Herkese merhabalar efenim,
Mart ayını "kadın" teması üzerinden tamamlamak istiyordum ama araya başka yazarlar,kitaplar ve konular girecekti elbette.Bu kitapta onlardan biri oldu okuduğum ana kitaplardan birinde sıkılınca kitabı okumamazlık yapmak ya da yarım bırakmak yerine o kitapta her gün bi 10 sayfa ya da bölümlere ayrılıyorsa bölüm bölüm okuyup bitirmeye araya da başka kitaplar almaya çalışıyorum ki hem 2 kitabı daha kısa bir süreye sığdırmış oluyorum hem de hiç bir kitabı yarım bırakmamış oluyorum böyle bir yöntem buldum kendi kendime :D
Araya aldığım kitapta asla ne yazarsa yazsın sıkılmayacağımı bildiğim Murakami kitabı elbette.Gerçi kendisinin romanlarını daha çok seviyorum ama bu kendisinden okuduğum 2.deneme kitabı ilkinde daha çok "koşma" tutkusunu anlattığı için bu kitap kadar çok şey öğrenememiştim aslında yazarlığının arka planına dahil.Yine de iki kitaptaki bilgileri kafamda birleştirince Murakaminin nasıl bir yazar olduğu ve yazarlık yolculuğuna dair şeyler daha net oturdu diyebilirim.Kendisini hiç bir zaman tam bir yazar olarak görmemesi,yazım tarzından dolayı Japonların alışıldık sınırları dışına çıktığı için çok fazla eleştiri alması ... bunları okuyunca inanamadım resmen.Ben gözümde Murakamiyi inanılmaz yücelettim 20 yıldır düzenli bir okuyucuyum şu zamana kadar çok fazla kitap okumuşumdur ama "benim favori yazarım" dediğim tek yazar Murakami oldu bu zamana kadar.Adamın kitapları ne kadar pahalı ya da kalın olsa da alıp okudum hem de o kalın kalın kitapları çok hızlı bir sürede okudum.Bence kendine has bir tarzı var Murakaminin evet belki bir çok insanın beğenmeyeceği bir tarz olabilir (en başta da kardeşim hiç beğenmiyor ) ama benim için mükemmel bence.Her kitabını ayrı ayrı seviyorum.Bu zamana kadar okumadığım sadece "Zemberekkuşunun Güncesi" adlı kitabı kaldı o da cidden çok pahalı uygun bir fiyata bir yerlerde bulduğum zaman mutlaka almayı istiyorum.Umarım Murakami yazmaya devam eder de biz daha çok kitaplarını okuruz :)
Roman yazmak yüreğinizdeki karanlığın dibine dek inmektir.
Yalnız yapılan bir iş olduğunu söylemek sıradan bir ifade olur ama roman yazmak –özellikle de uzun bir roman yazmak- gerçekten de yalnız yapılan bir iştir. Bazen derin bir kuyunun dibinde tek başıma oturuyormuşum gibi bir hisse kapılırım. Ne kimse yardım edebilir bana, ne de biri çıkıp “Bugün iyi iş çıkardın” diyerek sırtımı sıvazlar. Neticede ortaya koyduğum eser birileri tarafından (elbette iyi olmuşsa) övülebilir ama kimse roman yazma işinin kendisini değerlendirmez. Bu, yazarın tek başına sessizce sırtlanacağı bir yüktür. Yaşayan en büyük edebiyatçılardan biri olan Haruki Murakami’den bir meslek olarak “yazarlık”... Tüm yazma heveslilerine ilham verecek tespitlerle dolu, “yazma dersleri” olarak da okunabilecek bir metin.