19 Ağustos 2020 Çarşamba

Kitap - Talebe Tara Westover

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün yine kurumda oldukça hareketli bir gün olduğu için eve gelince anca blog yazmaya zaman bulabildim.Bu arada 1 haftadır elimde süründürdüğüm kitabı da bitirmiş oldum.

"Talebe" yılın en iyi kitabı seçkilerinden biri aslında.Ayrıca 2018 Goodreads Okur Ödülü de var.Kitabı bir çok blogda da görünce elbette çok merak ettim ve indirimde yakalayınca da hemen aldım elbette.Beklediğimden çok daha farklı bir kitaptı aslında.Aşırı inançların,ailenin bir kızın hayatını nasıl etkileyebileceğini ve bir kadının isterse neler neler yapabileceğini gösteren bir "başarı hikayesi" okumuş oldum.Mormonluk diye bir mezhep olduğunu da ilk defa bu kitaptan duymuş oldum sonradan algıda seçicilik mi oldu mu bilemiyorum ama bu kelime bir çok yerde daha karşıma çıktı benim.Bizde nasıl aşırı dinci insanlar varsa bu da Hristiyanların aşırı dinci kesimlerinden ama aynı zamanda anarşik bir yapıları da olduğu için bizimkinden biraz daha farklılar.Anladığım kadarıyla mormonlar amişler gibi kendi düzenlerini kurmuşlar ve devletin her şeyine karşılar hatta hastanelerine,eğitimlerine bile.Evde eğitim alan bir kızın Cambridge'e giden hikayesi ...

Tara Westover’ın bir doğum belgesi olmadı. Okul kaydı yoktu çünkü hayatında hiçbir sınıfa ayak basmamıştı. Tıbbi dosyası yoktu çünkü babası tıp biliminden ziyade kıyamete inanıyordu. 

Çocukluğunda Mormon babasının bağnazlığa, erkek kardeşinin  şiddete teslim oluşunu izledi. Ve on altı yaşına geldiğinde Tara kendi kendini eğitmeye karar verdi. Bilgiye duyduğu açlık onu Idaho’nun dağlarından çok uzaklara, okyanusların ötesine, bir kıtadan diğerine, Harvard’dan Cambridge'e taşıdı. Neden sonra aklına şu soru düştü: “Acaba fazla mı uzağa gittim?”, “Eve dönmenin hâlâ bir yolu var mı?”

Çıktığı günden itibaren dünya çapında büyük övgü toplayan, pek çok yayın organı tarafından yılın kitabı seçilen ve şu ana dek 40 dile çevrilen Talebe bir kendini inşa öyküsü. Tara Westover, hiddetli bir sadakatle bağlandığı ailesinin, eğitim sayesinde yaşadığı değişimin ve ayrılık kederinin hikâyesini bizzat kendi hayat hikâyesini büyük yazarlara özgü bir içgörüyle anlatıyor. Yürek burkan ve umut saçan bir hikâye bu.

“Sarsıcı. . . Tara Westover’ın hayat hikâyesi sıra dışı ama kitabın merkezindeki sorular hepimize dair: Sevdiklerimiz için kendimizden ne kadar ödün verebiliriz? Büyüyebilmek için onlara ne kadar ihanet edebiliriz?”

- Vogue

“İlham verici.”

- Bill Gates

“Muhteşem.”

- Stephen Fry

“Olağanüstü.”

- Barack Obama

(Tanıtım Bülteninden)

17 Ağustos 2020 Pazartesi

Kitap - Leyla İle Mecnun Burak Aksak

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün itibariyle kurs merkezimizi yaptığımız seviye tespit sınavıyla açmış bulunduk.Ardından bir çok idari ve şube toplantılar yapıldı o kadar yoğundu ki bugün daha şimdi blog yazma fırsatım oldu.Artık bizim için sınırlı da olsa eğitim öğretim dönemi başladığı için eskisine oranla daha yoğun olacağım.

Bugün ki kitap postumuza gelicek olursak Türk televizyon tarihinde tee ben lisedeyken bile çok konuşulan ve çok sevilen bu diziden kardeşimde çok sevip hayran olunca ilgim oluşmaya başladı.Lisedeyken çıktığım çocuk bu dizinin acayip bir fanıydı onunla kötü bir şekilde ayrılınca bu diziye de acayip bi ön yargıyla yaklaşmış ve otomatik olarak izlemek istememiştim.Daha sonradan kardeşim izlediği ve sabah akşam bana övdüğü yetmezmiş gibi bir de kitabını alınca madem onun kütüphanesine dadandım bari bu kitaptan başlayayım dedim.Benim mizahi anlayışıma pek uygun bir dizi olmadığı için kardeşim kadar gülmedim.Absürd ve kara mizahı sevmeme rağmen sanırım o en baştan beri benden oluşan ön yargı yüzünden çok fazla sevemiyorum , bilemedim :/

Türk televizyon tarihinin en büyük hayran kitlesine sahip dizilerinden Leyla ile Mecnun, bu kez sevenlerinin karşısına farklı bir tür ve yepyeni bir macera ile çıkıyor. Dizinin başarılı senaristi Burak Aksak, aynı adlı kitabıyla o meşhur imkansız aşka yeni bir yorum daha katıyor. Mecnun, İsmail Abi, Erdal Bakkal, İskender, Yavuz, Aksakallı Dede ve dizinin daha nice unutulmaz ismi, yeni maceralarıyla güldürürken hüzünlendirmeye devam ediyor.


Yarım Kalan Son, Farklı Hikayeyle Tamamlanıyor


Son yıllarda Türk sinema ve televizyon dünyasına özgün kalemiyle damga vuran Burak Aksak, Leyla ile Mecnun kitabını “dizinin yarım kalan finali” olarak tanımlıyor. 2018 yılında okurlarıyla buluşan kitap, tümüyle dizideki konu ve karakterleri yansıtıyor. Ancak tamamlayıcı olmaktan çok, alternatif bir hikaye olarak gelişiyor. Bu doğrultuda kitap, diziye aşina olmayanlar için de akıcı, sürükleyici ve eksiksiz bir macera sunuyor.


Mecnun, Bu Kez Leyla’sına Kavuşabilecek mi?

Klasik Leyla vü Mecnun mesnevisinin modern ve eğlenceli bir yorumu olan Leyla ile Mecnun, komedi perdesinin ardında aslında derin ve hüzünlü bir aşk hikayesini barındırıyor. Destanlaşan mesnevinin sonunda Mecnun Leyla’sına kavuşamıyor, fakat siz yine de hazır olun; bu kez her şey değişebilir!

Dünyaya Gözlerini Aynı Anda Açan İki Aşık

Leyla ile Mecnun’un yaşamı, mesnevi versiyonunda olduğu gibi aynı gün aynı yerde doğan iki bebek olarak kesişiyor. Aradan geçen 30 küsur yılın ardından iki genç, farklı hayatlar yaşayan bireyler olarak birbiriyle karşılaşıyor. Aynı zamanda zıt denebilecek ölçüde farklı karakterler olarak tasvir ediliyor.

Leyla’yı gördüğü ilk anda aşkından çılgına dönen Mecnun, mahalledeki can dostlarının yardımıyla Leyla’sına kavuşabilmek için farklı yollara başvuruyor. Sonunda hayatlarını birleştirmek için dünyanın dışına çıkmaya kalkışan iki aşık, kim bilir daha nelerle karşılaşacak

15 Ağustos 2020 Cumartesi

Kitap - Yıldız Yukio Mişima

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün işten sizlere sesleniyorum.Yine bir pazar günü iş yerine erkenden geldim ve yapayalnızım.Allahtan klimam açık ve güzel demli bir çay içme şansına sahibim,hademe ablada mis gibi temizlik yapıp kokutmuş her yeri o yüzden keyfim oldukça yerinde.Akşamda bu kitabı okuyup bitirdim ve bol bol uyudum sanırım bi 12 saate yakın uyumuş bile olabilirim Allahtan ayağımın altındaki şişlikler biraz geçti de bugün ayakkabı giyebilir hale geldim.

Yukio Mişima'nın Can yayınlarından çıkmış olan uzun öyküsünden bahsedicem bugün sizlere.BKM'de Can yayınlarında indirim görünce dayanamayıp aldığım bir kitap oldu yoksa Ağustos ayı için bir kitap alışverişinde bulunmayı düşünmüyordum kardeşimin kitaplarından otlanmaya devam edicem bir süre ama İzmir Kitap Kulübünün Ağustos ayı kitabını almam gerektiği için 30 Tl'lik bir alışveriş yaptım BKM de uygulamadan alışveriş yapana 30 TL üstü kargo bedava oluyordu böylece 3 kitap birden aldım ve kargo parası vermeden oldukça kazançlı bir alıveriş yapmış oldum."Yıldız" okuması oldukça kolay bir yalnızlık öyküsü aslında.Bir akşamda okuyup bitirdim hatta yeni kitabıma da başladım.

Rikio gençliğinin baharında bir oyuncu. Ünlü olmaktan ve ona mektuplar gönderen, uzaktan adını haykıran hayranları olmasından görünüşte çok memnun. Kamera karşısında bir süreliğine bir başkasına dönüşen Rikio, setten uzaklaştığındaysa bir yıldız olmanın ne demek olduğunu sorgulamaya ve absürd, yüzeysel varoluşuyla yüzleşmeye başlar. Yukio Mişima’nın bir yakuza filminde rol aldıktan sonra yazdığı Yıldız, Japon edebiyatının sıra dışı yazarından şöhreti ve yabancılaşmayı anlatan çarpıcı bir hikâye.

Yıldız - Kısa Modern

Kore Dizisi : Backstreet Rookie

Herkese merhabalar efenim,

Bugün yine sabahtan beri çalıştayımız vardı.İki gün üst üste topuklu giydiğim için bugün artık ayaklarım paramparça olmuş halde geldim.Ayakkabılar yeni olmamasına ve oldukça kaliteli ayakkabılar olmasına rağmen bu kadar ayağımı parçalayacaklar hale nasıl geldiler cidden anlamadım.Yarın işe gidicem ama geçtiğimiz haftaya nazaran daha sakin bir gün olucak asıl koşturmaca 17 'sinden sonra başlayacak bizim için.

Bu arada bir yeni Kore dizisi daha bitirdim ve sizlere ondan bahsetmek istiyorum.Askerden döndükten sonra Oppamı doğru düzgün bir dizi de izleyememiştik ve bence hala izleyemiyoruz.Bu dizisi de bence oldukça vasat kaldı kendi dizi geçmişine göre oysa baş roldeki kızı da çok severim ve oldukça da yakışmışlar bu çifti böyle dandik senaryolu bir dizi de harcamaları çok yazık olmuş bence.Dizinin absürdlüğünden zaten hemen Webtoondan uyarlandığını anlamak mümkün oluyor.Ne merak uyandırıcı bir başlangıç ve iyi bir gidişat ne de tatmin edici bir final oldu dizide sırf bu ikili için izleyip bitirdim.

Dizi, 24 saat açık bir markettin, yarı zamanlı çalışanı (Kim You-Jung) ile o marketin işletmecisinin (Ji Chang-Wook) arasındaki romantik ilişkiyi konu almaktadır. Bir gün, Choi Dae-Hyun, aralarında Jung Saet-Byeol’un da bulunduğu bir grup liseli kız öğrenciye rastlar. Baş belası gibi görünen liseli kızlar, Choi Dae-Hyun’dan kendileri için marketten sigara almasını ister. Choi Dae-Hyun onlar için sigara alır. Ayrıca, Jung Saet-Byeol onun telefon numarasını alır ancak hiçbir zaman Choi Dae-Hyun’u aramaz. 4 yıl sonra, bu ikili, bir markette çalışan-patron olarak tekrar karşılaşır.

14 Ağustos 2020 Cuma

Kore Dizisi : It’s Okay to Not Be Okay

Herkese merhabalar efenim,

Bugün iş yerindeyim akşam 20.30'a kadar öğretmen çalıştayımız olacakmış ama kurumda her şey birbirine girdi yeni açıklanan haberlerle birlikte.Biz 17 Ağustos itibariyle başlıyoruz güya ama okulların açılması 21 Eylül'e ertelendi biliyorsunuz ki ne olacak ne yapacağız şu an her şey muallak bir durumda.

Bu postun asıl konusu olan Kore dizimize gelicek olursak güzel başlayıp güzel devam edip son bölümlerinde sıkıcılaşmaya başlayan ve bir çok yönden tatminsiz bırakan bir dizi oldu bence.Bu tarz kadının en az erkek kadar güçlü olduğu hatta kadının biraz da çirkefe kaçtığı dizileri izlemek acayip keyifli oluyor.Her bölüm masallara göndermeler şeklindeydi bu da çocuksu ama aynı zamanda gotik bir havada veriyordu son bölümleri haricinde kaliteli bir dizi izlediğimi düşünüyorum.

Dizi, psikiyatri bölümünde çalışan bir adam (Kim Soo-Hyun) ile popüler ama antisosyal kişilik bozukluğu olan bir kadının (Seo Ye-Ji) etrafında dönmektedir. Adamın aşka ayıracak vakti yoktur. Kadın ise aşk hakkında hiçbir şey bilmemektedir. Ancak, ikisi birbirlerini tanıdıkça yakınlaşır ve aşk sayesinde zorlukların üstesinden gelir. Kayıp ruhlarını ve kimliklerini yeniden keşfederler.

12 Ağustos 2020 Çarşamba

Gerilim Filmi : House At The End Of The Street

 Herkese merhabalar efenim,

Film izlemeyeli o kadar uzun zaman oldu ki ! Bu filmi de annemler Netflix den izlerken tesadüf eseri izlemiş oldum yoksa hala film izleyesim yoktu bu ara kendimi yine kitaplara verdiğim için kitap okumak arada da bir iki bölüm dizi izlemek dışında bir şey yapmıyorum.Bugün haftalık izin günüm bugün belki bir film daha izlerim.

Filme gelicek olursak Jennifer Lawrence'ın izlemediğim nadir filmlerinden biriydi.Sonunu tahmin edebildiğimiz tipik oldschool gerilim filmlerindendi aslında.

Yeni bir başlangıç arayan yeni boşanmış Sarah (Elisabeth Shue) ve kızı Elissa (Jennifer Lawrence), küçük, kaliteli ve kırsal bir kasabada hayallerinin evini bulur. Beklenmeyen ve açıklanamayan olaylar yaşanmaya başladığında, Sarah ve Elissa, kasabanın soğuk bir sırrın gölgesinde olduğunu keşfederler. Yıllar önce yan taraftaki evde bir kız çocuğu ailesini yataklarında uyurken öldürmüş, sonrasında kayıplara karışmış, arkada yaşayan tek kişi olarak ağabeyi Ryan (Max Thieriot)’ı bırakmıştır. Elissa, Sarah’nın karşı çıkmalarına rağmen münzevi Ryan ile bir ilişki kurmaya başlar ve onlar yakınlaştıkça, hayal ettiklerinden daha fazla gizeme sürüklenirler.

Max Thieriot and Jennifer Lawrence in House at the End of the Street (2012)

11 Ağustos 2020 Salı

Kitap - İlim Anavatanımızdır Cehalet İse Yabancı Bir Yer Metehan Tanyıldız

Herkese merhabalar efenim,

İş dünyasına kaldığım yerden devam ! Ağustosun sonuna kadar nakiller devam ettiği için hem de 17 Ağustosla birlikte yeni dönem hızlandırmasına başlayacağımız için yoğun bir hazırlık içindeyiz kurum olarak.Bende işte olmayı iş yapmayı özlemişim vallahi uzun vadeli olmasa da şöyle 1 haftalık falan tatil kaçamakları benim için dinlenmelik yeterli oluyor.Gerçi tüm yıl bu zamanın hayalini kurmuştum ya Karadeniz turu ya GAP turu falan yapmayı çok istiyordum tabi ama bu pandemi işi bütün hayallerime çomak soktu elbette neyse hayırlısıyla şu lanet hastalığı artık atlatalım da her şey eski haline dönsün lütfen ! Korkarak yaşamaktan bir hal olduk artık.

Dün bahsettiğim Destek Yayınlarının Felsefe Serisinin içinde yer alan ve İbni Rüşd'ü anlatan bu kitabı da okudum.Daha önce eğitim fakültesinde ve elbette tarih derslerinde bir çok kez adını duymuş ve kendisine hayran olmuştum.Bu kitapla da onun hakkındaki bilgilerimi biraz daha pekiştirmiş oldum.

“Kimseden daha iyi olmadığınızı anlayacak kadar mütevazı, herkesten farklı olduğunuzu kavrayacak kadar bilge olun.”

İbni Rüşd ya da dünyanın tanıdığı adıyla Averroes...

Avrupa'nın fikir mimarlarından Endülüslü Müslüman, felsefeci, astronom, hekim, psikolog, hukukçu, fizikçi, edebiyatçı ve matematikçi.

12. yüzyılda akılcılığı, hem İslam dünyasına hem de Skolastik Felsefe'nin baskıladığı Ortaçağ Avrupası'na yeniden hatırlatan, Aristo'nun metodolojisini yeniden gün yüzüne çıkartan ve eserlerini yaptığı şerhlerle çağdaşlarına kazandıran İbni Rüşd, Rönesans'ın ve Aydınlanma Çağı'nın da başlatıcısıdır.

Avrupa'da adına methiyeler düzülen İbni Rüşd, “Akıl yoluyla da Tanrı bulunabilir. Gerçeğe giden yollar farklı olsa da aynı gerçeğe ulaşılır...” diyerek, bağnazlığa, aklı bir yana iten anlayışa ve insanı dar düşünceye hapseden tüm akımlara karşı durmuştu.

Avrupa'nın “Yorumcu” unvanı verdiği İbni Rüşd, etkileri bugüne kadar süren bir anlayışın da en parlak yıldızı oldu. Ömrünü okuyarak ve yazarak geçiren bu büyük filozof, “Gerçek, gerçeğe zıt olamaz...” diyor, insanın “aklını kullanmasının” sadece bir tercih değil, aynı zamanda görev olduğunu savunuyordu.

 

Kitap - Okçunun Yolu Paulo Coelho

 Herkese merhabalar efenim,  Yağmurlu bir haftasonundan merhabalar.Mayısın ortası geldi neredeyse ama Samsun da hala dolu falan yağıyor ve h...