Herkese merhabalar efenim,
Bugün yeni işimde ilk günümdü.İlk güne göre oldukça haraketli geçti aslında çalışma saatleri diğer çalıştığım kurumlardan farklı.12.00-21.00 arasındayım pazartesi günleri de tatil.LGS kısmındayım ama orası da oldukça yoğun bir önceki çalıştığım kurumlara göre bir tık daha küçük genelde özel ders yoğunluklu bir kurum.Neyse ne sonuçta 4 yıldır bildiğim aktif olarak yaptığım iş çocukları da özlemişim pandemi öncesinde ki Buseye geri dönmüş gibi hissediyorum.Pandemiden sonra çalışma hayatım iyice darmadağın olmuştu mesleğimde de soğumuştum resmen pandemi de aktif olarak 1.5 yıl çalıştım 1.5 yılda evde geçirdim.İyi bi ara vermiş sayılırım bence artık o sevdiğim yoğun ama stresli olmayan iş hayatına geri dönmek istiyorum.
Bugün kitap postunda aslında Samsun Kitap Ağacı kitap kulübüne katılma kitabım olan "Unutma Bahçesi"nden bahsedecektim size.Ama kulübün toplantısı bu pazar ve ben yine katılamıyorum ve bundan sonra pazar günleri de çalıştığım için yüksek ihtimal katılamıcam.Daha önce yine kitap kulüleri vasıtasıyla Latife Tekin okumaya çabalamıştım hatırlarsanız,çabalamıştım diyorum çünkü ben bu yazarı okuyamıyorum.Okurken aşırı sıkılıyorum yine bir kitabını "okucam bu sefer" diye alıp yarıda bıraktım zaten ilk sayfasından beri bir türlü giremedim kitabın içine :/
Bir bakışı unutmak istediğimizde, büyük bir yitimi göze almak zorundayız. Ancak böyle bir yitimin neden olacağı yıkımın altından kalkabilirse insanın yeni bir yaşamı olabilir ve insan bu yeni yaşamına çok derin bir bilgiyle, kaybın bilgisiyle sahip olur.
Bir grup arkadaş, doğayla uyumlu bir yaşam arayışındaki Şeref'in önderliğinde, şehir hayatının kargaşasından, toplumsal kalıplardan uzak yepyeni bir dünya yaratmaya koyulur. Erdemli ve özgür bir yaşam peşindeki bu karakterlerin amaçladığı dünya, kötülükle, kargaşayla, günlük dayatmalarla bağlarını koparmış bir ada, bir tür cennet bahçesi olacaktır. Ancak karakterlerin yaşadığı derin çelişkiler, böyle bir yaşam biçiminin ne denli olanaklı olduğu konusunda soru işaretlerine yol açar. Bir tek romanın anlatıcısı Tebessüm bu derin çelişkilerin farkındadır. Çünkü insanların kolay kolay geçmişlerini arkalarında bırakamadıkları, "unutma isteğiyle dolanların, unutulmaya hiç de razı olmadıkları" sarsıcı gerçeğini görebilmektedir.
Unutma ve hatırlama gibi hayati önemdeki kavramları sorgulayan ve kent hayatından, toplum kurallarından uzakta, doğayla uyum içinde yeni bir yaşam tasavvuru üzerine kurulu olan Unutma Bahçesi, kolay yanıtlar vermeyi reddeden bir metin. Yayımlandığı 2004 senesinde Sedat Simavi Ödülü'ne değer görülen roman belki de en genel anlamıyla doğa ile kültür arasındaki ikiliği ve bu ikiliğin insanın derinlerinde yansıyan tezatlarını gözler önüne seriyor.