31 Ağustos 2020 Pazartesi

Komedi Filmi : Zengo

 Herkese merhabalar efenim,

Eylül ayına hem şöyle yıllık izinle (1 haftalık) giriş yapalım hemde şöyle eğlenceli kafa boşaltmalık bir filmle izleyelim dedim.Aslında beklediğimden daha sıkıcı bir filmdi ama yine de komedi alanında hele de baş rolde kadın oyuncuların olduğu filmleri kaçırmamaya çalışıyorum , izliyorum ve destekliyorum.Yasemin Sakallıoğlunu Insta'da gördüğüm bazı komedi videolarından biliyorum ve o videolarda kendisine çok gülmüştüm filmi olduğunu biliyordum ama telif haklardan dolayı yerli film izlemek pek kolay olmuyor maalesef ki Allahtan Netflix de varda yerli filmleri oradan izler olduk.Bence genel itibariyle Recep İvedik'in kadın versiyonunu yaratmış olsa da izlemesi ona göre bi tık daha zevkliydi diyebilirim.

Zengo, ünlü bir modacı olmanın hayalini kurarken, kendisini büyük bir rekabetin içinde bulan genç bir kadının hikayesini konu ediyor. Genç bir kadın olan Zerrin, yaşadığı mahallenin kentsel dönüşüme girmesi ile kendisini bir anda lüks bir hayatın içinde bulur.

Zengo (2020)

Kitap - Morgue Sokağı Cinayetleri Edgar Allan Poe

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün Ağustosun son günü.Eylül ayına korka korka belirsizlikler içinde giriyoruz.Umarım şu korona belası tez zamanda biter de yeni döneme güzel bir şekilde başlarız artık bıktık çünkü gerçekten eski hayatlarımıza kavuşabilecekmiyiz bilemiyorum bile.

Poe'dan okuduğum ikinci öykü kitabı olan "Morgue Sokağı Cinayetleri" kitabını da Poe'dan okuduğum ilk kitap gibi beğenmedim bence Poe defteri artık benim için kapandı.Ne hikayelerini ne de üslubunu sevebildim :/ Sonu saçma sapan biten öyküleri,sıkıcı hiç bir şekilde gizem ya da korku unsuru bulunmayan polisiye öyküleri sanırım bu türün öncülerinden olduğu için bu kadar tutuldu yoksa bu zamanda bu kadar eser okumuşken Poe'yu başarılı bulmak benim için biraz garip olurdu :/

Öykü ustası Poe modern anlamda korku, gerilim ve polisiye türlerinin de öncüsüdür. Yoklukla, kayıplarla, hastalıklarla, alkolle ve sanrılarla cebelleşmesine rağmen, hem dünya edebiyatı hem de Batı kültürü üzerinde derin bir etki bırakan olağanüstü öyküler ve şiirler yazmıştır. Poe’nun kâh fantastik kâh gotik kâh gizemli öğeler içeren “Morgue Sokağı Cinayetleri” adlı öyküsü yazarın eşsiz üslubunu ve insanın içinde pusuda bekleyen karanlığı keşfedeceğiniz bir klasik.

"Sarhoş, yoksul, ezik, dışlanmış Edgar Allan Poe, dingin ve erdemli bir Goethe'den ya da Walter Scott'tan çok daha fazla hoşuma gidiyor. O ve onun gibi özel yapıdaki adamlar için şöyle diyeceğim: 'Bizler adına acı çektiler.'"

- Charles Baudelaire -

(Tanıtım Bülteninden)

30 Ağustos 2020 Pazar

Müzik : Dua Lipa - IDGAF

Herkese merhabalar efenim,

Bugün iş yerinde değilim,izinliyim ve evdeyim ! Oldukça yoğun bir haftanın daha sonuna geldik.Müsadenizle bugün Dua Lipa'dan bu aralar çok severek dinlediğim bu şarkısını paylaşmak istedim özellikle bu şarkıyı anlam olarak bugünde dinlemek bana daha çok güç veriyor :)

28 Ağustos 2020 Cuma

Kitap - Doktor OX'un Deneyi Jules Verne

Herkese merhabalar efenim,

Bugün yine iş yerinde oldukça hareketli bir gün olduğu için blog yazmaya fırsat bulamadım.Bugün hem KPSS yerleri açıklandı hem de Tercih Ekranı açıldı 40 adet kurum tercihinde bulanabiliyoruz ama benim puanım 75 :D Bana kalsa ben her yeri yazarım ve giderim de ama yarın bu konuda benden daha bilgili bir hocamla birlikte tercihte bulanacağım bu konuda pek umudum yok açıkçası ama korona zamanında olduğumuz için hiç belli olmaz tabi insanlar oraya buraya gitmek istemeyebilir.Bizim gibi özel sektörde çalışan insanlar artık bu tür şeylere alıştığı için bana pek koymazmış gibi geliyor Hakkari Yüksekovaya bile razı olacak hale geldim sanırım bilemiyorum :D Yanlış anlamayın işimden memnunum maaşımda çok şükür bana yetiyor tabi ama şimdilik ailemle yaşadığım için o da yarın bir gün evlenecek olsam yeter mi bilemiyorum elbette tabi özel sektöründe hiç bir zaman garantisi yok devlet kapısı gibi olmuyor elbette :(

Sipariş ettiğim kitaplarım gelene kadar biraz kardeşimin kütüphanesinden otlanacağımdan daha önce bahsetmiştim sizlere.Otlandığım yeni kitapta Jules Verne'den okuduğum ilk kitap olan "Doktor OX'un Deneyi" novellası oldu.Okuması oldukça kolay,akıcı oldukça kısa bir kitap.Verne'nin üslubu da oldukça değişik geldi bana direkt bir yazar olarak okucuya hitap etmesi aradan şahısları çıkarması çok alışık olmadığımız bir tarz ama benim hoşuma gitti diyebilirim.

Hikâyemiz, Flandre’da, hayali Quiquendone kentinde geçer. Kentin sakin, ölçülü, tutumlu ve ağırkanlı insanları yüzyıllardır hiçbir konuda aşırılığa kaçmadan, herhangi bir duygu belirtisi göstermeden, uyum içinde son derece durağan bir yaşam sürmektedir. Yöneticileri bile yaşamları boyunca inisiyatif kullanmadan, hiçbir önemli karar almadan bu dünyadan göçüp gitmektedir. Ancak Doktor Ox’un sözde kenti aydınlatma projesiyle gelişi Quiquendone’da bir şeyleri değiştirecektir. Doktorun gizli bir gündemi vardır ve bunun için kent halkını kobay olarak kullanmaktan çekinmeyecektir. Zira bilim vicdansız kişilerin elinde tehlikeli olabilir. Jules Verne ince ironisinin her satırına sindiği bu eğlenceli novellada, dünyadan kopuk yaşayan, ortaçağla bağlarını koparmamış küçük bir kentin Flaman sakinlerinin çoktan miadını doldurmuş yaşam biçimlerini hicveder. Hikâye Alman asıllı Fransız besteci Jacques Offenbach’ın Doktor Ox adlı operasına da konu olmuş, librettonun yazımına bizzat Verne de katkıda bulunmuştur.

(Tanıtım Bülteninden)

27 Ağustos 2020 Perşembe

Kitap - Dünyalar Savaşı H. G. Wells

 Herkese merhabalar efenim,

Filmi de olan (benim izlemediğim) ünlü bir kitaptan bahsedeceğim bugün sizlere !

Wells'in "Dünyalar Savaşı" kitabı aslında daha sonradan bir çok kitaba ve filme ilham olmuş bir yapım.Şu artık klasik olan "uzaylılar dünyaya saldırıyor" teması üzerine kurulmuş.Tabi burada "uzaylı" kısmı bir yaratık olarak ve "Marslı" adıyla geçiyor.İnsanlığın ve Marslıların savaşını anlatan ve çizimlerle desteklenen bu kitabı ben oldukça beğendim Wells'in insanı sıkmayan ve oldukça akıcı bir dili var.Yazarın diğer kitapları da kardeşimin kütüphanesinde bulunuyor kendi kitaplarım gelene kadar onları da okumayı düşünüyorum.

H. G. Wells, bilimkurgunun atası, türe adını altın harflerle yazdırmış en büyük yazarlardan. Zaman Makinesi, Görünmez Adam, Doktor Moreau’nun Adası gibi eserleri ve düşünceleriyle âdeta zamanın ötesinden gelen bir yazar olan Wells, Dünyalar Savaşı’nda istila altındaki umutsuz ve çaresiz bir gezegenin hikâyesini anlatıyor: Dünya’nın.

Gökyüzünden İngiltere’nin güneyine düşen silindirlerin yarattığı merak hemen sonra yerini korkuya bırakmıştır. Dünya, Mars’tan gelen canlıların istilası altındadır. Henüz ne olduğunu anlayamadan Marslılar tarafından katledilmeye başlayan insanlar, var güçleriyle karşılık vermeye ve direnmeye çalışırlar.

Uzaylıların kontrolü altındaki İngiltere’de adsız anlatıcının tanıklıkları, insanlığın kaygı verici ümitsizliğinin ve hayatta kalma mücadelesinin karanlık bir portresini çizer. İnsanlığın Dünya üzerindeki binlerce yıllık hükümdarlığı son mu bulacaktır, yoksa bir kurtuluş ihtimali var mıdır?

Arthur C. Clarke’ın önsözüyle, Henrique Alvim Corrêa’nın çizimleriyle...

24 Ağustos 2020 Pazartesi

Kitap - Ben Orada Değildim Üstelik Siz de Yoktunuz Burak Aksak

 Herkese merhabalar efenim,

Yeni ve yoğun geçicek bir haftadan merhabalar ! 

Bu haftayı öğrencilerime ders çalışma programı hazırlayarak,oryantasyon semineri düzenleyerek geçiricem 1 Eylül - 8 Eylül arasında da yıllık iznimin 2.kısmını kullanacağım ama gezi anlamında bir yerlere gitme planım yok maalesef ki 6 Eylül de KPSS sınavı var ona gireceğim ama bu dönem adam akıllı çalışmadım bile sırf para verdim kayıt oldum diye girip şansıma deneyeceğim yoksa bu virüs zamanında o kadar saat kapalı alanda o kadar kişiyle olmaya pek hevesli değilim o hafta evde biraz bakarım bir şeylere hayatımda ilk defa 1 hafta bir şeylere bakıp gireceğim benim içinde değişik bir tecrübe olucak.

Kitap postumuza gelicek olursak kardeşimin kütüphanesine dadanmaya devam ediyorum.Burak Aksak'ın daha önce Leyla ve Mecnun'unu okumuştum ama bu öykü kitabını daha çok sevdim ayrıca bu Küsurat Yayınlarının Burak Aksak'ın olduğunu bilmiyordum ama at kafalı adam logosundan ve KüsurAT gibi bir kelime oyunundan anlamam gerekirdi.

“Ben bu dünyanın düzenini değiştirecek olanım. Kahramanlarınızı öldürmeye geldim. Çünkü nerede bir kahraman varsa orada zulüm de vardır. Zulmü meşrulaştırma çabalarıdır tüm kahramanlık hikâyeleri. Kahramanlarınızı öldürün. Ya da bırakın bunu sizin yerinize ben yapayım. Ama öncelikle, fazla akbili olan var mı?”

Belki de hayat, bir şeylere yetişmeye çalışırken kaçırdığımız anların toplamıydı. Bir durup düşünsek yaşamın sırrına erecektik belki. Yahut kafayı sıyıracaktık kendimizi dinlemekten. Caddelerde gezinirken üzerimize üzerimize gelen insan selinde boğulmamak için saptığımız ara sokak denize çıkacaktı da, “Oh be,” diyecektik, “dünya varmış.” Hayatın kıymetini anlayacaktık iki deniz gördük diye. Sonra biz ne olduğunu idrak edemeden yol uzadıkça uzayacaktı da kendimizi bırakamayacaktık bir kenarda. Düşüncelerimiz, duygularımız, aşklarımız, ümitlerimiz ile yürüyecektik. Heyecan mı? Kim kaybetmiş ki biz bulalım heyecanı? Ümidimiz yeter bize. Hiç bilmediğimiz yerlere girecek, varlığından bile haberdar olmadığımız hayatlara dahil olacaktık. Görmezden geldiklerimizle göz göze gelecektik. Duymak istemediklerimizi bağıracaktı şehir. Karşılaştığımız durumlar bizi bazı bazı güldürürken bazı bazı içimizi titretecekti. “Ah be,” derken bulacaktık kendimizi.

İşte Burak Aksak’ın kaleme aldığı öykülerden oluşan Ben Orada Değildim Üstelik Siz de Yoktunuz’u okurken İstanbul’u bir binanın çatısından seyrediyor hissine kapılacak, birbirinden farklı karakterlerle oturup uzun uzun sohbet etmek isteyecek, daha önce kaçtığınız, görmezden geldiğiniz her şeyle yüzleşeceksiniz!

(Tanıtım Bülteninden)

23 Ağustos 2020 Pazar

Kitap - Normal İnsanlar Sally Rooney

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün pazar ve ben pazar pazar yine işteyim ama yoğun bir haftaya oranla bugün oldukça sakin bir gün çünkü öğrenciler yok bende o arada elimdeki kitabımı bitirmeye karar verdim.

"Normal İnsanlar" ın ilk çıktığı zamandan beri merak ettiğim bir kitap oldu Can Yayınlarından indirimli bir fiyatta görünce aldım ve okudum ama acayip hayal kırıklığına uğrattı kitap beni.bu kitabın ayrıca dizisi de var aslında kitabından çok diziyi övdü herkes ama kitaptan sonra diziyi de pek izleyesim gelmedi açıkçası.Dejenere yeni nesil aşk ilişkileri beni çok gıcık ediyor bu kitapta öyle olunca okurken acayip sinir oldum karakterlere,ilişkilere ... Ayrıca kitap atlaya atlaya gidiyor o yüzden kafam çok fazla karıştı okurken çoğu zaman dikkatimi de veremedim ve diyalog cümleleri tırnak içinde belirtilmediği için (yazar bunu bilerek yapmış çok belli ama hiç olmamış bence ) okumak da daha da zorlandım , içine alamadı beni maalesef kitap :/

Connell ve Marianne, İrlanda’nın küçük bir şehrinde yaşayan, aynı okula giden iki genç. Connell okulun en popüler ve başarılı öğrencilerindenken Marianne içedönük, sevilmeyen, hatta dışlanan bir tip. İkili bir gün sohbet etmeye başlar ve bu sohbet giderek uzar, ikisinin de hayatını değiştirecek bir ilişkiye dönüşür. Normal İnsanlar arkadaşlık, karşılıklı çekim ve aşk üzerine bir roman. Sally Rooney lise yıllarından üniversiteye uzanan bir ilişkinin kaydını tutuyor; toplumda yer edinme ve özgürleşme mücadelesi veren, birbirlerinden asla ayrı kalamayan, ancak sevmek için de çetin sınavlar vermek zorunda kalan iki gencin hikâyesiyle bir kuşağı temsil ediyor.

22 Ağustos 2020 Cumartesi

Kitap - İzmir Kitap Kulübü İle Ağustos Ayı Kitabı Muhtelif Evhamlar Kitabı Ömür İklim Demir

 Herkese merhabalar efenim,

İzmir Kitap Kulübünün bu ay ki kitabı Muhtelif Evhamlar Kitabı idi.Yarın toplantımız olacaktı ama sanırım sayı yetersizliğinden dolayı olmayacak gibi duruyor bu korona girdiğinden beri kulübe benimde pek hevesim kalmadı açıkçası online toplantılar beni de pek açmıyor maalesef ama her ay okunacak olan kitapları takip edip okumaya çalışıyorum en azından.

Bu ay ki kitabımız ilk defa duyduğum bir Türk yazarın içinde öyküler bulunan bir öykü kitabıydı.Adamın öykü tarzını biraz Mahir Ünsal Eriş'e biraz da Mine Söğüt'ün karışımı gibi oldum.Biraz ürkütücülük biraz dram her hikayenin bir şekilde birbirine bağlanıyor olması gibi gibi ...

Ben bu tarz güncel yazarların öykü kitaplarını okumayı seviyorum ama bu sene özellikle yaptığım yeni bir keşif oldu benim için.

"Ne diyeyim, huzur tuhaf şey arkadaş, ancak kaybedecek bir şeyin kalmadığında gelip seni buluyor."

Ömür İklim Demir, kalbini yalnızlıkla terbiye eden insanları, birbirini ıskalayan hayatları, eskidikçe güzelleşen, güzelleştikçe insanı dibe çeken anıları koyuyor önümüze. İs bağlamış sokakları, naftalin kokan paltoları, dördüncü ayakta yatan kuponları, hizada bekleyen bıyıklı tuzlukları, intihara meyilli tahta mandalları, hikâyesi hiç bitmeyen sokak bilgelerini, mesai mesai deliren beyaz yakalıları ve günlük yaşamın lime lime ettiği bütün evhamlı ruhları anlatıyor.

Muhtelif Evhamlar Kitabı'nda, öykünün sunduğu imkânları ve incelikleri, alçakgönüllü ama yetkin bir dille birleştiriyor. Sakin sakin, tane tane sıralıyor kelimelerini ve "anlatsan şiir olacak" o anların tablosunu çiziyor.

(Tanıtım Bülteninden)

19 Ağustos 2020 Çarşamba

Kitap - Talebe Tara Westover

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün yine kurumda oldukça hareketli bir gün olduğu için eve gelince anca blog yazmaya zaman bulabildim.Bu arada 1 haftadır elimde süründürdüğüm kitabı da bitirmiş oldum.

"Talebe" yılın en iyi kitabı seçkilerinden biri aslında.Ayrıca 2018 Goodreads Okur Ödülü de var.Kitabı bir çok blogda da görünce elbette çok merak ettim ve indirimde yakalayınca da hemen aldım elbette.Beklediğimden çok daha farklı bir kitaptı aslında.Aşırı inançların,ailenin bir kızın hayatını nasıl etkileyebileceğini ve bir kadının isterse neler neler yapabileceğini gösteren bir "başarı hikayesi" okumuş oldum.Mormonluk diye bir mezhep olduğunu da ilk defa bu kitaptan duymuş oldum sonradan algıda seçicilik mi oldu mu bilemiyorum ama bu kelime bir çok yerde daha karşıma çıktı benim.Bizde nasıl aşırı dinci insanlar varsa bu da Hristiyanların aşırı dinci kesimlerinden ama aynı zamanda anarşik bir yapıları da olduğu için bizimkinden biraz daha farklılar.Anladığım kadarıyla mormonlar amişler gibi kendi düzenlerini kurmuşlar ve devletin her şeyine karşılar hatta hastanelerine,eğitimlerine bile.Evde eğitim alan bir kızın Cambridge'e giden hikayesi ...

Tara Westover’ın bir doğum belgesi olmadı. Okul kaydı yoktu çünkü hayatında hiçbir sınıfa ayak basmamıştı. Tıbbi dosyası yoktu çünkü babası tıp biliminden ziyade kıyamete inanıyordu. 

Çocukluğunda Mormon babasının bağnazlığa, erkek kardeşinin  şiddete teslim oluşunu izledi. Ve on altı yaşına geldiğinde Tara kendi kendini eğitmeye karar verdi. Bilgiye duyduğu açlık onu Idaho’nun dağlarından çok uzaklara, okyanusların ötesine, bir kıtadan diğerine, Harvard’dan Cambridge'e taşıdı. Neden sonra aklına şu soru düştü: “Acaba fazla mı uzağa gittim?”, “Eve dönmenin hâlâ bir yolu var mı?”

Çıktığı günden itibaren dünya çapında büyük övgü toplayan, pek çok yayın organı tarafından yılın kitabı seçilen ve şu ana dek 40 dile çevrilen Talebe bir kendini inşa öyküsü. Tara Westover, hiddetli bir sadakatle bağlandığı ailesinin, eğitim sayesinde yaşadığı değişimin ve ayrılık kederinin hikâyesini bizzat kendi hayat hikâyesini büyük yazarlara özgü bir içgörüyle anlatıyor. Yürek burkan ve umut saçan bir hikâye bu.

“Sarsıcı. . . Tara Westover’ın hayat hikâyesi sıra dışı ama kitabın merkezindeki sorular hepimize dair: Sevdiklerimiz için kendimizden ne kadar ödün verebiliriz? Büyüyebilmek için onlara ne kadar ihanet edebiliriz?”

- Vogue

“İlham verici.”

- Bill Gates

“Muhteşem.”

- Stephen Fry

“Olağanüstü.”

- Barack Obama

(Tanıtım Bülteninden)

17 Ağustos 2020 Pazartesi

Kitap - Leyla İle Mecnun Burak Aksak

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün itibariyle kurs merkezimizi yaptığımız seviye tespit sınavıyla açmış bulunduk.Ardından bir çok idari ve şube toplantılar yapıldı o kadar yoğundu ki bugün daha şimdi blog yazma fırsatım oldu.Artık bizim için sınırlı da olsa eğitim öğretim dönemi başladığı için eskisine oranla daha yoğun olacağım.

Bugün ki kitap postumuza gelicek olursak Türk televizyon tarihinde tee ben lisedeyken bile çok konuşulan ve çok sevilen bu diziden kardeşimde çok sevip hayran olunca ilgim oluşmaya başladı.Lisedeyken çıktığım çocuk bu dizinin acayip bir fanıydı onunla kötü bir şekilde ayrılınca bu diziye de acayip bi ön yargıyla yaklaşmış ve otomatik olarak izlemek istememiştim.Daha sonradan kardeşim izlediği ve sabah akşam bana övdüğü yetmezmiş gibi bir de kitabını alınca madem onun kütüphanesine dadandım bari bu kitaptan başlayayım dedim.Benim mizahi anlayışıma pek uygun bir dizi olmadığı için kardeşim kadar gülmedim.Absürd ve kara mizahı sevmeme rağmen sanırım o en baştan beri benden oluşan ön yargı yüzünden çok fazla sevemiyorum , bilemedim :/

Türk televizyon tarihinin en büyük hayran kitlesine sahip dizilerinden Leyla ile Mecnun, bu kez sevenlerinin karşısına farklı bir tür ve yepyeni bir macera ile çıkıyor. Dizinin başarılı senaristi Burak Aksak, aynı adlı kitabıyla o meşhur imkansız aşka yeni bir yorum daha katıyor. Mecnun, İsmail Abi, Erdal Bakkal, İskender, Yavuz, Aksakallı Dede ve dizinin daha nice unutulmaz ismi, yeni maceralarıyla güldürürken hüzünlendirmeye devam ediyor.


Yarım Kalan Son, Farklı Hikayeyle Tamamlanıyor


Son yıllarda Türk sinema ve televizyon dünyasına özgün kalemiyle damga vuran Burak Aksak, Leyla ile Mecnun kitabını “dizinin yarım kalan finali” olarak tanımlıyor. 2018 yılında okurlarıyla buluşan kitap, tümüyle dizideki konu ve karakterleri yansıtıyor. Ancak tamamlayıcı olmaktan çok, alternatif bir hikaye olarak gelişiyor. Bu doğrultuda kitap, diziye aşina olmayanlar için de akıcı, sürükleyici ve eksiksiz bir macera sunuyor.


Mecnun, Bu Kez Leyla’sına Kavuşabilecek mi?

Klasik Leyla vü Mecnun mesnevisinin modern ve eğlenceli bir yorumu olan Leyla ile Mecnun, komedi perdesinin ardında aslında derin ve hüzünlü bir aşk hikayesini barındırıyor. Destanlaşan mesnevinin sonunda Mecnun Leyla’sına kavuşamıyor, fakat siz yine de hazır olun; bu kez her şey değişebilir!

Dünyaya Gözlerini Aynı Anda Açan İki Aşık

Leyla ile Mecnun’un yaşamı, mesnevi versiyonunda olduğu gibi aynı gün aynı yerde doğan iki bebek olarak kesişiyor. Aradan geçen 30 küsur yılın ardından iki genç, farklı hayatlar yaşayan bireyler olarak birbiriyle karşılaşıyor. Aynı zamanda zıt denebilecek ölçüde farklı karakterler olarak tasvir ediliyor.

Leyla’yı gördüğü ilk anda aşkından çılgına dönen Mecnun, mahalledeki can dostlarının yardımıyla Leyla’sına kavuşabilmek için farklı yollara başvuruyor. Sonunda hayatlarını birleştirmek için dünyanın dışına çıkmaya kalkışan iki aşık, kim bilir daha nelerle karşılaşacak

15 Ağustos 2020 Cumartesi

Kitap - Yıldız Yukio Mişima

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün işten sizlere sesleniyorum.Yine bir pazar günü iş yerine erkenden geldim ve yapayalnızım.Allahtan klimam açık ve güzel demli bir çay içme şansına sahibim,hademe ablada mis gibi temizlik yapıp kokutmuş her yeri o yüzden keyfim oldukça yerinde.Akşamda bu kitabı okuyup bitirdim ve bol bol uyudum sanırım bi 12 saate yakın uyumuş bile olabilirim Allahtan ayağımın altındaki şişlikler biraz geçti de bugün ayakkabı giyebilir hale geldim.

Yukio Mişima'nın Can yayınlarından çıkmış olan uzun öyküsünden bahsedicem bugün sizlere.BKM'de Can yayınlarında indirim görünce dayanamayıp aldığım bir kitap oldu yoksa Ağustos ayı için bir kitap alışverişinde bulunmayı düşünmüyordum kardeşimin kitaplarından otlanmaya devam edicem bir süre ama İzmir Kitap Kulübünün Ağustos ayı kitabını almam gerektiği için 30 Tl'lik bir alışveriş yaptım BKM de uygulamadan alışveriş yapana 30 TL üstü kargo bedava oluyordu böylece 3 kitap birden aldım ve kargo parası vermeden oldukça kazançlı bir alıveriş yapmış oldum."Yıldız" okuması oldukça kolay bir yalnızlık öyküsü aslında.Bir akşamda okuyup bitirdim hatta yeni kitabıma da başladım.

Rikio gençliğinin baharında bir oyuncu. Ünlü olmaktan ve ona mektuplar gönderen, uzaktan adını haykıran hayranları olmasından görünüşte çok memnun. Kamera karşısında bir süreliğine bir başkasına dönüşen Rikio, setten uzaklaştığındaysa bir yıldız olmanın ne demek olduğunu sorgulamaya ve absürd, yüzeysel varoluşuyla yüzleşmeye başlar. Yukio Mişima’nın bir yakuza filminde rol aldıktan sonra yazdığı Yıldız, Japon edebiyatının sıra dışı yazarından şöhreti ve yabancılaşmayı anlatan çarpıcı bir hikâye.

Yıldız - Kısa Modern

Kore Dizisi : Backstreet Rookie

Herkese merhabalar efenim,

Bugün yine sabahtan beri çalıştayımız vardı.İki gün üst üste topuklu giydiğim için bugün artık ayaklarım paramparça olmuş halde geldim.Ayakkabılar yeni olmamasına ve oldukça kaliteli ayakkabılar olmasına rağmen bu kadar ayağımı parçalayacaklar hale nasıl geldiler cidden anlamadım.Yarın işe gidicem ama geçtiğimiz haftaya nazaran daha sakin bir gün olucak asıl koşturmaca 17 'sinden sonra başlayacak bizim için.

Bu arada bir yeni Kore dizisi daha bitirdim ve sizlere ondan bahsetmek istiyorum.Askerden döndükten sonra Oppamı doğru düzgün bir dizi de izleyememiştik ve bence hala izleyemiyoruz.Bu dizisi de bence oldukça vasat kaldı kendi dizi geçmişine göre oysa baş roldeki kızı da çok severim ve oldukça da yakışmışlar bu çifti böyle dandik senaryolu bir dizi de harcamaları çok yazık olmuş bence.Dizinin absürdlüğünden zaten hemen Webtoondan uyarlandığını anlamak mümkün oluyor.Ne merak uyandırıcı bir başlangıç ve iyi bir gidişat ne de tatmin edici bir final oldu dizide sırf bu ikili için izleyip bitirdim.

Dizi, 24 saat açık bir markettin, yarı zamanlı çalışanı (Kim You-Jung) ile o marketin işletmecisinin (Ji Chang-Wook) arasındaki romantik ilişkiyi konu almaktadır. Bir gün, Choi Dae-Hyun, aralarında Jung Saet-Byeol’un da bulunduğu bir grup liseli kız öğrenciye rastlar. Baş belası gibi görünen liseli kızlar, Choi Dae-Hyun’dan kendileri için marketten sigara almasını ister. Choi Dae-Hyun onlar için sigara alır. Ayrıca, Jung Saet-Byeol onun telefon numarasını alır ancak hiçbir zaman Choi Dae-Hyun’u aramaz. 4 yıl sonra, bu ikili, bir markette çalışan-patron olarak tekrar karşılaşır.

14 Ağustos 2020 Cuma

Kore Dizisi : It’s Okay to Not Be Okay

Herkese merhabalar efenim,

Bugün iş yerindeyim akşam 20.30'a kadar öğretmen çalıştayımız olacakmış ama kurumda her şey birbirine girdi yeni açıklanan haberlerle birlikte.Biz 17 Ağustos itibariyle başlıyoruz güya ama okulların açılması 21 Eylül'e ertelendi biliyorsunuz ki ne olacak ne yapacağız şu an her şey muallak bir durumda.

Bu postun asıl konusu olan Kore dizimize gelicek olursak güzel başlayıp güzel devam edip son bölümlerinde sıkıcılaşmaya başlayan ve bir çok yönden tatminsiz bırakan bir dizi oldu bence.Bu tarz kadının en az erkek kadar güçlü olduğu hatta kadının biraz da çirkefe kaçtığı dizileri izlemek acayip keyifli oluyor.Her bölüm masallara göndermeler şeklindeydi bu da çocuksu ama aynı zamanda gotik bir havada veriyordu son bölümleri haricinde kaliteli bir dizi izlediğimi düşünüyorum.

Dizi, psikiyatri bölümünde çalışan bir adam (Kim Soo-Hyun) ile popüler ama antisosyal kişilik bozukluğu olan bir kadının (Seo Ye-Ji) etrafında dönmektedir. Adamın aşka ayıracak vakti yoktur. Kadın ise aşk hakkında hiçbir şey bilmemektedir. Ancak, ikisi birbirlerini tanıdıkça yakınlaşır ve aşk sayesinde zorlukların üstesinden gelir. Kayıp ruhlarını ve kimliklerini yeniden keşfederler.

12 Ağustos 2020 Çarşamba

Gerilim Filmi : House At The End Of The Street

 Herkese merhabalar efenim,

Film izlemeyeli o kadar uzun zaman oldu ki ! Bu filmi de annemler Netflix den izlerken tesadüf eseri izlemiş oldum yoksa hala film izleyesim yoktu bu ara kendimi yine kitaplara verdiğim için kitap okumak arada da bir iki bölüm dizi izlemek dışında bir şey yapmıyorum.Bugün haftalık izin günüm bugün belki bir film daha izlerim.

Filme gelicek olursak Jennifer Lawrence'ın izlemediğim nadir filmlerinden biriydi.Sonunu tahmin edebildiğimiz tipik oldschool gerilim filmlerindendi aslında.

Yeni bir başlangıç arayan yeni boşanmış Sarah (Elisabeth Shue) ve kızı Elissa (Jennifer Lawrence), küçük, kaliteli ve kırsal bir kasabada hayallerinin evini bulur. Beklenmeyen ve açıklanamayan olaylar yaşanmaya başladığında, Sarah ve Elissa, kasabanın soğuk bir sırrın gölgesinde olduğunu keşfederler. Yıllar önce yan taraftaki evde bir kız çocuğu ailesini yataklarında uyurken öldürmüş, sonrasında kayıplara karışmış, arkada yaşayan tek kişi olarak ağabeyi Ryan (Max Thieriot)’ı bırakmıştır. Elissa, Sarah’nın karşı çıkmalarına rağmen münzevi Ryan ile bir ilişki kurmaya başlar ve onlar yakınlaştıkça, hayal ettiklerinden daha fazla gizeme sürüklenirler.

Max Thieriot and Jennifer Lawrence in House at the End of the Street (2012)

11 Ağustos 2020 Salı

Kitap - İlim Anavatanımızdır Cehalet İse Yabancı Bir Yer Metehan Tanyıldız

Herkese merhabalar efenim,

İş dünyasına kaldığım yerden devam ! Ağustosun sonuna kadar nakiller devam ettiği için hem de 17 Ağustosla birlikte yeni dönem hızlandırmasına başlayacağımız için yoğun bir hazırlık içindeyiz kurum olarak.Bende işte olmayı iş yapmayı özlemişim vallahi uzun vadeli olmasa da şöyle 1 haftalık falan tatil kaçamakları benim için dinlenmelik yeterli oluyor.Gerçi tüm yıl bu zamanın hayalini kurmuştum ya Karadeniz turu ya GAP turu falan yapmayı çok istiyordum tabi ama bu pandemi işi bütün hayallerime çomak soktu elbette neyse hayırlısıyla şu lanet hastalığı artık atlatalım da her şey eski haline dönsün lütfen ! Korkarak yaşamaktan bir hal olduk artık.

Dün bahsettiğim Destek Yayınlarının Felsefe Serisinin içinde yer alan ve İbni Rüşd'ü anlatan bu kitabı da okudum.Daha önce eğitim fakültesinde ve elbette tarih derslerinde bir çok kez adını duymuş ve kendisine hayran olmuştum.Bu kitapla da onun hakkındaki bilgilerimi biraz daha pekiştirmiş oldum.

“Kimseden daha iyi olmadığınızı anlayacak kadar mütevazı, herkesten farklı olduğunuzu kavrayacak kadar bilge olun.”

İbni Rüşd ya da dünyanın tanıdığı adıyla Averroes...

Avrupa'nın fikir mimarlarından Endülüslü Müslüman, felsefeci, astronom, hekim, psikolog, hukukçu, fizikçi, edebiyatçı ve matematikçi.

12. yüzyılda akılcılığı, hem İslam dünyasına hem de Skolastik Felsefe'nin baskıladığı Ortaçağ Avrupası'na yeniden hatırlatan, Aristo'nun metodolojisini yeniden gün yüzüne çıkartan ve eserlerini yaptığı şerhlerle çağdaşlarına kazandıran İbni Rüşd, Rönesans'ın ve Aydınlanma Çağı'nın da başlatıcısıdır.

Avrupa'da adına methiyeler düzülen İbni Rüşd, “Akıl yoluyla da Tanrı bulunabilir. Gerçeğe giden yollar farklı olsa da aynı gerçeğe ulaşılır...” diyerek, bağnazlığa, aklı bir yana iten anlayışa ve insanı dar düşünceye hapseden tüm akımlara karşı durmuştu.

Avrupa'nın “Yorumcu” unvanı verdiği İbni Rüşd, etkileri bugüne kadar süren bir anlayışın da en parlak yıldızı oldu. Ömrünü okuyarak ve yazarak geçiren bu büyük filozof, “Gerçek, gerçeğe zıt olamaz...” diyor, insanın “aklını kullanmasının” sadece bir tercih değil, aynı zamanda görev olduğunu savunuyordu.

 

10 Ağustos 2020 Pazartesi

Kitap - Yanlış da Olsa Düşünmek Hiç Düşünmemekten Daha İyidir Yılmaz Şener

Herkese merhabalar efenim,

Bayram tatili ile birleştirip 1 haftadan fazlasına çıkardığım tatilim bitti ve bugün itibariyle iş başındayım.Tatildeyken kendi kitaplarımı okuyup bitirmiştim ama 2 günüm daha olunca kardeşimin yanında getirdiği kitaplara sardım.O daha çok kurgu dışı bu tarz romanları okumayı daha çok seviyor.Destek yayınlarının felsefe serisine ait olan bu kitap Hypatia'nın hayatına kısaca değiniyor daha sonra onun düşünceleri ve çalışmaları ve o zamanda kadınlara yapılan haksızlıklardan bahsediyor.

“Hayat, kişinin kendi güçlerini keşfetmesidir. Daha ötelere yolculuk ettikçe daha fazla gerçeği idrak ederiz.”

Yaşadığı karanlık çağa bir güneş gibi doğmuştu Hypatia.

Düşüncenin ve aklın cinsiyeti olmadığını tüm dünyaya ispatlarcasına; zekâsı, kişiliği ve düşünceleriyle tarihe yön verdi. Bütün engellere ve baskılara rağmen bir kadının tek başına bile dünyayı değiştirebileceğini gösterdi herkese.

Yobazlar tarafından vücudu midye kabuklarıyla lime lime edilerek öldürülen Hypatia, yanlış da olsa düşünmenin hiçbir şey düşünmemekten daha iyi olduğunu, herkesin bu anlamda kendine ait bir alanı bulunduğunu, düşünebilme yetisine sahip her insana aynı zamanda sorumluluklar düştüğünü söylemekten çekinmemiştir.

9 Ağustos 2020 Pazar

Kitap - İzmir Kitap Kulübü İle Temmuz Ayı Kitabı Saatleri Ayarlama Enstitüsü A.H Tanpınar

Herkese merhabalar efenim,

Hayat bir şekilde devam ediyor.Kitap kulübümüzde elbette.Gerçi bu korona olaylarından beri çok fazla kendimi veremedim bu kulübe tabi seçilen kitapların ve toplantıların zoom üzerinden yapılmasınında bir etkisi var elbette.Bu durumun kulüp yöneticileri de farkında olmalı ki en azından kitap seçme yöntemine bir dur dediler ve katılımcıların seçmesi yerine kendilerinin belirlediği daha hafif ve çabuk okunan,yormayan kitaplardan 3 tane seçip oylamaya koydular.Dün akşam Temmuz ayının son toplantısı vardı ama kafam biraz bozuk olduğu için katılmak istemedim ona o yüzden inşallah Ağustos ayına diyelim.

Bu ay ki toplantıya katılmamın aslında bir sebebi de kitabı tam olarak bitirememiş olmam.Tanpınar'dan okuduğum ilk romandı aslında ve hep Çok Satanlarda yer aldığı için okumak içinde heveslenmiştim ama içinde çok fazla Osmanlıca kelimesinin olması ve kitabın anılardan oluşşsa da aşırı ilginç şeylerden oluşmadığı için dikkatimi verememiş olmam kitabı yarım bırakmama sebep oldu çünkü bir yerden sonra içim şişti resmen daha fazla devam ettirmek istemedim.

İmparatorluktan cumhuriyete geçiş döneminde Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük şair ve yazarlardan olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı eseri, modern Türk romanının kilometre taşları arasında yer alıyor. Yazarın büyük ses getiren Huzur adlı yapıtından sonra ikinci romanı olan Saatleri Ayarlama Enstitüsü, dönem Türkiye’sinin bir yansıması olarak günümüzde de edebi ve tarihi değerini koruyor.

Tanpınar’ın Edebi Dehasının Bir Yansıması

Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında sıklıkla ele alınan Doğu - Batı kültür çatışmasını işleyen Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın usta kalemiyle benzersiz bir değer kazanıyor. Modern Türk edebiyatının en güçlü örneklerinden olan eser, ilk yayımlandığı 1961 yılından günümüze pek çok baskısıyla geniş bir kitleye ulaşıyor. Eleştirel bağlamda güncelliğini bugün de koruyan Saatleri Ayarlama Enstitüsü; ışık tuttuğu toplumsal sorunlarla ülkemizde sadece Türk edebiyatına değil, sosyal bilimlerin birçok dalına da kaynak oluşturuyor.

Bir Hayat Hikayesiyle Temsil Edilen Toplum Tarihi

Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün olay örgüsü, fakir bir ailede büyüyen ve saatlere büyük bir ilgi duyan Hayri İrdal adlı genç bir adamın çevresinde şekilleniyor. Kalabalık bir şahıs kadrosuna sahip olan romanda, başkahraman Hayri İrdal’dan sonra en baskın karakteri ise Halit Ayarcı oluşturuyor. Öyle ki başkahraman da kendi yaşamını, Halit Ayarcı ile tanışmadan öncesi ve sonrası olmak üzere iki farklı şekilde değerlendiriyor.

“Büyük Ümitler”, “Küçük Hakikatler”, “Sabaha Doğru” ve “Her Mevsimin Bir Sonu Vardır” adlı dört bölümden oluşan romanın ilk kısmında Hayri İrdal, çocukluğundan başlayarak yaşamını ayrıntılı bir şekilde okurla paylaşıyor. Halit Ayarcı ile eserin ikinci bölümünde tanışan başkahraman, sonrasında onunla birlikte Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün temellerini atıyor. Eserin son bölümünde ise enstitünün beklenmedik akıbeti, o dönemden günümüze devam eden sorunların bir habercisi olarak okurlarını düşünmeye sevk ediyor.

Kitap - Kirpinin Zarafeti Muriel Barbery

Herkese merhabalar efenim,

Bloglarda,bookstagramlarda çok gördüğüm ve çok övülen bir kitap olan Kirpinin Zarafetinden bahsedicem bugün sizlere.

Öncelike kitap 2 ana kahramanın ağzından yazılmış.Biri daha çok günlük şeklinde ve aslında tam ana kahraman sayılmaz bi yan karakter.Asıl ana kahramanımız yani Kirpinin Zarafetine sahip olan kişi.Kendisi bir apartmanın kapıcısı ama oldukça entellektüel bir kadın.Kedileri,kitapları,filmleri,müzikleri ile yalnız yaşayan bir kadın ve bu hayatı bilerek seçmiş biri.Apartmanda yaşayan kişileri anlatarak başlıyor ve devam ediyor genelde kitap.Oldukça zengin insanların boş ve gösterişli hayatlarını eleştirir şekilde anlatıyor.Apartmana Japon tatlı bir beyin taşınmasıyla bu kapıcı kadınımızın hayata bakış açısı değişiyor.Bu arada ilk başta bahsettiğim yan karakterde 17 yaşlarında genç bir kız ama kendisi intihar etmeyi düşünüyor ve oldukça da akıllı bir kız.İki karakter de Japon kültürü hayranı.Eee apartmana Japon bir beyefendi de taşınınca kitap şenlenmeye başlıyor tabiki.Bu arada kitabın sonu oldukça hüzünlü o yüzden mendilleri hazırda tutun :)

Paris'in merkezinde, gösterişli bir apartmanda, müzik, resim ve felsefe meraklısı, Rus edebiyatı ve Japon sineması tutkunu elli dört yaşında bir kapıcı kadın. Son derece zeki ve üstün yetenekli ama içe dönük ve yaş gününde intihar etmeyi planlayan on iki yaşında bir kız çocuğu. Utangaç bu iki özel insanı birleştir en bağ binaya yeni taşınan kibar Japon beyefendisi olacaktır. Sessiz insanların zengin iç dünyalarında gelişen, göze çarpmayan güzellikleri yücelten, sınıflar ve nesiller ötesi bir dostluğu konu edinen Kirpinin Zarafeti, pek çok ülkede yayımlanmış, milyonlarca okura ulaşmış, zarif ve etkileyici bir roman.
"Her şeyin, özellikle de hayata dair mutlak olguların ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösteren nefis bir kitap."
-Le Soir-
"Barbery hayatın küçük keyiflerini, her şeyin Marcel Proust'un o sonsuz nostaljisi ile dengede olduğu muhteşem anları yakalamayı başarıyor."
-L'Express-
"Bütün büyük yapıtlar gibi bu hikâye de kalbinizi kıracak, ama bazen hayatın bu hüzne değeceğini anlamanızı ya da hatırlamanızı sağlayacak."
-Chicago Sun-Times-
(Tanıtım Bülteninden)

8 Ağustos 2020 Cumartesi

YouTube - VLOG 47


Kitap - 1Q84 3. Kitap Haruki Murakami

Herkese merhabalar efenim,

1Q84 serisinin son kitabı ile artık bu maceranın sonuna geldik.Oldukça uzun ama keyifli bir macera oldu benim için.Kitap bitti ama zilyon tane soruyla birlikte bırakıp bitti kitap elbette ve tabi bu Murakaminin normali olduğu için alıştık artık sorgulamıyoruz sadece okuyoruz.

Serinin daha önceki kitaplarında iki karakter arasında gidip gelirken bu kitapta bir kişi daha ekleniyor ama o karakter neden eklendi sırf konuyu biraz daha uzatmak için mi eklendi hiç bilmiyorum ama bence kendine has özellikleri olan değişik bir karakterdi.Bu arada sanırım Murakaminin kitaplarında ilk defa bi mutlu son görmüş olduk :)


6 Ağustos 2020 Perşembe

Kitap - Gönül Natsume Soseki

Herkese merhabalar efenim,

Murakami okuduğum kadar Murakami'nin beğendiği ve övdüğü ve kitaplarında da atıflarda bulunduğu yazar ve kitapları okumaya çalışıyorum.Bunlardan biri elbette Natsume Soseki.Mutlaka her kitabında kendisinden bahsediyor Murakami.

Kitap kabaca üç bölümden oluşuyor.İlk bölümde baş kahramanımızın hayat hikayesine ve elbette çok saygı duyduğu ve sevdiği gizemli hocasını anlatıyor kahraman bakış açısıyla.İkinci bölümde kahramanımızın kendi ailesiyle olan hikayeleri okuyoruz ve bence bu kısımlar aşırı sıkıcıydı asıl anlatılmak istenen üçüncü bölümde oluyor zaten.Üçüncü bölümde hocası ve kahramanımız mektuplaşıyorlar ve hocanın bu gizemli hallerinin nedenini anlamış bulunuyoruz.

Spoiler vermek istemiyorum ama kitap Mayakitap Yayınevinden çıkmış ve içerikle kapak tasarımı bence birbirine hiç uymamış.Bi kere asıl olayların geçtiği kişiler içinde bi kadın yok gidip de sırf Japon yazar diye geleneksel Japon giysileri içinde bir kadın çizimi koymaları acayip saçma olmuş.Bana kalsa bu kitabı başka yayınevinden okumak isterdim sırf bu alakasız kapak tasarımı yüzünden ama maalesef ki bu kitap aktif olarak satışta sadece bu yayınevinde var.


İki isimsiz karakter arasında gelişen incelikli ve dokunaklı dostluğun hikâyesi…

Genç bir üniversite öğrencisi, tatil yerinde tanıştığı ve “hocam” diye söz ettiği adamla günden güne güçlenen bir dostluk kurar. Yıllardır taşıdığı sırrın ağırlığıyla kendini dış dünyaya ve hayata kapatan hoca, yavaş yavaş genç dostuna içini dökmeye başlar. Natsume Soseki, bu iki karakterin ilişkisini ve gencin hocasını anlama çabasını anlatırken yirminci yüzyılın başlarında Japonya’da gerçekleşen kültürel değişimin sonucunda doğan kuşaklar arası farklılıklara da ışık tutuyor.

Dostluklar, aile ilişkileri ve insanı ebedi yalnızlığından kurtarabilecek her şeyi irdelerken insanoğlunun karmaşık ruhsal durumuna unutulmayacak bir incelikle yaklaşıyor.

Natsume Soseki, modern Japon romancılığının sembol ismi.

- Haruki Murakami -

(Tanıtım Bülteninden)

Kitap - 1Q84 2. Kitap Haruki Murakami

Herkese merhabalar efenim,

An itibariyle Marmaris tatilinden geri dönmüş bulunuyorum ! 1 haftalık tatil yaptım elbette onun içinde bir vlog çektim daha sonra editini yapıp YouTube'a koyacağım ama ondan önce ayın 11 ine kadar yıllık iznim olduğu için tatilime kaldığım yerden evde devam edeceğimi belirtmem gerek.Bol bol yedim,yüzdüm,güneşlendim (elbette gerekli korona tedbirlerini alarak) ve kitap okudum.Yanıma Murakami'nin 1Q84 serisinin 2. ve 3.kitabını almıştım ilk olarak 2.kitabından bahsetmek istedim.

Bence bu kitap olmasa da olurmuş.Birinci kitapta ki şeyleri çok fazla tekrarlamış ve bir yerden sonra "eee artık olsun bir şeyler" dedittirdi ilk defa bana Murakami.İlk kitapta karakterlerin özelliklerini ve geçmişteki birbiriyle olan bağlarını okumuştuk bu kitapta biraz daha olaylar olmaya başlıyor elbette.Yine Murakami sizi fantezi dünyalarına götürüyor ve büyük bir merakla kitabın sonuna bir şekilde getirtiyor ve 3.kitaba hevesle başlar halde buluyorsunuz kendinizi :)


Gerilim Filmi : The Substance

 Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...