Herkese merhabalar efenim,
Yeni ve yoğun geçicek bir haftadan merhabalar !
Bu haftayı öğrencilerime ders çalışma programı hazırlayarak,oryantasyon semineri düzenleyerek geçiricem 1 Eylül - 8 Eylül arasında da yıllık iznimin 2.kısmını kullanacağım ama gezi anlamında bir yerlere gitme planım yok maalesef ki 6 Eylül de KPSS sınavı var ona gireceğim ama bu dönem adam akıllı çalışmadım bile sırf para verdim kayıt oldum diye girip şansıma deneyeceğim yoksa bu virüs zamanında o kadar saat kapalı alanda o kadar kişiyle olmaya pek hevesli değilim o hafta evde biraz bakarım bir şeylere hayatımda ilk defa 1 hafta bir şeylere bakıp gireceğim benim içinde değişik bir tecrübe olucak.
Kitap postumuza gelicek olursak kardeşimin kütüphanesine dadanmaya devam ediyorum.Burak Aksak'ın daha önce Leyla ve Mecnun'unu okumuştum ama bu öykü kitabını daha çok sevdim ayrıca bu Küsurat Yayınlarının Burak Aksak'ın olduğunu bilmiyordum ama at kafalı adam logosundan ve KüsurAT gibi bir kelime oyunundan anlamam gerekirdi.
“Ben bu dünyanın düzenini değiştirecek olanım. Kahramanlarınızı öldürmeye geldim. Çünkü nerede bir kahraman varsa orada zulüm de vardır. Zulmü meşrulaştırma çabalarıdır tüm kahramanlık hikâyeleri. Kahramanlarınızı öldürün. Ya da bırakın bunu sizin yerinize ben yapayım. Ama öncelikle, fazla akbili olan var mı?”
Belki de hayat, bir şeylere yetişmeye çalışırken kaçırdığımız anların toplamıydı. Bir durup düşünsek yaşamın sırrına erecektik belki. Yahut kafayı sıyıracaktık kendimizi dinlemekten. Caddelerde gezinirken üzerimize üzerimize gelen insan selinde boğulmamak için saptığımız ara sokak denize çıkacaktı da, “Oh be,” diyecektik, “dünya varmış.” Hayatın kıymetini anlayacaktık iki deniz gördük diye. Sonra biz ne olduğunu idrak edemeden yol uzadıkça uzayacaktı da kendimizi bırakamayacaktık bir kenarda. Düşüncelerimiz, duygularımız, aşklarımız, ümitlerimiz ile yürüyecektik. Heyecan mı? Kim kaybetmiş ki biz bulalım heyecanı? Ümidimiz yeter bize. Hiç bilmediğimiz yerlere girecek, varlığından bile haberdar olmadığımız hayatlara dahil olacaktık. Görmezden geldiklerimizle göz göze gelecektik. Duymak istemediklerimizi bağıracaktı şehir. Karşılaştığımız durumlar bizi bazı bazı güldürürken bazı bazı içimizi titretecekti. “Ah be,” derken bulacaktık kendimizi.
İşte Burak Aksak’ın kaleme aldığı öykülerden oluşan Ben Orada Değildim Üstelik Siz de Yoktunuz’u okurken İstanbul’u bir binanın çatısından seyrediyor hissine kapılacak, birbirinden farklı karakterlerle oturup uzun uzun sohbet etmek isteyecek, daha önce kaçtığınız, görmezden geldiğiniz her şeyle yüzleşeceksiniz!
(Tanıtım Bülteninden)
Not aldım, yazarı hiç okumamıştım.
YanıtlaSil