukça uymuş!Saçlarına bayıldım klipteki her hali çok tatlı ve çok güzel zaten.Kakülü yakıştırdığım nadir insanlardan o zaman hemen dinleyelim ve içimize freshliği dolduralım!!!


5 Mayıs 2014 Pazartesi

Maydanoz Time:Kitap-Sil Baştan Ken Grımwood

Merhaba yeni ve güzel bir haftaya kitapla başlamayı severler!(Sevmeyenlere de merhaba elbette Allah'ın selamını sizden esirgeyecek değilim elbette yoldaşlarım!)
Bu haftaya Kitap postu ile başlayalım.Dün daha yeni bittiği için sıcak sıcak bir kitap yorumu postu olacak yani.Benim kitap listemi takip edenler bilir(sürekli güncelleniyor) Kayboluş kitabını okuduktan sonra bu kitabı da hemen alıp okumalıyım deyip listeye yazmıştım.Tesadüfen bir sahafta gördüm hem de 6 TL gibi çok ucuz bir fiyata hemen kaptım tabi normalde bildiğiniz gibi listemdekileri almak için yazı bekleyecektim yani sınavdan sonrayı ama ucuz bir şey görünce dayanamıyorum ne yapayım cinsiyetim kız kanımda var yahu!!
Neyse onu bunu bir kenara bakacak olursak gelelim ben yorumumuma.Başta konusu Ken Grımwood'un daha önceden Kayboluş kitabında gördüğüm akıcı üslubu ve inanılmaz hayal gücü olayları bağlama yeteneği kendini favorilerim arasına sokmayı başarmıştı.Bu kitaba da baya bir merakla ve istekle başladım.Ve kitabın ortalarına doğru da gayet iyi gitti olaylar çok akıcı ve acaba nereye bağlayacak ile kitabı elimden düşüremedim sonu hakkında mantıklı bir şey de üretemiyordum açıkçası.Ki zaten yazarda sağolsun üretememiş kitap birden sapmaya uğradı olayları farklı yerlere bağlamaya çalışmış ama becerememiş onu havada kalmış ki bağladığı şeyde uzaylılar gibisinden saçma bir şeydi yani.Sonunda baya bi boşluklar bitince de okuyucunun kafasında soru işaretleri kalıyor.Yani Kayboluş'un yanında daha vasat kalmış bir kitap.Eyvallah kurgusuna adamın hayal gücüne diyecek bir şeyim yok sonuçta hayatını öldükten sonra belli bir noktadan tekrar tekrar yaşamak Allah'ım!Bana GTA hatırlattı gerçi okurken :) Ama bu kadar eleştirinin yanın da okunası bir kitap diyebilirim arada bir sıkıcı olsa da insan merakla okuyor...Neyse bu kadar spoiler yeter kendiniz okuyun belki benim atladığım mantıklı bir izah yapmıştır adam çok ince yapıyor çünkü okurken kaçırabiliyorum Kayboluş'ta öyle olmuştu çünkü...
Konusu:
Ken Grimwood'un sıradışı eseri Sil Baştan, zihninize şu soruyu kazıyor: Geçmişte yapmış olduğunuz hataları bilerek hayatınızı tekrar, tekrar ve tekrar yaşamak zorunda kalsaydınız ne yapardınız?
43 yaşındaki Jeff Winston bu şansı birkaç kez elde eder. Heyecanını yitirdiği evliliği ile geleceği olmayan işi arasında sıkışıp kalmıştır ve hiç beklenmedik bir anda ölüverir. Tekrar hayata gözlerini açtığında ise takvimler 1963 yılını göstermektedir. O sabah 18 yaşında, üniversite yatakhanesinin duvarlarına bakarak uyanır. Her şey eskisi gibidir... tek bir fark dışında: Jeff geleceği avcunun içi gibi bilmektedir. Futbol ligi final maçlarından at yarışlarına kadar kimin kazanacağını, Wall Street'te köşeyi dönmek için hangi şirketlere yatırım yapmak gerektiğini... Yalnız, bilmediği bir şey vardır: Neden hayatını sil baştan yaşamak zorundadır? Sevdiği her şeyi ve herkesi kazanıp kaybetmeye daha ne kadar devam edecektir?
Birçok dile çevrilen ve listeleri alt üst eden Sil Baştan hayatın karmaşık döngüsünü sorgularken hayal gücünüzü de sonuna kadar zorluyor.

Komedi Filmi : The Blackening

 Herkese merhabalar efenim, Benim gibi ofansif Amerika mizahını biliyor ve seviyorsanız beğeneceğiniz bir film.Çok fazla Amerika mizah kültü...