Herkese merhaba efenim,
Bugün boğazım da biraz ağrımaya başladı annem bana bol bol adaçayı ve çorba yapıyor eğer onlar bizi iyileştirmezse sanırım korona testine gidicem artık çok tedbirli bir şekilde gezdiğimiz için koronaya yakalanacağımı zannetmiyorum ve babamda bir kaç gün önce nezleydi hatta bizden daha ağır bir şekilde nezle geçirdi ve testide de negatif çıktı zaten 3 gün sonra iyileşti sonuçta korona olsa 50 yaşında bir adam bu kadar çabuk iyileşemezdi bence.
Bir ara elimde okuyacak çok fazla kitabım olmadığı için Sude'nin korku kitaplığına sardım oradan bir kaç roman seçtim bunlardan ilki içinde kısa korku hikayeleri olan "Sarı Duvar Kağıdı" oldu.Okunması kolay ve öyle aşırı korkutucu olmayan ama sürükleyen bir kitaptı.
Deliliğin sınırlarında yalnız bir kadın portresi…
Birinci dalga feminist akımın önde gelen isimlerinden Charlotte Perkins Gilman’ın kaleme aldığı, Maria Brzozowska’nın resimlediği Sarı Duvar Kağıdı, Delidolu’nun resimli kitaplar koleksiyonundaki yerini alıyor.
19. yüzyıl edebiyatının en önemli metinleri arasında gösterilen Sarı Duvar Kağıdı, sinirsel buhranları nedeniyle sayfiye evinde “dinlenmeye çekilen” bir kadının toplumsal rollerin baskısı altında adım adım delirmesini anlatıyor.
Sanatsal çizimleri ve sert kapaklı özel baskısıyla koleksiyon değeri taşıyan bu sarsıcı öykü, şimdiye dek delilik üzerine yazılmış en kült eserlerden biri olarak anılıyor.
Feminist edebiyatın kilometre taşlarından Sarı Duvar Kağıdı, doğumdan sonra yaşadığı sinirsel buhranları yüzünden hekim olan eşinin tavsiyesiyle dinlenmeye çekildiği yazlık malikanede, kocasının ve görümcesinin kontrol ve baskılarına rağmen gizlice yazı yazmaya çalışan ve kaldığı odadaki sarı duvar kağıdının deseninden yola çıkarak halüsinasyonlar görmeye ve delirmeye başlayan bir kadının hikayesini anlatıyor.
Toplum içerisinde keskin biçimde ayrılmış olan kadın erkek rollerini eleştiren Sarı Duvar Kağıdı, aynı zamanda ruhsal olarak “hasta” olduğu gerekçesiyle okumaktan ve yazı yazmaktan alıkoyularak eve hapsedilen kadın imgesini temsil ediyor.
Charlotte Perkins Gilman’ın, sayısız farklı dile çevrilen; resim, görsel sanatlar gibi pek çok modern yapıta esin kaynağı olan; birçok kez tiyatro ve sinemaya da uyarlanan bu ölümsüz eseri, Başak Çaka’nın titiz ve dönemin ruhunu yansıtan özenli çevirisiyle yeniden okurlarla buluşuyor.
"Bu kağıtta benim dışımda kimsenin bilmediği ve hiçbir zaman bilemeyeceği şeyler var. Desenin kırık bir boyun gibi yana sarktığı yerde bir çift pörtlek göz baş aşağı beni süzüyor."