13 Eylül 2014 Cumartesi

Maydanoz Time:Kitap-Kurt Seyt Ve Shura Nermin Bezmen

Herkese İzmir'de son günümden merhabalar efenim...Evet yarın gidiyorum! Bugün bitmeyecekmiş gibi geliyor bana açıkçası.Dün bitirdiğim Kurt Seyt Ve Shura kitabının hemen taze taze bi postunu yapayım dedim bu arada yeni Kore dizilerini de başladım artık Balıkesir'de sıkıldıkça açar açar izlerim yurtta bilgisayar odamız var elbet ama ne zaman vaktim olur gelir size post yazarım bilemiyorum ama buraya yazmak ve post yapmak biliyorsunuz benim en büyük hobim :) Laptop alana kadar bi şekilde idare edicez artık ne yapalım :)

Açıkçası Kurt Seyt Ve Shura dizisini açıkçası bir kaç bölüm dışında malum sınav senemdi pek izleyemedim ama kadronun çok iyi seçilmiş olduğunu kitabı okuduktan sonrada söyleyebilirim.Ayrıca Mürvet rolü ile bu dönem Fahriye Evcen girecekmiş izlemeye vaktim olur mu pek bilemiyorum ama Fahriye Evcen'i de pek severim ayrıca Kıvanç ile de Farah'tan daha çok yakışıyorlar.Bu arada senaryo ve kitap kurgusu olarak paralel gidiyorlar ama kitap yazarın dedesi olduğu için daha çok Kurt Seyt taraflı yazılmış dizi sanki daha dengeli kurmuş.

Konusu:Edebiyat dünyasına 'Uyandıran Aşk' isimli şiir kitabı ile adım atmış olan Nermin Bezmen, bu kez Çarlık Rusyasının debdebeli yaşantısından Bolşevik ihtilali ile İstanbul'a sürüklenen hayatları anlatıyor. 1892'nin Yalta'sından St. Petersburg'un saltanat günlerine Karpatlar cephesinden ihtilalin cehennemine ve nihayet işgal altındaki İstanbul'a, 1920'lerin Pera'sına, macera dolu bir yolculuk yapacaksınız. Onlarla beraber politikaların, troykaların sihirli alemini, ihtilalin acımasızlığını, parçalanmış Osmanlı İmparatorluğunun son günlerini yaşayacaksınız. Kurt Seyt: Mirza Eminof'un oğlu olarak servet ve ünvanla doğmuştu. Yakışıklıydı, hırslıydı, cesurdu. Çar Nikola'nın Muhafız Alayında genç bir Üsteğmen oluşu onu bolşeviklerin ölüm listesine dahil etmişti. Kaçarken getirdiği bir taka dolusu silahı Mustafa Kemal'in Kuva-yi Milliyesine teslim ettiğinde, karşılık istemeyecek kadar gururluydu. Hayatına sıfırdan başlarken elinde kalan serveti sadece gururu ve aşkıydı. Shura: Tchaikovsky nağmelerinin romantizmi ile sarılmış karlı bir Moskova gecesinde, henüz onaltısındayken saf güzelliği, beklentisiz aşkı ile Seyit'in dünyasına girdi. Ailesinin ünvanı, serveti onun da ülkesinde kalmasına yardımcı olamadı. Sevdiği erkekle atıldığı bu macerada bir daha hiç göremeyecekleri vatanlarının, ailelerinin, artık yaşamayacakları geçmişlerinin hasretlerini birbirlerinin aşklarında dindirmeye çalıştılar. Büyük bir aşkın, harbin, ihtilalin, hasret ve hüzünlerin hikayesi ile okuyucuyu baştan sona kendine has bir tat, merak ve heyecanla sürükleyen, uzun süren araştırmaların gerçekçilikte aktarıldığı bir roman, 'Kurt Seyt ve Shura.'







Kurt Seyt : Kıvanç Tatlıtuğ


Shura:Farah Zeynep Abdullah


Petro:Birkan Sokullu


Celil:Ushan Çakır


Osman:Barış Alpaykut


Valentina:Seda Güven


Mirza Mehmet Eminof:Serdar Gökhan



12 Eylül 2014 Cuma

Maydanoz Time:Müzik-Katy Perry This Is How We Do

Herkese tekrardan merhabalar efenim...Günün 2.postu elbette geleneksel müzik postu konuğumuz yeni eğlenceli ama diğer kliplerine nazaran hikaye anlatmayan daha az emek harcanan müzikle ve sözleriyle uyumlu klibi olan Katy Perry This Is How We Do ... Klip hakkında konuşmaya pek gerek yok açıkçası her zaman ki gibi harika ve çatlak kız Katy Perry son olarak twerk yapan dondurma çok komiğime gitti ona kardeşimle iyi güldük diyebilirim gününüz günümden güzel geçsin görüşmek üzere !!! ...


Maydanoz Time:Dizi-It's Okay That's Love

Herkese güzel bir cuma gününden merhabalar efenim...Güne ilk olarak dün başladığım tahminen 16 bölümlük olan benim şu anda 8.bölümünde olduğum 2014 yapımı It's Okay That's Love Kore dizisi ile başlayalım dedim.Her şeyden önce konusu ve elbette ki başroldeki kız için izliyorum diziyi diyebilirim.Başroldeki adamı tanımıyorum ama zamanla onada alışıp sevdim diyebilirim.Dizideki kızı Pasta,The Master's Sun gibi dizilerden hatırlarsınız kızı sarışınken daha çok sevdim diyebilirim böyle daha havalı olmuş esmer hali biraz ezik gibiydi.Kız psikiyatrist olunca benim gözler parladı tabi hemen manyakların kokusunu 100 m  öteden alırım ben heheh :) Bol bol şizo,bilumum manyak gördük dizide ama şöyle bir durum var ki kızın kendisi de hasta hemde cinsellikten korkma hastalığı öpüşürken bile deliriyor kız :) Hoşlandığı adamda onu yavaş yavaş öpe öpe tedavi ediyor :) Evet o bölümler baya komikti ama işin içinde başka bir sır daha var adamın hastalığı...Şu an süper gidiyor dizi bakalım finali batırmadan bitirebilecekler mi? ...

Konusu:Jang Jae Yul, takıntı hastalığından muzdarip gizemli bir yazar ve radyo DJ'yidir. 
Ji Hae Soo ise Üniversite hastanesi psikiyatri bölümündeki ilk yılını huzur içinde geçirmektedir. Ameliyatlarla uğraşmamak için psikiyatri alanını seçmiştir.
Fakat Jang Jae Yul ile tanıştıktan sonra hayatında büyük değişiklikler meydana gelir. 

9 Eylül 2014 Salı

Maydanoz Time:Kitap-Yağmur Sonrası Sarah Jıo

Herkese yepyeni bir günden merhabalar efenim...Bugüne dün yeni bitirdiğim taptaze bir kitap postu ile başlayalım dedim.Böğürtlen Kışı kitabından sonra büyük ilgi gören Sarah Jıo'nun son olarak merak edip alıp okumak istediğim bi kitabı Mart Menekşeleri kaldı onuda bulup okursam benden mutlusu olmaz vallahi.Çünkü bu kadının dilini ve hikayelerini çok seviyorum.

Yıllar geçse de adaleti sağlamak,kaybedilen aşkı bulmak ne bileyim hep tuhaf gelmiştir bana.Zamanında hepimiz gençlikle,cahillikle hatalar yapıyoruz ama sonrasında pişman olsakta malesef kitaplarda ki gibi düzeltme imkanı bulamıyoruz.Bu kadınında 50 yıl sonra bile olsa ölmeden önce pişmanlıklarından kurtulması bana biraz hayal gücü gibi geldi hep iyiler kazanmıyor malesef gerçek hayatta mutlu sonu görmeyi herkes istiyor ama bazen bu durumda kitabın gerçekçilik hissini kaybettiriyor.Bunun dışında kitabı bir nefeste okudum resmen akıcı,doğal,kahraman bakış açısını her zaman daha çok sevmişimdir romanlarda.Bence Böğürtlen Kışı'ndan daha güzel bir aşk hikayesiydi ondan bu kadar etkilendiğimi hatırlamıyorum.Kitabı okurken film izler gibi oldum bence filmi çekilse süper olur dediğim kitaplardan oldu diyebilirim.

Konusu:II. Dünya Savaşı'nın tam ortasında yaşanan yasak aşk ve işlenen korkunç bir cinayet...
Umut tükenmiş gibi görünse de ikinci şans her zaman vardır... Ya yoksa?
Anne Calloway ne kadar çabalasa da yetmiş yıldır peşinden gelen anıları bir türlü aklından silemiyordur. Bora Bora Adası'ndan adına gelen gizemli bir mektup ise adeta kapanan yarasını yeniden açar. 

1942 yazında, II. Dünya Savaşı'nın en hararetli zamanında Bora Bora Adası'nda görev almak için orduya hemşire olarak katılan Anne, genç, güzel ve nişanlı bir kadındır. Ancak orada hiç hesap etmediği bir durumla karşılaşır. Aşk… Kalbini tutkuyla dolduran, yakışıklı asker Westry Green'e karşı koyamaz. Kısa sürede aşkları, adadaki amber çiçekleri gibi filizlenirken, sazdan çatısı olan bir bungalovun altında gizli bir dünyayı paylaşırlar. Ta ki bir gece tüyler ürperten bir cinayete şahit olana kadar... Savaş rüzgârıyla ayrı yerlere savrulan çift, bir daha asla bir araya gelemez. Peki Anne, onca sene sonra çıkagelen bu mektubun izinden gidip taşıdığı vicdan azabını sonlandırabilecek midir? 

Ya siz, araya zaman, mekân, kişiler girse de gerçek aşkın peşinden gitmeye cesaret edebilir misiniz? 
Mart Menekşeleri ile gönüllere taht kuran Sarah Jio'dan muhteşem bir başyapıt... Yağmur Sonrası ile tutkunun zaman tanımayan öyküsünü okurken, gözyaşlarınıza hâkim olamayacaksınız.


Not:Resimde gördüğünüz çikolata Portakallı Bitter Belçika Çikolatası merak edenler varsa söyleyeyim dedim.

8 Eylül 2014 Pazartesi

Maydanoz Time:Dizi-Fated To Love You

Herkese günün 2.postundan merhabalar efenim...Daha yeni bitirdiğim 2014 yapımı 20 bölümlük harika bir Kore dizisi ile sizinle birlikteyim.Aslına bakarsanız 2008 yapımı Destiny Love adlı Tayvan dizisinin 2014 yapımı Kore versiyonu diyebiliriz.Konusu ve olayları birebir aynı ama bence Kore oyuncuları ve elbette maddi imkanları ve çekimleri her zaman daha iyi.2.adam dışında daha önce tanıdığım hiç bir oyuncu olmasa da yeni yüzler tanımış ve baya baya da sevmiş oldum.Aslına bakarsanız ilk zamanlar bana biraz The Greatest Love'u hatırlattı.Daha çok adam oradaki adamı taklit ediyor gibi geldi.Kötü adam kahkahaları,kibri oldukça saçma ama komik ve sevimli tavırları...Adam kahkaha attıkça sizde güleceksiniz bana inanın.

Balıkesir'e gidene kadar nasıl günleri geçireceğimi şaşırdım vallahi.Dışarda da vakit geçiriyoruz ama ben hiç eve gitmek istemiyorum bana kalsa tüm gün dışarda olur para harcar dururum tabi benim param olmayınca öyle de olmuyor.Kitaptır,dizidir derken kendimi oyalıyorum işte.Bu diziye de iyi ki rastlamışım hem ağladım hem de bol bol gülüp,eğlendim bir dizide bulunması gereken her şey var bence.Ayrıca baştan beri adam saçlarını kestirseymiş adamı daha çok sevebilirmişim dizinin sonuna doğru kestirdi ama saçları gidince bildiğiniz taş oldu :) Başroldeki kızda aslında başta bebek gibi konuştuğu ve davrandığı için hiç sevmemiştim ama sonradan gözüm mü alıştı artık bilemiyorum sevimli gelmeye başladı.Ayrıca güzelde bir final yaptılar saçmamaları isabet olmuş.

Konusu:Lee Gun hem parası hem de birinci sınıf bir kız arkadaşı vardır. Jeon Ju'nun Lee ailesinin 9. nesilden gelen tek varisidir ki bu aile tüm erkek varislerin 30 yaşına gelmeden öldükleri bir geçmişe sahiptir. Varisin yeri için akrabaları tarafından sürekli yapılan tehditler, Lee Geon'un büyük annesi, başkan Wang, LG'ye acilen evlenmesi için baskı yapmaktadır.
LG büyük annesinin niyetini anlamaktadır ancak LG'nin balerin kız arkadaşı uluslararası bir sahnede yer almadıkça evlenip çocuk yapmaya yanaşmamaktadır. LG çaresizce kız arkadaşı ve büyük annesi arasında kalmıştır. Bir gün Se Ra sabırsızca beklediği seçmeleri geçemeyince kendine olan güveni sarsılır. LG bu durumu kendi avantajına kullanmaya karar verip büyük bir evlilik teklifi hazırlamaya başlar.
Gel gör ki kaderin başka planları vardır. Se Ra tam uçağa binecekken seçmeyi geçtiğine dair bir telefon alır. Bir kere daha evliliği erteler ve New York'a gider. Bu gelişmelerden haberi olmayan LG yapacağı teklif için hazırlanmaktadır ama başkan Park ve Choi bu skandalı çok geçmeden ona yetiştireceklerdir.
Sevdikleri için sınır tanımayan bir tatlılık gösterse de başkaları yanında rahatsız olup hemen kaba davranmaya başlayan biridir. Kendisini aniden bir skandalın içinde bulur ve defalarca tecrübesiz, "henüz" iyi kalpli bir kız olan Mi Young'u incitir. Öyle değilmiş gibi görünse de o aptal kadın için endişelenmeden duramaz.








Maydanoz Time:Müzik-GNCFEST

Herkese yepyeni bir haftadan merhabalar efenim...Dün akşam bu postu yapacaktım aslında ama içimden yapmak hiç gelmedi açıkçası çünkü o ara kıskançlıktan çatlıyordum.Bildiğiniz gibi GNCFEST bu sene sanki sırf ben gidemiyorum diye bana kıllık olsun diye en sevdiğim isimleri davet etmiş konser için.Bu sene çok süper bi çıkış yapan ve şu sıralar en sevdiğim ve dinlediğim şarkı olan Come  Get It Bae şarkısının sahibi Pharell Williams kısaca benim kara prensim :) Dünyayı Mutlu yapan adam :) Onu canlı canlı dinlemeyi pek isterdim ama şimdilik bu kliple idare edicez.Ayrıca klip çok güzel şarkının ritmi ve kızların yaptığı dans şekli çok hoş değil mi ? :)


2.Olarak ilk başlarda çakma Riri desemde zamanla şarkılarını da kırmızı halılarda ki sempatik paçozluğunuda sevdiğim kadın Rita Ora vardı.I Will Never Let You Down şarkısını şu aralar pek seviyorum.



Her yaz favori bir şarkı çıkarmayı ve dillerden düşmeyen kıvrak eğlenceli parçalar yapan tee Diyarbakır'a dahi gitmiş keşke İzmir'e gelse de gözüm kapalı gitsem dediğim bir şarkıcı Inna sahnenin 3.konuğu idi.Şu aralar pek sevdiğim Cola Song'un bir çok klibi var ama ben akustik hallerinden çok orijinal kliplerini seviyorum.


Şimdilik bu kadar oturupta dün akşam festivalde ne oldu bitti buraya yazıcam sanıyorsanız pek yanılıyorsunuz o kadar mazoşist değilim malesef.Zaten Lana Del Rey Ve Justin Timberlake konserlerinin acısı içimden gitmedi şimdi de bunlara ağlayıp üzülemem Allah bilir daha ne zaman gelirler umarım kendi paramı kazanmaya başladığım zaman gelirlerde yemem içmem biriktirir hiç acımam giderim vallahi biliyorsunuz ölmeden önce yapmak istediğim şeylerden biri çok sevdiğim dünyaca ünlü bir yabancı şarkıcıyı sahnede izlemek...

6 Eylül 2014 Cumartesi

Maydanoz Time:Kitap-Bit Palas Elif Şafak

Herkese tekrardan merhabalar efenim...Daha yeni bitirdiğim taze taze bi kitap postu yapalım dedim.Bu arada kitap yorumuna girmeden önce daha öne hiç çay fincanında puding yediniz mi? Hayır tabiki de yemediniz çünkü evde tüm beceriksizliğimle kase bulamayınca pudingi çay fincanına koydum ama böylede güzel oluyormuş benden söylemesi :)

Kitaba gelecek olursak bu zamana kadar okuduğum en ilginç ve farklı kitaptı diyebilirim.Türk yazarların romanlarını okumayı zaten çok seviyorum.Hele de Elif Şafak,Ayşe Kulin gibi kendini ispatlamaya başarmış yazarların kitaplarını benim için öncelikli kitaplar bunlar açıkçası.Sanırım burada daha çok feminist yanım ağır basıyor.

Açıkçası BitPalas bir olay öyküsünden çok durum öykülerini benziyor.Yani daha çok karakter portreleri gibi.Şafak'ın zengin dili (Osmanlıca sözcükleri çok kullanmasıyla eleştiri yağmuruna tutulsa da bence bir çok Türk yazarda bu olay var o yüzden artık hoş görülmesi lazım ) , durağan bir yapıyı anlatmasıyla yazarlık becerilerini bir kitaba akıttığı bir roman olmuş.

Okurken yazım puntosunun küçüklüğünden dolayı biraz yoruldum ve sıkıldım açıkçası.Sanki yazılar sıkıştırılmış gibi geldi bana malum 38.basım olduğundan diğer basımları belki daha farklıdır,bilemiyorum.

Romanın başını ve sonunu pek anlayamadım açıkçası.Sanki bi kopukluk varmış gibi geldi bana ya da ben tam olarak olayları birbirine bağlayamadım.Felsefik düşünceleri araya serpiştirmesi ayrıca bir çok yerde tabi ki anlayana ve bilene göndermeler yapması daha zengin kılmış romanı Elif Şafak çok zeki bir kadın yazar bence o yüzden ağır düşünceleri anlayamamış olabilirim yaşım gereği.

Okurken hep aklıma Ayaşlı Ve Kiracıları romanı geldi açıkçası.Aynı apartman içinde,aynı çatı altında yaşayan birbirinden farklı insanların sorunları,hayatları,hayata bakış açıları...Buralarda bile komşuculuk pek gelişmemişken İstanbul'da bu kadar sığ olmasına şaşırmadım doğrusu.Aslında herkes kendini tek sanıyor şu dünyada sadece kendileri çekiyor zannediyor o sıkıntıları,hayal kırıklıklarını ama bu romanda da görüyoruz ki aynı apartmanda yaşayan birbirinden habersiz insanlarda ortak umutlara,hayallere sahip olabiliyorlar.

Son olarak bol bol kahkaha attım yerlerde oldu açıkçası.Hayır komik olduğu için kahkaha atmadım.Ağlanacak halimize gülüyoruz ironisi varya hani hah işte bu kitapta bol bol onu yaşadım.Evliyalar,Hacı dedenin saçma saçma hikayeleri,çöp dökme yazıları falan Elif Şafak İstanbul'u ne kadar bilip anlatmış orasını bilemeyeceğim de Türk insanını ve tabi ki de insan çeşitlerini çok iyi anlayıp tasvir etmiş.Diğer muhteşem olaylı,kahramanlı romanlarının yanında bi tık geride kalan ama okunması gereken bir roman olduğunu düşünüyorum.

Fantastik Film : V for Vengeance

 Herkese merhabalar efenim, Bayramın ilk gününde annemler yengemlerle birlikte Amasyaya gitmişlerdi.Beni de kuzenimin evine bıraktılar.Biz d...