Kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Şubat 2023 Cuma

Kitap - Cam Şato Sarah J. Maas

 Herkese merhabalar efenim,

Hiç bir şeyi ertelememek gerektiği ve ölümün sıcak nefesinin her zaman boynumuzda olduğu gerçeği ile yaşıyorum her zaman.Bazı şeyler için evet "uygun zaman" ya da "zamanı gelince" diye de bir şey var bu da bir gerçek.Bu kitap serisini 5 yıla yakın zamandır merak ediyordum ama ya piyasa da bulamadım ya da bulduklarım çok pahalıydı.Genelde booktuberlar falan inanılmaz övdü bu seriyi o yüzden Amazon da indirim görünce artık kitaplar da ateş pahası oldukları için parama da kıyıp serinin ilk 3 kitabını aldım.Yaklaşık 1.5 hafta da falan okuyup bitirdim kitabı.Özellikle de şu sıralar kafamın dağılmasına çok ihtiyacım varken hızır gibi yetişmiş oldu bu kitap.Bir çok yoruma göre daha serinin ilk kitabı bu ve olayların daha çok çok başı ve bir çok kişinin de seride ki favori kitabı bile değil ama ben genelde hep serilerin başlangıç kitaplarını daha çok beğenebiliyorum.

Celaena ömür boyu hapse mahkûm edilmişti. Oysa o, eğitimli bir suikastçıydı, benzerlerinin en iyisiydi ama bir hata yapmış ve yakalanmıştı. Genç yüzbaşı Westfall ona bir teklifle geldi. Celaena, kraliyetin en yetenekli savaşçıları ve suikastçılarıyla katılacağı ölümüne bir yarışmada veliaht Prens Dorian’ı temsil edecek. Yarışmayı kazanırsa kralı korumaya ve sonrasında özgür bırakılmaya hak kazanacak. Ama önce bir biri ardına ortaya çıkan cinayetlerin katilini bulmalı ve hayal bile edemeyeceği bir geleceğe hazırlanmalı.



8 Şubat 2023 Çarşamba

Kitap - Delibo Murat Uyurkulak

 Herkese merhabalar efenim,

Murat Uyurkulak benim İzmir de yaşarken kitap toplantılarından tanıdığım bir arkadaşımın önerisi bir yazar ilk onda görmüştüm bu yazarı sanırım Tol romanını okuyordu bu romanı da yeni çıkınca hemen atmıştım kitap sepetime fiyatı da uygun gelmişti bana.Zaten romanda İzmir de Bornova da geçiyor.Biz o taraflara uzak olduğumuz için en fazla 2-3 defa falan gitmişimdir koskoca 5 sene içinde.O yüzden kitabı okurken tanıdık bir his bekledim ama o his hiç sarmadı beni açıkçası oldukça uzak olduğum bir geçmiş olmuş benim için İzmir artık.Yazarın üslubunu kitabı da sevdim ya da sevmedim diyemiyorum nedense net bir şekilde sardı kitap beni 2 gün gibi kısa sürede okuyup bitirdim ama yine de bi boşluk bi nötrlük var bu kitaba karşı içimde.

Niye bu kadar istiyordu Delibo'yu bulmayı? Bağıran bir bitkiden hallice yaşayan bir adamla ne yapacaktı ki?

Yusuf on sekiz yaşındayken hayatını mahvedip terk eylediği baba ocağı Bornova'ya seneler sonra geri dönmüştür. Tam da o günlerde aldığı bir haberle sarsılır: Çocukluk hatıralarının kahramanlarından, mahallenin sevgilisi ve bir nevi maskotu deli İbrahim, namı diğer Delibo, ardında iz bırakmadan bir anda sırra kadem basmıştır. Çocukluk aşkının da onun peşinde olduğunu öğrenen Yusuf'un aklı iyice karışacaktır. Zira artık ünlü bir dizi yıldızı olan ve Delibo'yu bulmak için her şeyini bırakıp Bornova sokaklarına dönen güzeller güzeli Yasemin, ondan ısrarla yardımını istemektedir...

Tol, Har, Merhume gibi unutulmaz romanların yazarı Murat Uyurkulak Delibo'yla İzmir'in sokaklarında dolanıyor ve hem tükenmeyen bir tutkunun hem de hayli kanıksanmış ülke gerçeklerinin izini sürüyor. Bu karnavalesk aşk romanında, akıllı ve duyarlı ama bir o kadar da yaralı ve öfke dolu Yusuf'un kurtulamadığı sevdasını anlatıyor. Beraberinde de hayatlarımızın içine sinip kabuk bağlamış meseleleri eşeliyor; eşitsizliği, haksızlığı, yoksulluğu, kini ve düğüm olmuş aile ilişkilerini gözler önüne seriyor - sakınmadan, lafı uzatmadan ve her zaman olduğu gibi sözünü esirgemeden...

7 Şubat 2023 Salı

Kitap - Başkalarının Tanrısı Mine Söğüt

 Herkese merhabalar efenim,

Dün resmen ülkece bir kabusa uyandık.Burası aynı zamanda benim günlüğüm olduğu için iyi,kötü hissettiğim ne varsa yazmak istiyorum.Deprem yıllardır benim hayatımın bir gerçeği zaten.Daha 4 yaşında gözlerimi Gölcük depremine açtım orada daha bir çok hafif depremi yaşadım daha sonra daha 2 yıl önce İzmir depremini yaşadım.Dün Maraş depremi ile tekrardan yıkıldım resmen hatta öğlen olan depremi Samsun da bile hissettik.İçimde kocaman bir boşluk var dünden beri göğüsüm sıkışıp duruyor resmen.Bugün işe başladım geldiğimden beri kafamı işle meşgul ediyorum da biraz biraz sakinledim bir de anksiyetim azıtmaya başlasın nefesim darlansın istemiyorum.Allah'ım sen ordaki insanlara sabır ve güç ver.Bir şeyin uzağında yaşamak ve konuşmak,yaşayabilmek o kadar kolay ki.Bu kitapta ki hayatlar da aslında gerçek olan ama bizim hep uzağında olduğumuz hayatlar.İnsanın kendi gerçeğinden başkası olmaması o kadar garip bir şey ki.Şimdi burada kar yağıyor ve çok soğuk.Bu soğukta sokakta olan herkese ama herkese yardım etsin Allah'ım.

“Ne doğumumuz ne ölümümüz ne de doğumla ölüm arasında can çekişerek sürdürdüğümüz hayatlar bize ait.  Başkalarının isteklerinden doğuyor, başkalarının istediği gibi yaşıyor ve başkaları yüzünden ölüyoruz. Bizim sandığımız hayat bizim değil, bizim sandığımız beden bizim değil…”

Karanlık geçmişi tuhaf olaylarla dolu, bacakları dizlerinden kesik yaşlı Efsun Abla...

Kim olduğunu hatırlamayan, hafızasını yitirmiş Adnan Abi...

Sokaklarda orospuluk yaparak para kazanan toksikoman Hülya...

Bir sabah uyanıp düzenini, evini, ailesini, işini terk ederek sokaklardaki tekinsiz hayata karışan, kafası karışık şair Musa...

Ve çöpte bulunmuş bir bebek, Matruşka...

Her biri kendi zorlu sorularıyla baş etmeye çalışan ve kucaklarındaki kimsesiz bebekle şehrin sokaklarında kendilerine barınacak bir delik arayan bu dört insan, bilinmeze doğru sürüklenen hayatlarıyla en sert gerçeklere işaret eden uçurumların kıyısında dolanıyor.

Onlar her şeye karşın ayakta kalmakta inat edip şehri kuranların ve yıkanların kimliğini sorgularken, okuru da kendi kimliğiyle yüzleştiren sorular denizine açılmaya davet ediyor.

Başkalarının Tanrısı’yla Mine Söğüt biri bebek beş sokak insanının yarı hayal yarı gerçekçi hikâyesiyle, yanından geçip gittiğimiz ve görmezden geldiğimiz insanların tanrısına, dolayısıyla da sözümona medeniyetimizin temellerine dair acımasız bir sorgulamaya girişiyor.

3 Şubat 2023 Cuma

Kitap - 220 Volt Joseph Incardona

 Herkese merhabalar efenim,

Ahmet Ümit kitaplarına devam etmeden önce araya 130 sayfalık bi mola kitabı alayım dedim.Güncel Fransız edebiyatından bir çok satanlar kitabı aslında hiç bir yerden duymadım bu kitabı Amazon da kitaplara bakarken tesadüfen kitabın kapağını beğendim ve konusuna bi bakayım dedim hoşuma gitti,gizemli ve gerilimli bir kitabı benzediğini düşündüm Alan Wake tarzı bir hikayesi olduğunu düşündüm.Bir gün bir yazar karısıyla birlikte uzak ve sakin ormanda bir eve taşınır ve olaylar beklediği gibi gitmez falan diye.İlk 70 sayfa kadar açıkçası kitabın içine tam giremedim ve biraz da sıkıcı geldi bana devamında da okumaya çok gönlüm yoktu açıkçası ama zaten 130 sayfa falan deyip devamını da okudum ve bir okuyuşta sonuna geldim.Meğersem olaylar 70.sayfadan sonra başlıyormuş cidden :D 

Ramon Hill, çok satan romanların ünlü yazarı, son romanını bitirmekte zorlanmaktadır. Beyaz sayfaya atılan uzun, boş bakışlar ve sonuç: Hiç. Yazmanın işkenceye dönüştüğü anda eşi Margot duruma el koyar. Ailesine ait köy evine gitmek, sessizlik ve uzaklık ona iyi gelecek, kitabını bitirmesi için gereken dikkati toplamasına yetecektir. Ne var ki sessizlik ve ıssızlığın uyandırdıkları bununla kalmaz. İnziva, sorgulamayı ve yüzleşmeyi tetikler. Yaklaşan tekinsizlik, bir roman yazmaktan fazlasının habercisidir...

Gerilim ve kara roman denildiğinde Fransa'nın son günlerde en çok okunan yazarlarından biri olan Joseph Incardona, 220 Volt'ta karanlık bir aşk hikâyesi anlatıyor, ruh karardığında düşen gölgeye bakmaya zorluyor bizi.

'İnsanın içinde açılması son derece zor, gizemin perçin çivileriyle lehimlenmiş o kara kutu vardı."

220 Volt, o kara kutunun tehlikeli sırrına vâkıf, küçük kara bir cevher.

31 Ocak 2023 Salı

Kitap - Beyoğlu'nun En Güzel Abisi Ahmet Ümit

 Herkese merhabalar efenim,

Sömestirin ikinci haftasına başladık nihayet bu hafta diğer haftalara nazaran kimse olmadığı için daha sakin ve keyifli geçicek benim içinde.bu fırsattan istifade uzun zamandır okuyup bir türlü bitiremediğim kitabı bitirmiş oldum araya başka bir kitap alıcam bundan sonra son bir Ahmet Ümit romanım kaldı ama onu Şubat sonuna doğru okumaya karar verdim.

Bu kitap ilk çıktığı zaman hemen çok satanlar listesine girmiş ve baya bi konuşulmuştu o zamanları çok iyi hatırlıyorum o zamanlar daha Ahmet Ümit kitaplarına sarmamıştım benim için onunla buluşmak biraz geç oldu.2013 yılında geçen bu kitap dönemin güncel olayı olan Gezi Parkı olaylarından bahsediyor.İstanbul'un en köhne yerlerinden biri olan Tarlabaşında ki bir mafya cinayetinden bahsediyor.Mafyalar,rantlar,çingeneler,hayat kadınları,tinerci çocuklar ve onların yaşam mücadelesi arasında çiçeklenen aşkları.Okuması keyifli bir kitap ama arada bi çember çiziyormuş hissi veriyor sanki sürekli aynı sorgu var gibi geldi beni sıkmaya başladı derken nihayet sona bağladı ve bitti kitap.Katilin son 5 sayfa da bulunması biraz can sıkıyor elbet ama yine asla tahmin edilemeyecek biri çıkıyor.Bu arada yazarın kendisini de bir karaktermiş gibi romana eklemesi de ilk kez okusam belki beni etkileyebilirdi ama bu yöntemi ben Hakan Günday'ın Kinyas ve Kayra romanında gördüğüm için beni etkilemeyi başaramadı :D

Şeytan mührünü vurdu Tarlabaşı'na…

Beyoğlu'nun tekinsiz arka sokakları… Senenin ilk karı düşerken Tarlabaşı'nın yakışıklı delikanlısı katiline burukça güler ve ruhunu teslim eder. Başkomser Nevzat cinayeti çözmeye çalışırken şehrin nasıl parsel parsel satıldığına, insanların canları üzerine kurulan zenginliğe yeniden şahit olur, kahrolur.

Aşkın iyilikle bir ilgisi yok.

Ahmet Ümit Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'nde semtin virane, metruk binalarıyla iç içe geçmiş bir suç ve cinayet örgüsünü samimiyetle ve dizginleyemediği bir isyan duygusuyla aktarıyor. Başkomser Nevzat da puslu havayı seven kurt misali İstanbul kışına pek bir yakışıyor.

Evet, bu yıkılmaya yüz tutmuş binalar, nefretimizle, toplu histerimizle viraneye çevirdiğimiz bu meşum semt, bu cinayetler, bu kötülükler, bu insan kanı, insan eti satılan can pazarı… Sanırım bu yüzden, kırmıştım bizim emektarın direksiyonunu ara sokaklara. Şehrin göbeğindeki bu hayalet semti bir kez daha görmek, anlamak, lanetini hissetmek için.

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi, Türk yazar Ahmet Ümit tarafından yazılan polisiye romanıdır. Romanda, İstanbul'un Beyoğlu semtindeki Tarlabaşı'nda bir erkek cesedinin bulunmasıyla birlikte gelişen olaylar ve cinayet araştırması, romanın kurgusal karakteri Başkomiser Nevzat'ın ağzından anlatılmaktadır.

6 Ocak 2023 Cuma

Kitap - Meksika Gotiği Silvia Moreno - Garcia

 Herkese merhabalar efenim,

Hevesle aldığım ve çok büyük bir hayalkırıklığına uğradığım bir kitap postu var bugün blogumuzda.Aslında kitabı daha tam olarak bitirmedin bitmesine bi 100 sayfa kadar daha var ama kitap başından sonuna tam bir fiyasko olucak bence o kadar sayfa hiç bir halt olmamış eğer son 100 sayfada olaylar olur ve kitap beni gerçekten etkilemeyi başarırsa bu yazıya geri döner bi özür yazısı eklerim eğer eklememişsem anlayan ki ön görülerim yine yerinde tam gaz çalışıyor.

Bu kitaba nasıl olurda Yılın En İyi Korku romanı dediniz bilmiyorum yani kitap gerilim bile değil ya ! 
Ayrıca kitap konu olarak bir çok şey vaadetmesine rağmen hiç bir şey olmuyor ya da hep aynı şeyler üzerinden dönüyor.Bir de o kadar bu kitabı alıp okuyabilmek için indirim bekledim Amazon da aylarca verdiğim paralara yazık oldu cidden.Bu kitabı torpille mi seçtiniz naptınız ya da hayatınızda hiç korku romanı mı okumadınız naptınız cidden bilmiyorum çok sinirliyim bu kitaba ve o özür yazısını da yazmıcağımı adım gibi de biliyorum bit kitap daha başından kendini belli ediyor.1 aydır kitabı bitiremedim bile sıkıntıdan içimi şişirdi kitap resmen ama okucağım,sonuna kadar günde azar azar da olsa sonuna kadar okuyup yine de şans vericem.

Locus En İyi Korku Romanı Ödülü / Britanya Fantazi En İyi Korku Romanı Ödülü

The New Yorker, Vanity Fair, NPR, The Washington Post, Tor.com, Marie Claire, Vox ve Book Riot’a Göre Yayımlandığı Yılın En İyi Kitaplarından

1950’lerin Meksika’sında sosyetenin genç gözdelerinden Noemí Taboada gönlünün istediği gibi yaşıyor, eğleniyordu. Ancak yeni evlenen kuzeninden gelen mektupta okudukları onu afallatacaktı. Eşinin onu zehirlediğini düşünen ve birinin ona yardım etmesi için yalvaran kuzeni Catalina’yı görmeye, kentten uzakta bir malikâne olan Doruk Mevki’ye doğru yola çıkan Noemí oraya vardığında ne bulacağından emin değildi. Kuzeninin eşini ve adamın varlıklı ailesini tanımıyordu, gideceği bölge hakkında da çok az bilgisi vardı.

Şık kıyafetleri ve kırmızı rujuyla kokteyl partilerine katılmaya daha çok alışkın olsa da önüne çıkan hiçbir zorluktan çekinmeyen Noemí, kuzenini kurtarmak için elinden geleni yapacak, Catalina’nın hem yakışıklı hem de korkutucu eşi Virgil de, ona fazlasıyla ilgi gösteren ailenin ihtiyar reisi Howard Doyle da gözünü korkutamayacaktı. Fakat duvarların ardında pek çok sır saklayan evin kendisinin, Doruk Mevki’nin Noemí’ye oynayacağı oyunlar yeni başlıyordu. Kan ile şiddet, rüya ve gerçek, delilik ve aklıselim birbirine girecek, yeraltına gömülü mazi öyle ya da böyle intikam için tekrar yüzeye çıkacaktı.

5 Ocak 2023 Perşembe

Kitap - Kırlangıç Çığlığı Ahmet Ümit

 Herkese merhabalar efenim,

Ahmet Ümit serüveni kaldığı yerden tam gaz devam ediyor.Bu kitaptan sonra 2 kitabı daha var elimde okuyacağım onları da okuduktan sonra biraz ara vericem zaten koleksiyondan bir çok kitabı okumuş olcam diğer kalan kitaplar da elimde yok zaten şu anda ne zaman alırım pek de bilemiyorum üst üste okuduğum için bi süre almam diye düşünüyorum :D

Genelde hep tarihle cinayeti karıştıran ve bize sunan Ahmet Ümit bu sefer güncel bir olaydan bizleri vuruyor.2019 yılının biliyorsunuz ki kovidden önce en büyük sorunu Suriyeli göçmen olayıydı ve bir çok yazar da güncel olarak bu konuyla ilgilendiler.Bu kişilerden biri de Ahmet Ümit olmuş.Aslında kendisinin kitaplarına bakacak olursak kendisi muhalif bir yazarmış gibi görünüyor tıpkı Livaneli gibi ama ikisininde o dönemde Suriyeli göçü hakkında çıkan kitaplarında bi Suriyeli mülteci güzellemesi görüyorum maalesef ki.Livaneli'nin Balıkçı ve Oğlu kitabında da aynı şeyleri söylemiştim size hatırlarsanız.Bu göçmenlik olayı Türkiye'nin demografisini bozduğu ve bize hiç bir şekilde iyi bir şekilde yansımadığı için o insanlarla insani olarak empati kuramıyorum maalesef.Hele de böyle acı dolu bir tarihten gelmiş halk olarak o insanları hiç mi hiç anlayamıyorum anlamakta istemiyorum maalesef o yüzden bu tür kitaplar bana hep bi politik güzelleme gibi geliyor.Bu ülke maalesef en hümanist insanı bile bozuyor.İşin içinde çocuklar var maalesef ve en çokta çocuklardan vuruyorlar maalesef ki bizi.

Bu kitapta da pedofiliden ve bol bol Suriyeli göçmenlerden bahsediliyor.Karşılaştıkları insanlık dışı zorluklar,ölümler en çokta çocuk ölümleri ... Bu biraz şey parakdoksu gibi.Hani sorarlar ya hep vicdani değerleri ölçmek için Hitler'in çocukken görseniz öldürür müsünüz diye işte bu da öyle bir sorgu.Adalet kavramını insana sorgulatan bir kitap ama bazı yerlerde maalesef yine yazarın muhalifliğinden beklemeyeceğim türde göçmen güzellemesi hissettim bilemiyorum belki de artık bu göçmen meselesi şu anda alıp başını gittiği için Suriyeyi geç Afganların gelmesiyle bambaşka bir olaya dönüştüğü için çok daha hassas bir mesele olmuş durumda bizler için.Bilemiyorum arkadaşlar çok karışık konular bilemiyorum ...

Türk edebiyatında adı polisiye roman türü ile özdeşleşen Ahmet Ümit, 2019 yılında yayımlanan Kırlangıç Çığlığı adlı eseri ile okurlarını adalet kavramı üzerine düşünmeye davet ediyor. Zengin kurgusu ve sürükleyici temposu ile her sayfasında merak uyandıran Kırlangıç Çığlığı, toplumsal meselelere olan hassas yaklaşımı ile bir polisiye romandan daha fazlasını sunuyor. Sebebi ne olursa olsun katilliğin yüceltilemeyeceği gerçeğini vurgulayan roman, insanlığın bugününü sorgulamanızı ve sürekli değişen toplumsal gündemi yeniden gözden geçirmenizi sağlayacak.

Adalet Kişisel Çözümlerle Yerine Getirilebilir Mi?

Bireylerin adalet arayışı, her dönemde farklı trajedileri beraberinde getirmiştir. İster nefsi müdafaa olsun, isterse de var olmaması gerektiği düşünülen adi suç işlemiş kişiler… Eğer ortada bireyin yanı sıra toplum da varsa, adaletin birey kaynaklı çözümlerle “nihai olarak” sağlanamayacağı da kabul edilmelidir. Aksi takdirde toplumdaki vahşet eğiliminin artmasından başka bir sonuç elde edilemeyecektir. Kırlangıç Çığlığı romanında bu kabul edilmesi güç gerçekliğe ışık tutan Ahmet Ümit, sarsıcı hikayesiyle zihninizin yanı sıra vicdanınızı da harekete geçirecek.

26 Aralık 2022 Pazartesi

Kitap - Kavim Ahmet Ümit

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün son günüm yarın işe gidiyorum hafif bi öksürüğüm kaldı sadece o da herkeste oluyormuş zaten umarım bir daha olmaz ya 1 aydır resmen işkence çekiyorum.Bu zamanlarımda kitapta zor okudum başım ağrıdığı için bu kitabı da normalda 1 hafta da bitirebilcekken 3 hafta da anca bitirebildim.

Ahmet Ümit serüvenine tam gaz devam ! Bundan sonra da bol bol Ahmet Ümit kitapları gelicek Ocak ayı okunacak listem full kütüphaneme yeni kitapları anca şubat ayında ekleyebilirim diye düşünüyorum hem yeni maaşım olacak tabi bu arada herhalde kitap fiyatları da coşmuş olur belki Amazon da yine Kasım da olduğu gibi bi indirim şenliği falan yakalarsam listemde olan kitapları almış olurum.

Ahmet Ümit bu kitabında yine tarihi dokuları bize bie cinayet davasında çok güzel bir şekilde aktarmış ama bu sefer ki cinayeti biraz karmaşık ve zorlama buldum o yüzden diğer okuduğum kitaplarına oranla daha az sevdim bu kitabını.Dinler tarihini sevenler için -başta benim kız kardeşim- bence bu kitap ayrı zevkli olacaktır diye düşünüyorum.

Can alarak sağlanan adalet, ölümü yüceltmekten başka bir işe yaramaz. 

Ritüelleri olan, Hıristiyan mistisizminden beslenen bir seri katil cinayet masasını teyakkuza geçirir. İlk cinayetin olay mahalli, alışılmışın hayli dışındadır: Göğsüne saplanmış sapı haç şeklinde bir bıçakla yerde yatan bir kurban... Hemen yanı başında açık bırakılmış, bazı satırları kurbanın kanıyla çizilmiş bir Kutsal Kitap… Katil hiç vakit kaybetmeden seri katile evrilirken Başkomser Nevzat belki de daha önce hiç karşılaşmadığı kadar çetrefilli ve karmaşık bir işin içine dalar.

Ölüleri bekletmek olmaz. 

Titiz bir araştırmanın ardından ustalıkla yazılmış, heyecan yüklü bir roman. Ahmet Ümit bu romanında bugünün Türkiye'sini daha iyi anlamak için hem Anadolu’nun geçmişine hem de yakın tarihimize bakmaya çağırıyor okurunu. Bu toprakların kültür mozayiğini Süryaniler, Nusayriler, Rumlar, Türkler, Kürtler üzerinden yeniden hatırlatıyor, devletin derinliklerinde kurulmuş hatalı mekanizmalar yüzünden ödenen bedelleri bir kere daha tartışmaya açıyor.

“Haklısın Evgenia” diyorum,

“Bu ülke çok acımasız, bu topraklar çok sert, bu toprakların insanı çok hoyrat... Ama burası bizim ülkemiz Evgenia, burası bizim toprağımız, bizim vatanımız. Biz burasıyız Evgenia...”


10 Aralık 2022 Cumartesi

Kitap - On Küçük Zenci Agatha Christie

 Herkese merhabalar efenim,

Bir haftadır buralarda olamayışımın yegane sebebi bir haftadır hastalıkla boğuşmam.Bu haftanın başında hastalanmaya başladım salı günü kolumu bile kaldıracak halde değildim iş yerinden 1 günlüğüne izin aldım dinlenip iyileşeyim diye daha sonraki günlerde işe gittim ama hala sesim kötü haldeydi boğazımda enfeksiyon vardı dün akşam iş yerindeyken boğazımdaki enfeksiyon durduk yere bam bam diye sol kulağıma ağrı olarak vurdu gözümü hastahanede açtım resmen acıdan gözümden yaş geliyordu artık baya kötü haldeydim ve sol kulağım tıkandı resmen doktor 2 günlük rapor verdi ve şimdi evdeyim boğazım acıyor,sesim gidik ve sol kulağım tıkalı... Aralık ayı benim için hiç iyi başlamadı resmen.Kış ayını çok seviyorum ama şu hastalık meselesi beni bitiriyor ayrıca şu sıra salgında var yine öğretmenler,öğrenciler derken sıra bana da geldi :( Salıya anca işe gidebilirim o zamana kadar iyileşirim inşallah hasta olmaktan nefret ediyorum :(

İlaçların izin verdiği kadar yatağımda kitap okuyarak geçiricem sanırım bu hastalığıda.Bir kitap bitti bile bu hafta hastalıkla uğraşırken.Hastalıktan başını anlamakta içine girmekte başta biraz zorlandım ama sonra içine aldı kitap beni ve sürüklemeye başladı sonuna kadar.Agatha Reisin en ünlü ve en çok satan kitabı ! Bu zamana kadar neden okumamış olduğumu ben de bilmiyorum ama kitabı okurken fena halde şu sıra yeni çıkan Devil In Me adlı oyun aklıma geldi ki bu romana benzer bir çok da film izledim.Bir kaç kişinin bir adada bir malikaneye hapis edilip sıra sıra öldürülmesi fikri ilk bu kitaptan geliyor demek ki Agatha tam bir ikon ! Yazdığı zamanlarda ırkçılık meselesi bu kadar reveaçta olmadığı için ilk kitabın ismi "On Küçük Zenci" olarak koyulmuş kitabın ismi kitapta yer alan bir tekerlemeden geliyor daha sonra Amerika'da ırkçılık olayları artınca kitabın ismi tepki almış ve "On Kişiydiler" olarak değiştirilmiş bizim "Negro" bisküvisi olayı gibi ...

Yıl 1939. Avrupa savaşın eşiğindedir. Her biri ürkütücü sırlar taşıyan on kişi, Devon kıyısında bulunan Asker Adası’ndaki ıssız bir malikâneye davet edilirler. Ancak malikâneye giden grubu bir sürpriz beklemektedir, zira ev sahibi Bay ve Bayan Owen ortalarda yoktur. Geçmişlerindeki karanlık sırlardan başka hiçbir şeyleri olmayan bu insanlar adada mahsur kalmışlardır. Konuklar bir süre sonra gizledikleri sırları birbirlerine anlatmaya ve teker teker ölmeye başlarlar...

1 Aralık 2022 Perşembe

Kitap - Rüya Dükkanı Mi Ye Lee

 Herkese merhabalar efenim,

Kore edebiyatından çok güzel şeyler yayınlanıyor şu sıra yakın takipteyim.Bu kitaplardan biri de Mi Ye Lee'nin Rüya Dükkanı kitabı oldu.Kitabın üzerinde 1 yazdığına göre devam kitabı gelecek diye yorumladım kitabı sevdim aslında büyük olasılıkla ikinci kitabı çıkarsa onu da alır okurum diye düşünüyorum.Fantastik bir evrende fantastik bir hikaye okuyoruz.Rüyaların sanki bir maddeymiş gibi yaratılıp mağazalarda satıldığı,değişik müşterilerin olduğu hatta o mağazalarda çalışılabilmek için sınavların yapıldığı bir dünya okuyoruz.Baş kahramanımız Penny rüyaların satıldığı mağaza da çalışmak isteyen genç bir kızımız sınava ve mülakata girip işi kapıyor ve sonrasında bu rüya mağazasının derinliklerine dalıyoruz.Her katında farklı türde rüyaların satıldığı,değişik,fantastik,sürükleyici bir roman.Bu türü sevenlerin bir bakması gerek diye düşünüyorum bu kitaba.

Sadece uyurken ziyaret edebildiğiniz gizemli bir kasabada bulunan Dollagoot Bey’in Rüya Dükkânı’na hoş geldiniz! Çocukluk anıları, lezzetli yemekler, sahil kenarında gezintiler ve kâbuslar gibi her katında çeşit çeşit rüyalar satılan bu dükkânın, dünyanın dört bir yanından gelen hem insan hem de hayvan birçok müşterisi bulunuyor. Ziyaret öncesi pijamalarını giymeyi unutan müşteriler için ise Noktilukalar iş başında!

Dollagoot Bey’in Rüya Dükkânı’nda işe yeni başlayan Penny ile birlikte birbirinden farklı görevlere koşturacak, uykulu müşterileri karşılayacak ve tecrübeli Dollagoot Bey’den rüyalarla ilgili çok ilginç şeyler öğreneceksiniz. Ayrıca Kick Slumber, Yasnuj Otra, Wawa Sleepland, Doje, Aganep Coco ve daha nice rüya yaratıcılarıyla tanışma fırsatı yakalayacaksınız. Acaba bu sene Yılın Rüyası Ödül Töreni’nde, en büyük ödülü rüya yaratıcılarından hangisi alacak?

Yayımlandıktan kısa bir süre sonra Güney Kore’nin çok satanlar listesine girmeyi başaran genç yazar Mi-ye Lee’nin bu fantastik romanı ister bir genç ister bir yetişkin olun, hayal gücünüzü farklı bir âleme götürecek ve içinizi ısıtacak!

29 Kasım 2022 Salı

Kitap - Koku Patrick Süskind

 Herkese merhabalar efenim,

Kardeşimin kütüphanesinden aldığım bir kitapla daha devam ediyoruz kitap postları serüvenimize."Bir Katilin Hikayesi" başlığıyla dikkat çeken ve bir çok kişinin filminden ,dizisinden bildiği bir hikaye aslında.Onları bu kitabı okuyana kadar izlemeyi reddettim.Kitap başlarda bi durgun başladı ama ortalarına doğru hikaye açılmaya ve okuyanı sürüklemeye başladı açıkçası.Koku duyumu hassas olan arkadaşlarım da olmuştu ben daha çok tatçıyım sanırım :D Parfümlerle de aram pek iyi olmadı bu zamana kadar o yüzden bu kitabın beni çok etkileyeceğini düşünmemiştim ama işin içine insanları öldürüp onlardan doğal ve mükemmeliyetçi bir koku yaratma fikri girince işte orda beni etkileyen bir tarafı oluşmuş oldu kitabın.

Alman asıllı yazar Patrick Süskind’in ilk romanı Koku, sıra dışı konusu ve akıl almaz sonu ile ilk yayımlandığı 1985 yılından bugüne okurlarını büyülemeye devam ediyor. Farklı kişiliği ve topluma karşı mesafeli yaklaşımı ile öne çıkan Süskind, Koku’da insanın toplum tarafından kabul edilme isteğini benzersiz bir tema etrafında ele alıyor. İnsanoğlunun kokulara karşı olan içgüdüsel ilgisini olağanüstü bir kurgu ile kaleme alan yazar, Koku ile sizi de duyusal yeti ve eğilimlerinizi sorgulamaya davet ediyor.

Kokusuz Olsaydınız, Hayatınız Nasıl Olurdu?

İyi veya kötü, her mekanın ve insanın bir kokusu vardır. Peki ya sizin olmasaydı? Etrafınızdaki kişiler size nasıl bir tepki verirdi? Ya da sizin farkınıza varabilirler miydi? Romanının başkahramanı olarak doğuştan kokusuz bir insanı konu edinen Süskind, kokunun toplumsal yaşamda ne denli önemli bir yere sahip olduğunu kanıtlamak için oldukça farklı bir yol izliyor. Kokusuz olmasından dolayı insanlar tarafından anlamlandırılamayan bir dışlanmaya maruz kalan başkahraman, roman boyunca sizin de aklınızda birçok soru işareti bırakacak. Ona bazen hak verecek, çoğu zaman da nefret duyacaksınız.


12 Kasım 2022 Cumartesi

Kitap - Tokyo Ueno İstasyonu Miri Yu

 Herkese merhabalar efenim,

Yeni çıkan,İthaki gibi ünlü ve kaliteli bir yayınevinden çıkan ödüllü,Japon edebiyatından olan bu kitaptan çok şey bekleyerek aldım ve açıkçası ilk arka kapak yazısını ve konusunu okuyunca da meraklandırmıştı bu kitap beni zaten 120 sayfalık bir kitap ve Amazon indiriminde de görünce hemen alayım okuyayım dedim ama baştan sona kitabın içine hiç giremedim ne anlatıyor onu da tam anlayamadım kitap tam bir hayalkırıklığı oldu benim için anlayacağınız.Japon edebiyatından çok az kitap vasat çıkar normalde hep ilgi çekici ve farklı olur ama bu kitap benim için resmen sınıfta kaldı , otur sıfır !

2020 Çeviri Edebiyatı Ulusal Kitap Ödülü Kazananı

Akutagava ödüllü Miri Yu, Güney Kore vatandaşı olmasına rağmen Japonca yazan, gençlik yıllarındaki bunalımlarına Edgar Allan Poe ve Truman Capote gibi ustaların eserleri sayesinde direnen, kitaplarında hem psikolojik hem de sosyolojik arayışların peşine düşen bir yazar.

Çağdaş Japonya tarihinin her önemli dönemeci 1933’te doğan Kazu’nun hayatına bir şekilde etki etmiştir ama o artık bir ölüdür. Kazu’nun yaşam öyküsüne kara talih damga vurmuştur ve şimdi ölümde bile huzura eremez.

O parka 1964’te Tokyo Olimpiyatları’nın hazırlığında çalışmak için gelen ve son nefesini de parkın civarındaki evsizlerin arasında veren Kazu’nun gözlerinden Tokyo’daki gündelik hayatı görürüz bu romanda. Böylece onun şahsi öyküsüne dair mahrem ayrıntılar da gün yüzüne çıkar. Tıpkı toplumdaki eşitsizliklerin onun hayatına nasıl yön verdiğinin gün yüzüne çıkması gibi.

Tokyo Ueno İstasyonu, Tokyo’nun en işlek mekânlarından birine musallat olan evsiz bir hayaletin hikâyesini anlatıyor.

11 Kasım 2022 Cuma

Kitap - Innsmouth'un Üzerindeki Gölge H.P Lovecraft

 Herkese merhabalar efenim,

Lovecraft'tan başka bir kitap daha okuyayım dedim ama bu kitapta beklediğim ve istediğim yönde gitmedi açıkçası asla sarmadı beni , konusu diğer kitaptan daha farklı sanıyordum ama eninde sonunda konu bir şekilde yine Cthulhu efsanesine dayanıyor sanırım Lovecraftta bundan başka bir hikaye yok bu kitapta yine benim için hayal kırıklığı oldu şu sıra güzel bir okuma tempon var derken bu kitaplar okuma hevesimi kırmaz inşallah :/

Innsmouth’un Üzerindeki Gölge, modern insanın çöküşünün, çürümesinin ve yozlaşmasının ilkel ve yabani geçmişimizle ilişkisini gösteren, gotik köklere sadık bir yolculuk, dönüşüm ve cinnet öyküsü. Lovecraft’ın 1930’ların başında kaleme aldığı ve sağlığında bir kitap halinde yayımlanan tek eseri olan Innsmouth’un Üzerindeki Gölge, genç ve isimsiz bir kahramanın kadim ve isimsiz bir dehşetle yüzleşmesinin öyküsünü anlatıyor. Innsmouth’un tuhaf görünümlü insanlarının geçmişine indikçe, tekinsiz bir uygarlığın tüyler ürpertici efsaneleri şehrin sokaklarına sızıyor, insanların gölgelerine yansıyor. Kadim varlıklara kurban edilen, karada başlayıp denizin dibinde biten yaşamların öyküsü, bu uğursuz kasabadan kaçmaya çalışan kahramanımızın sürükleyici macerasıyla sona erse de, Derinlerde Yaşayanlar ve Eskiler’in dehşeti hüküm sürmeye devam ediyor. Arkham’a kalkan son otobüse yetişmenin, eve dönmenin bir faydası yok. Artık her aynada bir Innsmouthlu var çünkü…

5 Kasım 2022 Cumartesi

Kitap - Karanlıkta Fısıldayan H.P Lovecraft

 Herkese merhabalar efenim,

Uzun bir kitabın ardından kısa kısa kitaplar okumak daha iyi hissettiriyor beni.Cadılar Bayramı geçti gerçi ama yine de korku kitaplarına dönmek istedim şu sıra.Bu kitapları kız kardeşimin kütüphanesinden yürütüyorum elbette :D O da benim gibi korku hayranı ama en çok karanlık kitaplar serisini seviyor.Ben bir çok kitabın konusunu biliyorum zaten genelde bildiğim konular olduğu için bu zamana kadar hep okumayı ertelemiştim kendi okumak istediğim kitaplara ağırlık vermiştim.

Bu kitap "korku edebiyatının babası" olarak geçen Lovecraft'ın onu ünlü eden miti"Cthulhu" nun parçalarından biri olarak geçiyor.Bu mitten esinlenilmiş bir çok oyun oynadığım için konuya oralardan zaten hakimdin açıkçası."Cthulhu" dediğimiz şey kitapta uzaydan gelme yaratık olarak geçse de daha çok şeytani bir figür ve ona hizmet eden bir kültü var.İşin ucu biraz da tarikat olayına bağlanıyor aslında eninde sonunda.Cthulhu ahtapota benzer bi yaratık ve denizlerde yaşıyor elbette.Eğer bu türe ilginiz varsa başlangıç için iyi bir kitap olduğunu düşünüyorum zaten 84 sayfa ben 1 günde okudum :D

Cthulhu Mitosu’nun bir parçası olan ve kendisinden sonra birçok yazara ilham veren Karanlıkta Fısıldayan, Profesör Alberth Wilmarth’ın bilinmeyene doğru çıktığı korku dolu bir yolculuğu konu alıyor.

Vermont civarında yaşanan büyük bir selin ardından bazı açıklanamayan fenomenler yaşanmaya başlar. Profesör tüm bunlara mantıklı açıklamalar getirmeye çalışsa da çevredeki bir çiftliğin sahibinden alacağı mektuplar ve bu mektuplarında ona anlattıkları Profesör’ün bilime ve mantığa olan bağlılığını sarsmaya başlayacaktır. Tüm bunlar yalnız yaşayan bir çiftçinin sanrılarından mı ibarettir, yoksa her şeyin arkasında çok daha habis bir şey mi yatmaktadır?

3 Kasım 2022 Perşembe

Kitap - İstanbul Hatırası Ahmet Ümit

 Herkese merhabalar efenim,

Neredeyse 1 aydır elimde süründürdüğüm araya tabi ki başka kitaplarda aldığım 600 sayfadan fazla olan bir Ahmet Ümit kitabı ile devam ediyorum.Kitabı okurken bol bol İstanbul tarihine de tanıklık ediyoruz Ümit her kitabında tarihi bilgisini kitaplarına çok güzel bir şekilde yediriyor.Geçen yıl 15 gün İstanbul gezisi yapmıştım o zaman İstanbul'un bir çok tarihi yerini gezme fırsatı buldum ama 15 güne hem de hava şartlarına sığdıramadığım daha bir çok yer kalmıştı.Tarihi dokusu inanılmaz güzel bir yer İstanbul ve bu dokuyu bozanların,yıkanların ölümle cezalandırılması gerektiğine inanan bir katilimiz var hatta bir seri katil ve öldürdüğü kişilerde pek iyi kişiler sayılmaz o yüzden ahlak ve akılın birbirine karıştığı bir yerde Nevzat Komiserimiz.

Yedi tepeli şehre çökmüş kasvet yüklü bir bulut, son nefesini vermiş yedi kurban...

Tarihî yarımadada işlenen sıra dışı bir cinayet, Başkomser Nevzat’ı harekete geçirir. Katil, avcuna antika bir sikke bıraktığı kurbanın cesedi üzerinden çözülmesini istediği bazı mesajlar vermiştir. Aynı cinayet ritüelinin parçası olmuş kurbanlar peşi sıra gelir; tüm kurbanların elinde bir sikke vardır ve her biri şehrin parlak dönemlerinde yaşamış bir imparatorunun döneminden kalma tarihi bir yapının önüne bırakılmıştır. Kurbanların ortak özelliği, İstanbul’a olan ihanetleridir. Peki katilin özelliği nedir?

Şehrimizle birlikte yitirdiklerimize, birbirimize bakıyorduk.

Byzantion, Konstantinapol ve İstanbul... Sahipleri, sakinleri değişse de, yeni isimler edinip farklı karakterlere bürünse de değişmeyen bir şey var tarihi yarımadada; eskimeyen güzelliği.Ahmet Ümit İstanbul Hatırası’nda artık tehdit altında olan bu güzelliği merkeze alıyor ve yüksek gerilimli polisiyesiyle okuru hipnotize ederken aktardığı tarihi bilgilerle İstanbulluluk bilincini de canlandırmaya çalışıyor.

27 Ekim 2022 Perşembe

Kitap - Unutma Bahçesi Latife Tekin

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün yeni işimde ilk günümdü.İlk güne göre oldukça haraketli geçti aslında çalışma saatleri diğer çalıştığım kurumlardan farklı.12.00-21.00 arasındayım pazartesi günleri de tatil.LGS kısmındayım ama orası da oldukça yoğun bir önceki çalıştığım kurumlara göre bir tık daha küçük genelde özel ders yoğunluklu bir kurum.Neyse ne sonuçta 4 yıldır bildiğim aktif olarak yaptığım iş çocukları da özlemişim pandemi öncesinde ki Buseye geri dönmüş gibi hissediyorum.Pandemiden sonra çalışma hayatım iyice darmadağın olmuştu mesleğimde de soğumuştum resmen pandemi de aktif olarak 1.5 yıl çalıştım 1.5 yılda evde geçirdim.İyi bi ara vermiş sayılırım bence artık o sevdiğim yoğun ama stresli olmayan iş hayatına geri dönmek istiyorum.

Bugün kitap postunda aslında Samsun Kitap Ağacı kitap kulübüne katılma kitabım olan "Unutma Bahçesi"nden bahsedecektim size.Ama kulübün toplantısı bu pazar ve ben yine katılamıyorum ve bundan sonra pazar günleri de çalıştığım için yüksek ihtimal katılamıcam.Daha önce yine kitap kulüleri vasıtasıyla Latife Tekin okumaya çabalamıştım hatırlarsanız,çabalamıştım diyorum çünkü ben bu yazarı okuyamıyorum.Okurken aşırı sıkılıyorum yine bir kitabını "okucam bu sefer" diye alıp yarıda bıraktım zaten ilk sayfasından beri bir türlü giremedim kitabın içine :/

Bir bakışı unutmak istediğimizde, büyük bir yitimi göze almak zorundayız. Ancak böyle bir yitimin neden olacağı yıkımın altından kalkabilirse insanın yeni bir yaşamı olabilir ve insan bu yeni yaşamına çok derin bir bilgiyle, kaybın bilgisiyle sahip olur.

Bir grup arkadaş, doğayla uyumlu bir yaşam arayışındaki Şeref'in önderliğinde, şehir hayatının kargaşasından, toplumsal kalıplardan uzak yepyeni bir dünya yaratmaya koyulur. Erdemli ve özgür bir yaşam peşindeki bu karakterlerin amaçladığı dünya, kötülükle, kargaşayla, günlük dayatmalarla bağlarını koparmış bir ada, bir tür cennet bahçesi olacaktır. Ancak karakterlerin yaşadığı derin çelişkiler, böyle bir yaşam biçiminin ne denli olanaklı olduğu konusunda soru işaretlerine yol açar. Bir tek romanın anlatıcısı Tebessüm bu derin çelişkilerin farkındadır. Çünkü insanların kolay kolay geçmişlerini arkalarında bırakamadıkları, "unutma isteğiyle dolanların, unutulmaya hiç de razı olmadıkları" sarsıcı gerçeğini görebilmektedir.

Unutma ve hatırlama gibi hayati önemdeki kavramları sorgulayan ve kent hayatından, toplum kurallarından uzakta, doğayla uyum içinde yeni bir yaşam tasavvuru üzerine kurulu olan Unutma Bahçesi, kolay yanıtlar vermeyi reddeden bir metin. Yayımlandığı 2004 senesinde Sedat Simavi Ödülü'ne değer görülen roman belki de en genel anlamıyla doğa ile kültür arasındaki ikiliği ve bu ikiliğin insanın derinlerinde yansıyan tezatlarını gözler önüne seriyor.

1 Ekim 2022 Cumartesi

Kitap - Kahve Soğumadan Önce Toshikazu Kawaguchi

 Herkese merhabalar efenim,

Sıkıcı kitapları bulma rutinimi bu kitapla kırmış oldum.Uzun bir zamandan sonra ilgimi çeken ve beni sürükleyen bir kitap bulamanın mutluluğu ile paylaşıyorum bu kitabı.Bir de aldıklarım içinde okumasını en sona bıraktım :( Önyargılı davranmamak lazımmış demek ki :D Japonya'nın fatastik ya da büyülü gerçekçi akımı yansıtan romanlarını ve hikayelerini çok seviyorum bu kitapta onlardan biri.Ünü ülke çapında duyulmuş bir kafe var.Ünü bir sandalyeye oturmanızla geçmişe ya da geleceğe gidebilmenizden geliyor.Kısaca zamanda yolculuk yapabiliyorsunuz ama bazı kurallar var ve bu kurallar bu ünün önüne geçiyor maalesef.Mesela en belirgin kural geçmişe gitseniz bile gelecek değişmiyor yani hiç bir şeyi değiştiremiyorsunuz buna rağmen gitmek istiyor musunuz ayrıca bir ton daha can sıkıcı kurallar var buna rağmen gitmek isteyenlerin ayrı ayrı öyküsünü okuyoruz kitapta.Hee bu arada en önemli kural şu kahven soğumadan kahveni geri içip günümüze dönmeniz lazım yoksa hayalet oluyorsunuz ve zamanda sıkışıp kalıyorsunuz :)

Zamanda yolculuk edebilseydiniz neyi değiştirirdiniz?

Kimi son bir kez görmek isterdiniz?

Tokyo’nun ara sokaklarından birinde, ziyaretçilerine özenle demlenen kahvelerini sunan yüz yıllık bir kafe bulunur. Yılın en sıcak gününde bile serin kalmayı başaran, yalnızca dikkatli gözlerin seçebileceği, bodrum katındaki küçük bir kafe... Öyle küçük ki üç masa ve altı sandalye ile mekân baştan başa doluyor. Duvarda ise her biri ayrı bir zamanı gösteren üç saat asılı. Etrafınıza bakındığınızda en hafif tabirle “sıradan” olarak niteleyeceğiniz bu yerin kolaylıkla tahmin edilemeyecek bir hizmeti daha var: Zamanda yolculuk.

Ancak bu, o kadar da kolay değil. Öncelikle belli bir sandalyeye oturmanız gerekiyor ki o, günde sadece bir kez masadan uzaklaşıp kısa süre sonra geri dönen bir hayalete rezerve edilmiş durumda. Eğer oturmayı başarırsanız süreniz dolana kadar sandalyeden kalkamaz, kafeyi terk edemezsiniz. Bir kez daha görmeyi ümit ettiğiniz kişinin daha önce bu kafeyi ziyaret etmiş olması gerekliliği ve geçmiş ya da geleceği asla değiştiremeyeceğiniz gerçeği de cabası... Ama hepsinden önemlisi, kahve soğumadan önce geri dönmek zorunda oluşunuz.

Ne geçmişe ne de bugüne ait olan bir hayalete dönüşmek istemiyorsanız duvardaki antika saatlerin sesine kulak verin: “Tik-tak, tik-tak, kahve birazdan soğuyacak!”

24 Eylül 2022 Cumartesi

Kitap - Bazıları Isırgan Sever Juniçiro Tanizaki

 Herkese merhabalar efenim,

Şu sıralar kitap okumamı arttırayım dedim ama şansıma aşırı sıkıcı ve asla ilerlemeyen kitaplara denk gelir oldum.Onlardan birisi de beni aşırı hayal kırıklığına uğratan ama aslında bir çok kitabını sevdiğim Tanizaki'nin son yayınlanan kitabı oldu.Tanizaki genelde karı-koca ilişkilerini ve cinselliği,aldatmayı falan aşırı iyi işleyen biriydi ama bu son yayınlanan kitabı ben de hiç gitmedi ya yarısından fazlasını okudum ama yinede artık dayanamayıp yarım bıraktım kitabı çünkü ortada cidden ele alınacak hiç bir konu hiç bir mesaj yok sadece dönemi çok iyi yansıtmışlar ve çeviride de sanırım döneme uysun diye eski dil kullanmışlar ama bence bu akıcılığı çok fena baltalamış kafam acayip karıştı okurken kim nerden ne zaman ne oluyor hiç bir şey anlayamadım,oturtamadım adam akıllı kafamda :(

Her böceğin ağız tadı farklıdır ama bazı böcekler ısırgan sever.

Birbirlerine karşı artık herhangi bir tutku beslemeyen Kaname ve Misako’nun evliliği çatırdamış, can sıkıcı bir belirsizliğe sürüklenmiştir. Ayrılık kaçınılmaz olsa da başkalarının kollarında tutku ve tatmin aramaya, durumu oğullarına açıklamayı ertelemeye, boşanmanın ağırlığından kaçınmaya devam ederler. Kızının evliliğinin yeni ve yabancı bir kültürün etkisiyle zarar gördüğüne inanan Misako’nun babası ise, çifti klasik Japon sanatlarına yönlendirerek onları bu çıkmazdan kurtaracağını düşünür. Böylece, eski ve yeni, genç ve yaşlı, Doğu ve Batı arasındaki çatışma büsbütün görünür olur.

Bazıları Isırgan Sever, başarısız bir evliliği anlatırken Batı kültürünün değerleri ile geleneksel Japon kültürü arasındaki gerilimi de açığa çıkaran, Japon toplumundaki kültürel krizin yansıması olarak da okunabilecek etkileyici bir roman.

23 Eylül 2022 Cuma

Kitap - Dersimiz Cinayet Agatha Christie

 Herkese merhabalar efenim,

Dün Amasya'dan geldik eve.Amasya'da iken yanıma alıp okuduğum çıtır çerez bir Agatha Christie romanından bahsedicem bugün sizlere.Aslında kardeşimin kütüphanesinden çaldım bu kitabı kendi aldığım kitaplar az kaldı bitecek onun kütüphanesinden devam etmeyi düşünüyorum bir süre çünkü kitaplar şu sıra cidden inanılmaz pahalı arada bi indirim falan yakalarsam yine toplu alır stok yaparım kendime :) 

Kitaba gelicek olursak Christie'nin bu kitaptan çok daha güzel eserleri var tabiki.Aslında ben okurken bir tık sıkıldım ve açıkçası çok da ilgimi çekmedi cinayet sonlarına doğru bi meraklanır gibi oldum ama finali de hiç tahmin edilecek gibi bile değildi o yüzden benim için bu kitap sınıfta kaldı :(

Mösyö Renaud kendi kurduğu cinayet senaryosunun kurbanı olur.Bu işi çözmek de yine dedektif Poirot'ya düşer.


6 Eylül 2022 Salı

Kitap - Mutlu Günlerimiz Gong Ji-Young

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün ki kitap postunda Kore edebiyatından bir eser var.Oldukça güzel konusu olan insanı duygulandıran bir kitap aslında ama şu lanet olasu KPSS süreci ve kolumdaki sinir sıkışmalarından dolayı kitabı 1 ayda falan anca bitirebildim tabi kesik kesik okuyunca çok fazla içine girebilme şansımda olmadı maalesef ama kitabı kısaca şöyle özetlemek isterim.Hayata dair hiç bir sevinci kalmamış,tecavüze uğramış ve intihara meyilli olan 30'lu yaşlarında bir kadın ile tecavüz ve cinayetten hapishaneye düşmüş ve idam cezası almış bir adamın tanışması ve aslında üzerine insanlar tarafından yapıştırılan etiketlerin insanların hayatlarından ne anlamlara gelebileceğini dair,insanı,insan olmayı ve yaşamayı sorgulatan bi kitap.

Yetim, yoksul, ancak bir melek kadar saf olan Yun-Su'nun işlediği suçları öğrenince, Yu-Jong ilk zamanlarda ondan hoşlanmaz, hatta kendisini itici bulur. Cezaevinde başlayan bu arkadaşlık, Yu-Jong ve Yun-Su'nun yaşamlarındaki travmaları ortaya çıkarıp, onları iki özgür insana dönüştürebilecek midir?

Kitap - Okçunun Yolu Paulo Coelho

 Herkese merhabalar efenim,  Yağmurlu bir haftasonundan merhabalar.Mayısın ortası geldi neredeyse ama Samsun da hala dolu falan yağıyor ve h...